Çözümden başka seçeneğimiz yokKürt sorununun çözümüne ilişkin başlayan görüşmeleri değerlendiren Bingöl Özgür Eğitim-Sen Yönetim Kurulu: Duyguların, kinlerin, nefretlerin, bilenmiş intikam heveslerinin aklı tutsak ettiği bu süreçte barıştan başka çıkar yolumuzun olmadığını onlarca yılın sonunda tecrübe etmiş, gerekli dersleri çıkarmış olarak yol alınması gerekmektedir dedi.![]() Bingöl Özgür Eğitim-Sen Yönetim Kurulu, yaptığı yazılı açıklamayla Kürt Sorununun çözümüne ilişkin son dönemlerde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Sorunun çözümü için tüm kesimlerin gerekli duyarlılığı göstermesi gerektiği inancına işaret edilen açıklamada, devlet politikasına da değinildi: “Devlet, toplum ile olan ilişkisinde toplumsal yapıyı yeniden kurucu bir sosyal mühendislik anlayışından vazgeçerek temel hak ve hürriyetler temelinde temel ilke ve değerlerde birleşmeyi esas alacak bir özgürlük anlayışı yapılandırılmalıdır.” Açıklamada, şu görüş ve ifadelere yer verildi. “İMRALI GÖRÜŞMELERİ ÖNEMLİ VE ANLAMLI” Türkiye'nin kronik sorun alanlarından birisi olan Kürt sorununa ilişkin gelişmeler ülkenin tüm kesimlerinin barış ortamına duyduğu ihtiyacın ne kadar yüksek olduğunu göstermektedir. Hükümetin analar ağlamasın, demokrasi ve kardeşlik projesi gibi çeşitli adlarla başlatılan daha sonra çeşitli gerekçelerle vazgeçilen barışa dönük adımlar son olarak Oslo görüşmelerinde de tıkanmıştı. Hükümetin çeşitli kurumlar aracılığıyla İmralı'yı da muhatap alarak başlatılan süreç herkesin kabul ettiği gibi hayati derecede anlamlı ve önemli bir adımdır. Hükümet bu açıdan da büyük bir risk almıştır ve işin doğası gereği hükümet olmak başlı başına bir riski barındırmaktadır. “ÇÖZÜMSÜZLÜKTEN KURTULMANIN TEK YOLU MEVCUT EZBERLERİN TERK EDİLMESİDİR” Alışılagelmiş pozisyonları devam ettirerek olası riskleri düşük tutma hevesi Cumhuriyetin başından beri uygulana gelen ana politik tutumdur. Devletin sorun alanlarına ilişkin takındığı ilk tutumu var oluşsal bir gerekçeye büründürerek sürekli kılmaya çalışan aklın tıkandığı bir eşikte durmaktayız. Ana belirleyen olarak güvenlik konseptinin kuşatmasında şekillenen sosyal siyasal politikaların bizi mahkûm ettiği çözümsüzlükten kurtulmanın tek yolu mevcut ezberlerin, ön kabullerin terk edilmesidir. “TÜM TARAFLARIN MEMNUN OLMAYACAĞI AŞİKARDIR” Kürt sorunu olarak tanımlanan sorun bugün ulusal bir sorun olmaktan çıkıp uluslar arası bir boyut kazanmıştır. Bu boyutu itibari ile sorunun bilinen, bilinmeyen pek çok tarafı vardır. Uluslararası ilişkilerin kompleks yapısı içerisinde tüm tarafların memnun edilerek içinden çıkılacak bir çözümünün olmadığı, olamayacağı aşikardır. Çıkarların çatıştığı, hesapların farklılaştığı bu alandan içe dönük bir katkının gelmesi çok zordur. Tam tersine uluslararası alandan sorunun çözümsüzlüğüne ilişkin epey müdahalenin gelmesi muhtemeldir. Nitekim bu sürecin ardından Paris'te yaşanan cinayetler sürecin sabote edilmesine dönük girişimler olarak okunabilir. Kürt sorunu hiç şüphesiz derin bir arka plana yaslanmaktadır. Sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik boyutları olan bu sorunun çözümüne ilişkin Hükümetin bir ileri iki geri kararsız tutumunun ardından gelinen nokta önemlidir ve kararlılıkla devam ettirilmelidir. Hükümetin göreve geldiği ilk günden itibaren dış politikadaki geleneksel pasif, edilgen politik yaklaşımdan Stratejik Derinlik üzerinden proaktif politikalarının ülkenin iç sorunlarına daha fazla yansıtıldığı bir politik tutumun sorunların aşılması açısından önemli olacağı ortadadır. Gelinen noktada başka çaremizin olmadığı da ayrı bir gerçeklik olarak durmaktadır. “BİRLEŞMEYİ ESAS ALACAK BİR ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞI YAPILANDIRILMALI” Devlet, toplum ile olan ilişkisinde toplumsal yapıyı yeniden kurucu bir sosyal mühendislik anlayışından vazgeçerek temel hak ve hürriyetler temelinde temel ilke ve değerlerde birleşmeyi esas alacak bir özgürlük anlayışı yapılandırılmalıdır. Kürt sorununun çözümüne ilişkin yürütülecek politikaların keskin iki tarafı bulunduğu şeklindeki yaygın kanı yüzeysel bir yaklaşıma dayanmaktadır. Toplumun tüm kesimleri bu sürecin tarafıdır. Bir tarafın ya da kesimin belirleyiciliğinde şekillenecek bir süreç sakıncalıdır. Temel aktör olan hükümetin tüm kesimlerin talep ve beklentilerini dikkate alacak temel hak ve hürriyetler temelinde büyük bir kararlılıkla yol almaya devam etmelidir. “TÜM KESİMLER ZARAR GÖRMEKTEDİR” Kürt sorununun karakteristiği büyük bir kısmının çözülmesi için pazarlık-görüşme yapılmasını bile anlamsızlaştıracak bir yapıya sahiptir. Bu Türkiye'nin sosyal-kültürel siyasal ve anayasal yapılanmasının antidemokratik hüviyetinden kaynaklanan sorun olup, bu alanlarda demokratikleşmenin kararlılıkla sürdürülmesi gerekmektedir. Bu alanlardaki iyileştirilmeler sorunun kaynaklandığı zeminin işlevsizleştirilmesi açısından büyük işlev göreceği gibi bugün bu yakıcı sorunun aynı zamanda toplumun diğer kesimlerinin maruz kaldıkları güvenlik endeksli baskıcı atmosferin parçalanması açısından da hayati önemdedir. Dolayısıyla Kürt sorununa ilişkin hak ve özgürlükler eksenindeki tüm girişimler birilerinin lehine birilerinin aleyhine işleyen değil tersine Türk Kürt tüm kesimlerin ufuklarının genişlediği daha özgür ve adil bir Türkiye'nin eşiğine varılması olacaktır. Bugünkü durumdan sanılanın aksine sadece Kürtler değil Türkler, Lazlar Çerkezler… Kısacası tüm kesimler zarar görmektedir. “SABOTE OLABİLİR AMA KARARLILIK GÖSTERİLMELİ” Sorunun güvenlik ve asayiş ile ilgili olan kısmı ilgili taraflarca eşgüdümlü olarak yürütülmesi sorunun mutlak anlamda çözüleceğinin garantisi sayılamaz böyle bir beklenti yada söylemin de gerçekçi olamayacağı bilinmelidir. Süreç ne olursa olsun farklı motivasyonları-beklentileri olan unsurlar olabilecektir ve kendi hesaplarınca süreci sabote etmeye çalışacaklardır. Hükümet başta olmak üzere sorunun tüm bileşenleri büyük sorumluluk ve kararlılıkla başlatılan süreci sürdürmeye devam ettirmelidirler. İyi niyetle yola çıkmak önemlidir. Onlarca yılın kangrenleştirdiği bu sorunun bir anda kolaylıkla çözülemeyeceği bilinmelidir. Duyguların, kinlerin, nefretlerin, bilenmiş intikam heveslerinin aklı tutsak ettiği bu süreçte barıştan başka çıkar yolumuzun olmadığını onlarca yılın sonunda tecrübe etmiş, gerekli dersleri çıkarmış olarak yol alınması gerekmektedir. “BİR TARAFTA BARIŞ GÖRÜŞMELERİ DİĞER TARAFTA ÇATIŞAM SÜRECİ RİSK TAŞIMAKTADIR” Gelinen noktada Özgür Eğitim-Sen olarak süreci hayati derece de önemli bulduğumuzu, herkesin büyük bir sorumluluk bilinci ile hareket ederek, gelebilecek tüm provokasyonlara karşı sağduyulu olarak yol alması gerektiğini belirtiyoruz. Bu anlamda bir taraftan barış görüşmeleri devam ederken diğer taraftan çatışmalı ortamın devam etmesi sürecin sağlıklı devamı açısından büyük riskler taşımaktadır. Bu vesileyle çatışmasızlık ortamının sağlanabilmesi için silahların karşılıklı susması gerektiğine inanıyoruz. Adalet ve Özgürlük temelinde işletilecek bu sürecin destekçisi ve takipçisi olduğumuzu kamuoyu ile paylaşırken tüm kesimlere şu gerçeği tekrar hatırlatmak istiyoruz: Barıştan-Çözümden Başka Seçeneğimiz Yok… YORUM YAZIN ![]()
|
|