OHAL sonrası düzenlemeleri içeren kanun teklifi TBMM Genel Başkanlığına sunuldu. Teklifle birlikte akademisyenlerin üniversitelerden ihracı konusunda YÖK yetkilendiriliyordu. Yargı kararına bile gerek duyulmadan akademisyenlerin ihracını öngören ve YÖK'e, akademisyenleri 3 yıl sürecinde ihraç yetkisi veren bu düzenlemeye YÖK, karşı çıktı. YÖK, atamalarında yetkili olmadığı akademik personelin ihracının kendileri tarafından yapılmasının uygun olmadığını söyledi. Ve topu rektörlere attı. Bu defa benzer bir çıkış rektörlerden geldi.
İki binin üzerinde öğretim görevlisi üyesi bulunan ve Türkiye'deki bütün rektörlerle iletişim halinde olan Üniversiteli Öğretim Elemanları Dayanışma Derneğinden (ÜNDER) açıklama geldi. ÜNDER'den yapılan açılama özetle şöyle: Bugünlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen kanun teklifine göre rektörlere ihraç yetkisi verme tartışılmaktadır. Bu durumda rektör istemediği muhalif gördüğü veya eleştirdiği bir öğretim elemanını kanun yetkisine dayanarak üniversiteden ihraç edebilecektir. Bunun sonucunda rektör, hem atayan, hem yargılayan ve hem de ceza veren konumundadır. Bu kuvvetler ayrılığı prensibine de zıttır.
'Rektör isme göre işlem uygular'
ÜNDER Genel Başkanı Doç. Dr. Muhammed Kurulay: Denetim mekanizması tamamen ortadan kalkar. Rektör bir kadroda istemediği birini direkt atar. Belli bir gruba bir aidiyet hissi oluşacağı için istediği adamı tutup istemediğini ise bir kalemle gönderebilecek. Birini tutup diğerini diğerine farklı bir işlem uygulayabilecek. Burada üniversitelerin toplum nezdinde olan bakışına gölge düşürür. Eskiden bir öğretim görevlisi atıldığı zaman rektör bunu YÖK istedi deyip işin içinden kurtuluyordu. Şimdi o da ortadan kalkacağı için rektör ve diğer görevliler arasında güvensizlik tamamen zirveye çıkacak. Bütün bunların yanına mevcut haklarıyla rektörün birçok yetkisi zaten bulunuyor. Öncelikle bunların minimize edilmesi gerekir.