Halkın iradesi yok sayıldı12 Haziran'da yapılan genel seçimlerden sonra cezaevlerinde bulunan tutuklu vekillerin tutukluluk hallerinin devam etmesi, BDP destekli Hatip Dicle'nin milletvekilliliğinin YSK tarafından düşürülmesi, Türkiye'yi siyasi çıkmazın eşiğine getirdi. BDP, meclisi boykot etti. CHP meclise gitti; ama yemin etmedi. Siyasi çıkmazın sona erdirilmesi için varılan ortak görüş, çözüm yerinin meclis olduğu kanısına varılırken;Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, çözüm için devreye girdi. Gül, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve bağımsız olarak seçilen Ahmet Türk ve Şerafettin Elçi ile Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde görüştü.Yemin krizi ile ilgili olarak kamuoyunda oluşan yargı, meclis açılışında yemin etmeyen vekillerin “halkın iradesini yok saydıkları” ve “acaba talimatla mı hareket ediyorlar, statükoyu korumak amacıyla başvurulan bir hareket mi?” şeklinde algılanıyor. “ANAP VE DYP'NİN AKIBETİNE UĞRARLAR”
2007 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde meclise girmeyen ve cumhurbaşkanlığı seçiminin kilitleyen ANAP ve DYP'nin halkın iradesini yok saydıkları ve aynı yıl yapılan genel seçimde parlamento dışında kaldıkları hatırlatılarak, CHP'nin de böyle bir akıbete uğrayabileceği şimdiden konuşuluyor.
Başbakan Erdoğan yemin krizi ile ilgili yaptığı açıklamalarda çözüm yerinin parlamento olduğuna vurgu yaptı. Erdoğan, CHP ve BDP'yeseslenerek, siz meclise gelemeseniz de meclis çalışmalarına başlayacak diyerek, adeta gözdağı verdi.
Kulislerde konuşulan ikinci önemli husus, “Acaba meclis, anayasanın ilgili maddesini işleterek, bir ay içinde özürsüz ve izinsiz beş birleşime katılmayan milletvekillerinin, vekilliklerini düşürecek mi?” Böyle bir durumda milletvekilliği boşalan yerlerde ara seçimlere gidileceği düşüncesi şimdiden konuşuluyor. Eğer ara seçimlere gidilirse halkın, boykota karşı siyasi eğiliminde de değişimlerin yaşanabileceği vurgulanıyor.
YUSUF COŞKUN-AK PARTİ BİNGÖL ESKİ MİLLETVEKİLİ
“ Parlamentoya gitmek halka hizmet içindir. Çünkü, siyasetçiler seçim meydanlarında bu sözü verdiler. Mazbata alarak, resmen milletvekili olabiliyorsun. Ama, parlamento çalışmalarına katılabilmek için yemin etmek gerekiyor. Yeminsiz bir anlam ifade etmiyor. Çalışmalara katılamıyorsun. Bu da halkın size verdiği güveni ve desteği hiçe saymaktır. Halkın temsil edilmeme sorununu doğurur. Bu da oy veren insanları, onların iradesini yok saymaktır. Halk, bunlara boykot etme görevi vermedi. Temsil edilme görevi verdi. Mazbataya alarak, milletvekilliğinin tüm haklarından faydalanıyorlar. Vatandaş, yarın sormaz mı, “hizmet etmeden bu paraları nasıl alıyorsunuz diye?” Bütün sorunların çözüm yeri parlamentodur. Bir –iki kişi için bu kadar halın iradesini yok sayamazsınız. Bu davranış, halkın iradesine ipotek koymaktır”.
ERCAN ARSLAN-AVUKAT
“12 Haziran seçimleri,demokrasi ile idare edilen ülkelerde belki de meclisteki temsiliyet oranı itibariyle bir dünya rekoru kırmıştır. Hal böyle iken bu orandaki bir temsiliyetin oluştuğu meclisin, 13 Haziran sabahından itibaren ön yargısız,özgürlükçü,temel hakları koruyan,sivil bir anayasanın hummalı çalışmasını hedeflemesi gerekirken,şikayet ettiğimiz anayasaya göre daha adaylık sürecinde bile bu gün ortaya çıkan sonuçlar belli iken, bu aşamada böyle bir boykot tavrını olumlu karşılamak mümkün değildir.
Burada Hatip Dicle'nin durumu ile tutuklu vekiller durumunu kesinlikle ayrı düşünmek gerekir.Hatip Dicle'nin durumunda YSK'nın karar tarihi,konuyla ilgili ihmaller,milletvekilliğinin düşürülmesi kararlarının YSK tarafından mı meclis tarafından mı verilmesi gerektiği tartışmaya açıktır.Konuyla ilgili yasa ve anayasa hükümlerinin evrensel hukuk ve toplumsal ihtiyaçlarımız bakımından da tartışılması gerekir.Ancak tutukluluk durumları için aynı şeyi söylemek mümkün değildir.Burada mahkemelerin mevcut yasalar göre bir takdiri sözkonusudur.Mevzuatımızda milletvekili seçiminin isnat edilen suçlar nazara alındığında mutlak bir tahliye sağlayacağı hükmü mevcut değildir.Eğer tartışılan husus yargı kararlarının dayanağı olan yasa maddeleri ise buna kimsenin itirazı olmamalıdır ki bunun çözüm yeri de yasama görevi olan meclistir.Ancak yargı kararı bahanesiyle iktidarın ortaya çıkan seçim başarısını gölgelemek ise bu haksızlık olur.
Boykot ve yemin etmeme olayında CHP'yi anlamak mümkün değildir.CHP kendi geçmişi ve söylemleri ile çelişen bir tavır ortaya koymaktadır.Bu gün şikayet edilen,terk edilmesi istenen devlet anlayışının oluşumunda kendi söylemlerine göre birinci derecede katkısı olduğunu söyleyen CHP'nin, tutumu çelişkili olduğu gibi sanki Ergenekon davasına baştan itibaren ortaya koyduğu avukatlığını bu şekilde icra etmeye çalışmaktadır.
Halkın verdiği temsiliyet yetkisinde yasama görevi vardır, yasamadan vazgeçmek hakkının temsiliyet kapsamında olmadığını düşünüyor, çok yakın zamanda sağduyu ile ülkenin ihtiyacını karşılayan bir anayasa çalışmasına yemin krizi çözülerek başlanacağını umut ediyorum.”
İLYAS DEVRAN-AVUKAT
Türkiye tarihinde bir ilk daha yaşandı ve siyasi literatüre bir kavram daha kazandırıldı; “Yemin Krizi”… Aslında her ne kadar yemin krizi olarak genel bir kriz gibi görünse de bu kriz daha çok CHP krizi olarak yorumlandı ve öyle de olduğu kanaatindeyim. Söz konusu kriz CHP içinde bir krize yol açtı ve kasetle gelen bir lider konumunda olan Kılıçtaroğlu kendi yarattığı krizle koltuğuna veda edeceğe benziyor.
Kılıçtaroğlu seçmenini hayal kırıklığına uğratmaya devam ederek, anayasaya aykırı hareketleriyle de meclisin çalışmalarını engellemek yolunda adeta ant içmişçesine, anayasaya aykırı davranacaklarını tüm Türkiye'ye ilan ettiler. Oysa anayasaya göre halkın oyları ile seçilen ve halkı mecliste temsil edecek olan milletin vekilleri, mecliste yemin ederek görevlerine başlarlar. Ancak CHP bir ilke daha imza attı ve meclis çatısı altında olmasına rağmen kendilerini yok saydırarak yemin etmediler. Meclisin çalışmalarına engel olacaklarını altını çizerek, anayasal suç işlemeye devam ediyorlar. Yargıya talimat verilmesi gerektiğini söyleyerek, yargı kararlarına müdahale edecek kadar ileri gidebilme cesaretini gösterdi. Bu krizden nasıl çıkacaklar bilinmez; ama demokrasi yolunda atılacak büyük bir değişimin mimarı sayılacak yeni bir anayasa için meclisin biran önce çalışmalara başlaması ve somut adımların atılması gerektiğini düşünüyorum.
YORUM YAZIN
|
|