Medeni kanunların, insanların doğumundan ölümüne kadar tüm yaşam faaliyetlerini düzenleyen kanunlar olduğunu belirten Serin: “ Sosyal hayatta kişilerin birbirleriyle kurduğu ilişkilerin büyük bir kısmı, medeni hukuk içinde yer almakta ve medeni hukuk tarafından düzenlenmektedir. Bir toplumun kişilere verdiği değeri anlamak için Medeni kanuna bakmak yeterlidir. Medeni kanun 17 Şubat 1926'da yürürlüğe girmiştir. Türk Medeni Kanunu eski hukuk düzeninden tamamen farklı çağdaş, laik ve yepyeni bir düzenleme ve anlayış getirmiştir. Medeni Kanunu'nun en belirgin yanı kişisel hak ve özgürlükler kattığı anlamdır. Dönemin koşulları göz önüne alındığında kadınlar açısından taşıdığı değer en önemli özelliğidir. Devrimci, laik ve demokratik yapısı ile kadınların eşitlik, adalet ve özgürlük mücadelesine sunduğu katkı çok önemlidir. Kadın erkek eşitliğine sağladığı katkı, eski mülkiyet anlayışı ve sisteminin tümüyle terk edilmesi, yenilikçi yapısı, yurttaş kavramının altının çizilmesi, hiçbir sınıf ve zümrenin ayrıcalığın kabul etmemesi, birey ve toplum arasındaki dengeyi oluşturmaya çalışmasıyla, yaşadığımız coğrafya örnek oluşturan toplumsal gelişime damgasını vurmuştur” ifadelerini kullandı.
Medeni kanununun kabulünden bu yana geçen süre içinde kadınların, kazanılmış haklarını daha ileriye taşıma mücadelesini hep sürdürdüğünü vurgulayan Serin, şunları kaydetti: “Kadın birlikteliği ve gücü ilerde ciddi kazanımlar elde etmişlerdir. Bugün geldiğimiz noktada ise, kadın erkek eşitliğine inanmayan, kadın bedeni ve yaşamı üzerinde tahakküm kuran, kadınları toplumsal hayattan uzaklaştıran bir ideolojik saldırı ile karşı karşıyayız. Bu süreçte deneyimlerimizi paylaşmak, gücümüzü bir araya getirmek, ortak eylem ve ortak söylemde buluşmak oldukça önemlidir. Medeni kanununun kabul edilişinin yıl dönümü olan bu günde kazanılmış hakların korunması ve yeni hakların elde edilmesi mücadelesinde, üstümüze düşeni yapmaya ve haklarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bu yoldan asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha ifade ediyorum.”