Eğitim-Bir-Sen Bingöl Şube Başkanı Kava, yaptığı yazılı açıklamada yaklaşık 16 milyon öğrenci ve 650 bin öğretmen için 2010-2011 eğitim-öğretim yılı aydınlık, demokratik, özgürlük alanlarının alabildiğine genişlediği bir Türkiye umudunu doruğa çıkaran ağırlıklı gündemin oluşturduğu beklenti ve heyecanla başlayacağını ifade etti.
Eğitim sorunlarının devam ettiğini ve eğitimcilerin kendilerini eğitim hizmetine odaklamasına engel olan pek çok sorunların devam ettiğini söyleyen Kava, “Ancak sorunsuz bir Türkiye'ye giden yolda milletin belirleyiciliğiyle atılan güçlü adımlar, eğitimin ve eğitimcinin sorunlarının çözümüne ilişkin umut vaat ediyor” ifadelerini kullandı.
Millet, darbeyle kirletilen 12 eylül'ü ‘evet'le temizledi “12 Eylül Anayasası'nın kimi maddelerinde değişiklik öngören Anayasa değişikliği paketini milletin onayına arz eden referandumla ilgili temel söylemimizi, “Millet, darbeyle kirletilen 12 Eylül'ü ‘Evet'le temizleyecek” şeklinde sloganlaştırmıştık. Referandumda ortaya çıkan sonuç, bu söylemimize uygun tecelli etmiştir” diyen Kava, milletin 12 Eylül'de verdiği kararla 30 yıllık militarist dayatmayı sona erdirdiğini belirterek, “Milletimiz, referandumdaki kararıyla 30 yıllık militarist dayatmayı sona erdirmiş, millete rağmen karar verenleri millet adına karar vermeye davet etmiş, demokrasi ve özgürlük istediğini beyan etmiş, kısaca ‘ben milletim, egemenlik benimdir' demiştir. Şeklî olarak bakıldığında, milletimiz Anayasa'nın bazı maddelerini değiştirmiştir. Esas açısından bakıldığında ise referandumun sonucu, Anayasa'nın bazı maddelerinin değişmesinden çok daha farklı anlamları da ihtiva etmektedir. Millet, Anayasa değişikliğine “Evet” diyerek kendisinin ve ülkesinin geleceğini değiştirmiştir. Geleceğin yol haritasını çizme ehliyetinin de, yetkisinin de kendisinde olduğunu bir kez daha deklare etmiştir. Millet, “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” sözünü gerçek anlamıyla yeniden tezahür ettirmiştir. Milletimizin oluşturduğu bu tablo, toplumun bütün kesimlerince “yeni ve sivil bir Anayasa” kararı olarak algılanmalıdır. İnanıyoruz ki, bu toplumsal sözleşmeye “Evet” diyenler de, “Hayır” diyenler de, “Evet” ya da “Hayır” demesi engellenenler de gençlerimize ve çocuklarımıza miras olarak yeni, sivil, demokratik ve özgürlükçü bir Anayasa'yla yönetilen Türkiye bırakmak konusunda hemfikirdir. Anayasa değişikliği paketinin milletimizce kabul edilmesinin hemen ardından milletin tayin ettiği istikamet doğrultusunda, geleceğimizi birlikte şekillendirmenin heyecanı içerisinde, hiç vakit kaybetmeden Anayasa değişikliği paketinin gerektirdiği ikincil mevzuat çalışmalarıyla eş zamanlı olarak yeni Anayasa çalışmalarına başlanması gerektiğini düşünüyoruz. 12 Eylül 2010 tarihinde kabul edilen Anayasa değişikliği paketiyle kamu çalışanları başta ‘toplu sözleşme hakkı' olmak üzere ciddi kazanımlar elde etmiştir: Kamu çalışanlarının fişlenmesine son verilmiş, kamu çalışanları da Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkına kavuşmuş, kamu çalışanlarına, kınama ve uyarı cezalarının iptali için yargıya başvuru hakkı verilmiştir” diye konuştu.
Kamu görevlilerinin sendikal mücadelesinde yeni bir dönem başladı Kamu görevlilerinin sendikal mücadelesinde yeni bir dönemin başladığını kaydeden Kava, “Hiç şüphesiz ki, kamu görevlilerinin ortak hak ve menfaatlerini korumanın ve geliştirmenin mücadelesini veren bir örgüt olmak yönüyle Anayasa değişikliği paketinde bizim için en önemli hüküm, kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı verilmesini sağlayan hükümdür. Toplu sözleşme hakkının değişiklik paketinde yer alması da, Konfederasyonumuzun ısrarlı çaba ve girişimlerinin sonucudur. Toplu sözleşme hakkının fiilen kullanılması için mutlaka yasal bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Anayasa'da yapılan değişiklikle, toplu sözleşme hakkına ilişkin genel çerçeve ortaya konulmuştur. Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden kimlerin yararlanacağı, toplu sözleşmenin nasıl yapılacağı, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere nasıl yansıtılacağı kanunla, yani TBMM tarafından düzenlenecektir. Yine, toplu sözleşmenin anlaşmazlıkla sonuçlanması halinde devreye girecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun üyeler, yapısı ve karar alma şekli de kanunla belirlenecektir. Bu kanunlarla ilgili mevzuat çalışmalarında, yetkili konfederasyon olan Konfederasyonumuz Memur-Sen'in görüş, öneri ve değerlendirmeleri mutlaka alınmalıdır. Kaldı ki, 2010 toplu görüşmeleri sonucunda imzalanan mutabakat da bunu gerektirmektedir. Bu çerçevede, ortak bir çalışma yapmak suretiyle toplu sözleşme hakkının fiili kullanımına ilişkin kanuni düzenlemelerle ilgili çalışmalar öncelikle başlatılmalı ve tamamlanmalıdır” ifadelerine yer verdi.
Sınav sisteminden kaynaklanan sorunlara çözüm üretilmelidir Eğitim sistemimiz, ana sorunlarının gölgesinde, palyatif müdahalelerle yürütülmeye çalışıldığını ifade eden Kava, “Eğitim sistemimizin en önemli problemi sınav ve dershane odaklı oluşudur. Şu an dershane sayısının ortaöğretimdeki okul sayısını geçmiş olması oldukça düşündürücüdür.
Sınav ve dershane odaklı olmaktan kurtulmanın yolu, okullardaki yönlendirme çalışmalarının güçlendirilmesinden geçmektedir. Bireyin en önemli gelişim aşaması olan meslek seçimi, hayatı boyunca vereceği en önemli kararlardan biridir. Meslek seçiminin bilinçli bir yöntemle yapılması, hem kişi ve ailesi açısından hem de ülkenin geleceği açısından önem arz etmektedir. Meslek seçiminde öğrencinin bireysel özellikleri yanında ilgi, yetenek ve değerlerinin önemli olduğu, ailelerin ve öğretmenlerin bu noktayı göz önünde bulundurarak mesleki yönlendirme yapmaları önemlidir” diye ifade etti.
30 bin öğretmenin atamasının ertelenmesi ciddi sıkıntılar oluşturacaktırKPSS'de meydana gelen kopya sıkıntısından dolayı 30 bin öğretmenin atamasının ertelenmesinin ciddi sıkıntılar oluşturacağını vurgulayan Kava, “Sınav sistemi, adaletin terazisi gibidir. Sistemin birikimi ölçme ve ölçütler çerçevesinde yerleştirme işleminde bulunma işlevine hangi ölçüde olursa olsun, bir müdahalede bulunulması kabul edilebilir, affedilebilir değildir. ÖSYM'nin sınavlarıyla belirlenen; iştir, aştır, ekmektir, yaşamdır. Bu hususta terazinin diline müdahalede bulunmak büyük ihanettir, emek hırsızlığıdır. Sınavlara hazırlanmak için ekonomik yük altına giren, gece gündüz ders çalışarak emek sarf eden hak etmişlerin emeğinin birileri tarafından soruların sızdırılması suretiyle, hak etmemişlere aktarımı son derece aşağılık bir faaliyettir. Bugüne kadar ÖSYM'ye güvenilmiş, herkes, ağabey-dayı arayışına girmeden, ancak sınavlara hazırlanmak suretiyle emeline ulaşabileceğinin bilincine varmış ve sistem oturmuştu. Bugün gelinen noktada yitirilen en önemli şey güvendir. Güvenin yitirilmiş olması kaosa davetiye çıkarmaktadır. ÖSYM yeniden organize edilmelidir. Bunun için de ilk olarak, bu kadar skandala rağmen hala o koltukta neden oturduğunu anlayamadığımız ÖSYM Başkanı derhal görevden alınmalıdır. KPSS sonuçları üzerindeki tartışma yüzünden 30 bin öğretmenin atamasının ertelenmesi, eğitim-öğretimin başlamasıyla öğretmen ihtiyacı olan okullarda ciddi sıkıntılar oluşturacaktır. Bu sıkıntıları az da olsa giderecek olan ve 18-27 Ağustos 2010 tarihleri arasında başvuruları kabul edilen 3 bin civarındaki “kurumlar arası ilk atama/kurum içi atama, kurumlar arası yeniden atama, açıktan ilk atama, açıktan atama ve milli sporcuların ataması” KPSS ile ilgili soruşturmanın sonucu beklenmeden hemen yapılmalıdır” dedi.
149 bin öğretmene, 76 bin dersliğe, 30 bin hizmetliye ihtiyaç vardır Sendikalarının yaptığı tespite göre 149 bin öğretmene, 76 bin dersliğe, 30 bin hizmetliye ihtiyacın olduğunu belirten Kava, “Türkiye genelinde 149 bin öğretmen açığı bulunmaktadır. Bununla birlikte 250-300 bin öğretmen adayı da atama beklemektedir. Öğretmen açığının giderilmesi için en az 100 bin öğretmen hemen atanmalıdır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde öğretmen açığı oldukça fazladır. Bu yörelerde çalışan öğretmenlere ücret anlamında pozitif ayrımcılık yapılarak, illerin durumuna göre tazminat ödenmelidir. Derslik başına ortalama 28 öğrenci düşmesi için toplamda 76 bin dersliğe ihtiyaç bulunmaktadır. Bu açığın giderilmesi yönünde çaba gösterilmesi gerekmektedir. Eğitim kurumlarında, hizmetli yetersizliğinden dolayı temizlik ve hijyen yeterince sağlanamamaktadır. Okulların birçoğunda hizmetli bulunmamakta, her yıl açılan yüzlerce yeni okula yeterince hizmetli verilememektedir. Okullarda bulunan mevcut hizmetliler de verimli çalıştırılamamaktadır. Anadolu'nun birçok yöresinde temizlik konusunda durum bütünüyle içinden çıkılmaz bir haldedir. Bu nedenle, Bakanlık okulların temizlik sorununu çözmek için en az 30 bin hizmetli alımı yapmalıdır” diye konuştu.
Okulların ortamı güvenli ve sağlıklı hale getirilmelidir Okul ortamlarının güvenli ve sağlıklı bir hale getirilmesine dikkat çeken Kava, “Okul ortamlarının eğitim ve öğretim açısından güvenli ve sağlıklı mekânlar haline getirilmesi, şiddetten, tehlikeden ve sağlığa zararlı durumlardan uzak tutulması gerekir. Bu durumlar sağlanamadığı takdirde, sadece okullarda öğrenciler ve öğretmenler değil, eğitim süreci, okulun yakın-uzak çevresi ve bütün toplum olumsuz etkilenir. Okullarda etkili öğrenmenin gerçekleştirilmesi ve öğrencilerin kendi potansiyellerini geliştirebilmeleri için, okulun öğrenci ve öğretmenler açısından güvenli ve sağlıklı bir mekan olması gerekmektedir. Güvenli ve sağlıklı bir öğrenme ortamı olmadan öğretmenler öğretimde, öğrenciler de öğrenmede sıkıntı yaşar. Bunun önüne geçilmesi için okulların güvenli ve sağlıklı hale getirilmesi bir zorunluluktur” dedi.
Boykot çağrıları çocuklarımıza haksızlıktır Bir siyasi partinin, eğitimi boykot çağrılarına destek vereceğini açıklaması tehlikeli bir yaklaşım olduğunu söyleyen Kava, “Çocuklarımızın bir hafta okula gönderilmemesi, onlara yapılacak en büyük haksızlıktır. Onların eğitimlerinden geri kalmalarının vebali ağırdır. Bundan kimse siyasi rant devşirmeyi aklından geçirmesin ve hiç kimse siyasal atraksiyonlarına çocukları alet etmeye kalkışmasın. Yeni eğitim-öğretim yılının eğitim çalışanları, öğrencilerimiz ve velilerimiz için huzurlu ve başarılı bir yıl olmasını diliyor, saygılar sunuyorum” şeklinde konuştu.