Programda konuşan Araştırmacı- Yazar Abdulkadir Turan, Modernizm başlangıç tarihinin 1492 uzandığını belirterek: “Bu tarih çok manidar bir tarihtir. Çünkü bu tarih aslında bize İspanya'daki son İslam Emirliğin yıkılış tarihi olduğunu hatırlatıyor. Avrupalılar, İslam'ın Avrupa'dan kovulduğu günü moderizmin başlangıcı olarak kabul ederler. Modernizmin esası dine karşı, İslam'a karşı örgütlenmedir” dedi.
Turan: “Bütün Avrupa'yı ele geçirdi. Sonra İslam dünyasına geldi. Modernizmin esası dine karşı örgütlenmiş, İslam'a karşı örgütlenmiş, İspanya'daki son İslam Emirliğin yıkılış tarihi 1492'dir. Yani Modernizm başlangıç tarihi Endülüs'teki emirliğin yıkılış tarihidir. İslam'ın Avrupa'dan kovulduğu güne kendine bir başlangıç olarak ederler. Şu an dünyanın hali içler acısı. Orta Afrika'da bir Müslüman yakalandı, öldürüldü. Ondan sonra eti tencerelere konuldu, pişirildi, yenildi. Bu haber gerçek, doğu Türkistan'da imamlara dans ettirildi, yok Amerika'da 3 Müslüman bir psikopat denen adam tarafından şehit edildi. Yanı başımızda Diyarbakır'da 6-7-8 Ekim olaylarındaki katliam, bir Hama'yı hatırlayalım 30 bin kişi şehit edildi. Halepçe'yi hatırlayalım 5 bin kişi şehit edildi. Nereden bahsetsek Müslümanlardan acı sesler geliyor. Biz orta Afrika'yı anlıyoruz; Hıristiyan'dır, Myanmar'ı anlıyoruz; Budist'dir, İsrail'i anlıyoruz Yahudi'dir. Şimdi bunları anlıyoruz ama nasıl oldu da bizden birileri mesela isimleri Ahmet, Mehmet, Ali olanlar karşı cepheye geçti, bize düşman oldu. Adı bizim adımız, biyolojik olarak anne baba açısından bizim kardeşimiz. Ama iman açısından tam düşmanımız. Karşımıza geçmiş bize kurşun sıkıyor, bizi yok etmeye çalışıyor. Bizden ama bize düşman, böyle bir insan tipi nasıl yetişti. Bizim mutlak bunu sorgulamamız gerekiyor. Sebepleri bulursak tedbirleri alırız. Tedbir alabilmenin yolu sebebi tespit etmektir. Sebebi anlarsak Allah'ın izniyle biz de tedbirleri alırız” ifadelerini kullandı.
“Şimdi batı yüz yıl, iki yüz yıl, 1400 yıldır bir sıkıntı yaşıyor. Bir kapris yaşıyor. Diyorlar ki nasıl oldu da bu Müslümanlar bizleri yendi” diyen Turan, konuşmasına şöyle devam etti: “İslam ortaya çıktığında Peygamberimiz (s.a.v) Peygamberlikle görevlendirildiğinde dünyanın bir tarafını İran yönetiyordu, diğer tarafını Bizans yönetiyordu. Mekke dediğiniz küçük bir şehir, Bizans dediğin Türkiye, Mısır, Suriye bunların adı Bizans'tı, başkenti İstanbul'du. Dünyanın diğer bir yarısını yöneten İran'dı. Peki, çölün ortasında bir Mekke şehrinden biri çıkıyor, aniden bir topluluk oluşuyor. Meşhur Musab bin Abbas diyor ki, “Mekke dışından bir adam gelmişti. Bana dedi ki; “şu Kâbe'nin önündeki 3 kişi kim?” en öndeki benim yeğenimdir adı Muhammed'dir. Diyor ki ‘bana vahiy gelmiş' yanındaki benim yeğenimdir, adı Ali'dir. O da ona inanmış, arkasındaki de adı Hatice'dir yeğenim Muhammed'in hanımıdır. Yemin olsun ki ben yeryüzünde bu 3 kişiden başka bu dine mensup birini görmedim.” Manzara bundan ibaret önünde 40 yaşını aşmış bir insan onun yanında amcasının oğlu küçük Ali, arkasında hanımı manzara bu… Muhammed dövülüyor, eziyet ediliyor, Habeşistan'a sürülüyorlar. Medine'ye gidiliyor, aradan geçen süre öyle çok değil Hazreti Ebubekir efendimiz zamanına geliyor dev bir mürtetleşme vakası. İnsanlar dinden dönüyor. Kısa bir süre içinde mürtetlik problemi çözülüyor. Adamlar bir de bakıyorlar ki o Mekke'de ki 3 kişilik topluluk büyümüş devlet haline gelmiş. Hz. Ebubekir'in son dönemindeki hilafet dönemindeki sonra Peygamber Efendimizin ordusu Şam'a geliyor. Bizans'ın en verimli topraklarından bugün Suriye'yi ele geçiriyorlar, yetmiyor. Nereye gidiyorlar Kudüs dediğiniz Hıristiyanlığın başkenti, onların göz bebeği… Herkes onun için savaşıyor. Hatta İran bile orayı ele geçirmek için müdahale etmiş, bu uğurda yüz binler öldürmüş. Herkes Kudüs'e sahip olmaya çalışıyor. Kudüs; Tevhid Dininin mirasçısı olmaktır. Ubeyde bin Cerrah'ın ordusu Kudüs'ün kapısına dayanıyor alıyor bu da yetmiyor bu bölgeye geliyor. Hicretin 17-18 yılında Urfa, Mardin, Diyarbakır bu çok garip bir şey Huneyn'de koşan atlar Diyarbakır surları önünde koşuyor. Bunu gören Bizans imparatoru ne uğruna geldi bu ihtiyar, hangi güç bunu yola çıkardı? Eyyüp El Ensari daha kaç yıl önce Hz. Muhammed Mustafa'yı misafir etti. Ama Hz. Muhammed (s.a.v) ahirette intikal etmişti. Ona iman eden 90'lık ihtiyarı besleyen enerji neydi ki; Mekke nere, çöl nere, İstanbul nere. Doğu Roma'nın başkenti nerede? Biz bunları niye yenemiyoruz. Bu çöl bedevileri hiçbir şey değil. Kıymet arz etmiyor. Bunları niye yenemiyoruz. Sadece Bizans değil dünyanın doğusunda Sasaniler var yıkıyorlar, Sasani imparatorluğunun bilezikleri Medine'nin pazarlarında satılıyor. Bir tarafta Hindistan içlerine gidiyor yetmiyor. Cebeli Tarık o günkü boğazı menşur Tarık'tan alıyor. Afrika'dan İspanya'ya geçiyor. Gemileri yakıyor savaşıyor ta Fransa dağlarına dayanıyor. Korkuyor bu insanlar ne oluyor. Biz bunları niye yenemiyoruz. Bu soruları sormaları hiçbir anlam ifade etmiyor. Onlar soru sormaya davam etsinler İslam orduları ilerlemeye devam ediyor.”
Bugünkü Rusya dünyaya hüküm etmeye çalıştığını ifade eden Turan: “Rusya Osmanlı döneminde Kırım beyliğine bağlı bir emirlik gibiydi. Osmanlı imparatorluğu Rus çarlarını kabul etmiyordu. Rus çarı vergilerini (bugünkü kırım o zaman İslam yurduydu) Kırım Emiri'ne veriyordu. Kırım Emiri Osmanlıya veriyordu. Ancak bu şekilde vergisini Osmanlıya aktarıyordu. Batı şunu sordu dedi ki biz de gereği kadar dindar olmadığımız için Müslümanları yenemiyoruz. Eğer biz iyi dindar olursak biz bunları yeneceğiz. Avrupa da büyük bir dindarlaşma başladı. Katolik dindar dediğimiz kiliseye kapanmadır. Cemaatleştiler dev bir Katolik cemaati kurdular. Fransızı, İtalyanı, Ermeni kilisesi ayrıdır, Rum kilisesi ayrıdır. Bir mezhep gibidir bir ayrı din gibidir. Katolik bunu aştı İtalyanı, Fransızı, İngilizi Katolik şemsiyesi altında birleştirdi, kiliseye bağlandı. Cemaatin başına da bir papa diye biri geçti. Otur diyince oturuyorlardı, kalk denince kalkıyorlardı. Bunlar Endülüs'e hücum ettiler, bir haçlı seferi düzenlediler. Müslümanların Endülüs'teki yani ispanyadaki ilerlemesini durdurdular ama tam durdurdukları noktada Müslümanlar İslam orduları İstanbul'u fetih etti. Batı kendini kurtarmaya çalışırken doğu çöktü oda yetmedi Viyana'ya kapılarına kadar dayandı. İslam orduları günden güne ilerliyor. Yine aynı soruları soruyorlar biz bunları nasıl oluyor da yenemiyoruz diyorlardı.”dedi.