Hava sıcaklığının 4-6 derece arasında azalmasının beklendiğini anımsatan uzmanlar, 'Bu mevsimde yaşanan ani hava değişiklikleri gribe yol açar' uyarısında bulundular. Gribin bulaşıcı bir virüs olduğunu ve henüz tedavisi bulunmadığını belirten uzmanlar, gribin bine yakın değişik karakterdeki virüs ile her yıl yeni bulgularla, güz ve bahar aylarında ortaya çıktığını hatırlatarak, grip hastalığının, bel ağrısından sonra dünyada en fazla iş gücünü engelleyen hastalık olduğuna işaret ettiler.
Grip için belirli risk grupları bulunduğunu, bu kişilerin griple birlikte bağışıklık sistemleri daha fazla zayıfladığından daha dikkatli olmaları gerektiğini belirten uzmanlar, şunları kaydettiler: 'Bu risk grupları yaşlılar (65 yaş üstü), astım, kalp, tansiyon ve şeker hastalarıyla doğuştan belirli ilaçlar kullanmak zorunda olan epilepsi ve benzeri hastalığı bulunan kişilerdir. Grip hastalığının genellikle kuluçka süresi iki gündür, bu süreçte hastalık bulaşıcıdır. Yapılabilecek en iyi uygulama, virüsü kaptığınızı fark ettikten ya da yakınmalar başladığı andan itibaren evde istirahat etmektir. Bu şekilde dinlenerek, vücudun daha güçlü olabilmesini sağlar ve virüsün çevrenize ve iş arkadaşlarınıza bulaşmasını engellersiniz.'
Aşı Gripten Korunma Aracı DeğildirGrip aşısının korunma aracı olmadığını, bine yakın grip virüsünden bir bölümüne karşı koruma sağladığını ifade eden uzmanlar, “Aşı 14 yıllık araştırma geçmişine sahip olduğundan, risk grubu dışındakiler için önerilmemektedir. Okulların açıldığı bu günlerde çocuklar ve aileler çok dikkatli olmalı. Evler, sınıflar sık sık havalandırılmalı, eller bol su ve sabunla sık sık yıkanmalıdır. Bu yöntem aşıdan daha etkili bir korunma sağlar” diye konuştular.
Yaşlılar, çocuklar, kalp, astım, diyabet gibi sağlık sorunları olan kişilerin ani hava değişikliğinden daha çok etkilenebileceğini, bunların mecbur kalmadıkça dışarı çıkmamasını, kalabalık ortamlara girmemesini öneren uzmanlar, gripten korunmanın diğer yollarını, şöyle sıraladılar: 'Giyime özen gösterilmeli, soğuktan koruyacak biçimde giyinilmesinin yanı sıra aşırı terlememeye dikkat edilmelidir. Soğuk havalarda daha fazla enerji almak yararlı olacaktır. Ancak, aşırı yağlı yemek ve az hareket, kilo almaya neden olacağından, öğünler düzenli alınmalıdır. Sabah kahvaltılarına ve enerji verecek mevsim meyve ve sebzelerine ağırlık verilmelidir. Özelikle hamileler mevsim hastalıklarına yakalanmamaya özen göstermeli, toplu yerlerden uzak durmalı, maskeyle korunmalıdır. Astımı olanların ilaçlarını düzenli almaları, mecbur kalmadıkça dışarı çıkmamaları, hava kirliliğinden sakınmaları gerekir. Kalp hastalığı olanların soğuk havalarda yürümeleri önerilmemektedir. Yüksek tansiyonu olanların da ilaçlarını titizlikle kullanmaları, diyetlerini bozmamaları, tuzlu yememeleri büyük önem taşımaktadır.'
Soğuk AlgınlığıMevsim döngülerinde soğuk algınlıklarına da sık rastlandığını dile getiren uzmanlar, soğuk algınlığının genelde, boğaz, burun, sinüsler ve gırtlakta enfeksiyona neden olduğunu söylediler. Enfeksiyon sırasında ateş yükselmesinin nadir olarak görüldüğünü hatırlatan uzmanlar, “Bu özellik, soğuk algınlığının gripten ayırt edilmesi açısından son derece önemlidir. Gribe yakalananlarda ateş çok yükselebilir. Sanılanın aksine, soğuk havanın etkisinden çok, aşırı yorgunluk, duygusal stresler, alerjik üst solunum yolu hastalıkları ve kadınlarda adet döneminin ortası, hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Boğazda ve burunda yanma hissi, öksürük, hapşırma, burun akıntısı ve kırıklık hali, başlıca belirtileri arasında yer alır. Eğer akciğerlerde rahatsızlık varsa, bu bir komplikasyonu veya ikincil bir virüs olasılığını gündeme getirebilir. Henüz, soğuk algınlığına karşı etkili bir aşı geliştirilemedi. Tedavisi için doktora danışmadan ilaç kullanılmamalıdır. Hastanın bol su içmesi ve istirahat etmesi, hastalığı yenmek için en önemli faktörlerdir. Özellikle astımlı, amfizemli (nefes darlığı) ve bronşitli hastalar, hemen doktora başvurmalıdır” dediler.
Kış mevsiminde daha çok görülen ve zamanında tedaviye başlanmadığında ölüme yol açabilen hastalıklardan birinin de zatüre olduğunu belirten uzmanlar; zatürenin, akciğerlerin iltihabi bir hastalığı olduğunu vurgulayarak, hastalığa ilişkin şu bilgileri verdiler: 'Bu hastalıkta, akciğerlerde bulunan hava kesecikleri, iltihaplı bir sıvıyla dolar. Akciğerlerin görevi olan oksijen alış veriş işlevi bozulur, kandaki oksijen düzeyi azalır. Bunların sonucunda hücreler normal işlerini yapamaz. Zatürenin oluşumunda bakteriler ve virüsler önemli rol oynar. Virüslerden kaynaklanan zatürelerin kısa sürede iyileştiğini biliyoruz. Ancak, grip virüsü ağır zatüreye yol açabilir. Belirtileri, ateş, baş ağrısı, kuru öksürük, kas ağrısı ve halsizlik gibi gribal enfeksiyonlarda görülen belirtilerdir.'