Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Gurup Başkanvekili ve Bingöl Milletvekili Dr. İdris Baluken, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne araştırma önergesi verdi.
Abdullah Öcalan'ın 460 gündür tecrit altında bulunduğunu belirten Baluken: “Uluslararası siyasal boyutu olan ve 1999 yılında Türkiye'ye iade edilen PKK Lideri Sayın Abdullah Öcalan, Türkiye'ye getirildiği günden bu yana üzerinde büyük bölgesel planların oynanmak istendiği bir şahsiyettir. Öyle ki; dönemin başbakanı bile itirafta bulunarak Sayın Öcalan'ın neden Türkiye'ye getirildiğini anlamadığını ifade etmiştir. Sayın Öcalan Türkiye'de bir politik aktör olarak, Türkiye'nin iç ve dış sorunlarına ilişkin birçok siyasal çözüm perspektifi sunmasına rağmen hükümetler ve uluslararası güçler tarafından sürekli baskılanmaya maruz bırakılmak istenmiştir. Son olarak ise AKP iktidarı döneminde Sayın Öcalan'a yönelik baskı politikalarının yoğunlaştırılması sonucu İmralı'da bulunan Sayın Öcalan 460 gündür yoğunlaştırılmış tecrit altında tutulmaktadır. Bu yoğunlaştırılmış tecrit, Türkiye'de çatışmalı sürecin derinleşmesine neden olarak binlerce gencin yaşamını yitirmesine neden olurken, 12 Eylül 2012 tarihinden itibaren ise 800'ü aşkın tutsağın süresiz dönüşümsüz açlık grevine girmesine yol açmıştır. Tecrittin sonlandırılması amacıyla başlatılan açlık grevinde 49. Güne girmiş bulunmaktayız. Bu geçen süre açlık grevi eylemcileri açısından ölümcül sonuçlara yol açacak veya kalıcı sağlık sorunlarına sebep olacak bir aşamaya gelmiştir. Yaşanan tecritteki hukuksuzluğun araştırılması, tecrittin Türkiye siyasal hayatına kaybettirmeye başladığı barış sürecinden geri dönülmesi ve süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemlerinin ölümle sonuçlanmaması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ederim” dedi.
Kürt halkının 3,5 milyon imzayla Öcalan'ı irade olarak belirlediğini vurgulayan Baluken: “Türkiye Cumhuriyeti uluslararası antlaşmalarla kurulduğu 1923 yılından beri Kürt Sorununun tespiti ve çözümü noktasında deyim yerindeyse akıl tutulması yaşamaktadır. Bu akıl tutulmasına yol açan sebepler, cumhuriyetin tekçi zihniyeti ve bundan taviz vermemesi olarak özetlenebilirken Kürt sorununun çözümü noktasındaki akıl tutulması ise güvenlikçi politikaların esas alınıp doğru aktörlerle müzakere sürecini işletememesidir. Şex Said, Seyit Rıza ve sonrasında gelişen Kürtlerin hak talepleri orduya ve güvenlikçi anlayışa teslim edilmiştir. Özellikle son otuz yıldır süren çatışmalı sürecin bugüne kadar ki sonucunda on binlerce asker, gerilla, korucu ve sivilin yaşamını yitirmesi, yirmi bine yakın faili belli olan ama meçhulleştirilen cinayet, altı milyon insanın yerinden edilmesi gibi büyük sosyolojik ve siyasal gerekçe/sonuç ortaya çıkmıştır. Tüm bu sürecin sebepleri ve sonuçlarının iyi tahlil edilmesi Kürt Sorununda barışçıl bir çözüme yönelik atılacak ilk adım olma niteliğini taşıyacaktır. Buradan hareketle, Kürtlerin hak taleplerinin çatışmalı sürece evrilmesi bir sebep demetini değil, sonuç demetini teşkil etmektedir. Ayrıca ortaya çıkan sonuçlar da tekçi zihniyetin millet-i hâkime ideolojisinin getirdiği siyasal, sosyolojik ve ekonomik hastalıklardan kurtulamamasıdır. Kürt Sorununu bir varoluşsal hak talebi bağlamında dile getiren ve bunun için mücadele eden Kürt halkı, yaptıkları irade beyanlarında 3,5 milyon imza ile Sayın Abdullah Öcalan'ı irade olarak belirlemiştir. Bu irade beyanları hala TBMM Dilekçe Komisyonu'nda bulunmaktadır. Sayın Abdullah Öcalan, Türkiye ve Ortadoğu üzerine fikir telakkisi yapan, halkların bir arada anti emperyal yapılarla yaşamasını öngören fikirlere sahiptir. Bu fikirleri sonucunda 1999 yılında uluslararası güçlerin merkezinde bulunduğu bir komplo operasyonu ile Türkiye'ye teslim edilmiştir. Dönemin başbakanının bile anlamadığı bu teslim edilme operasyonu sadece Sayın Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesi olarak değil, daha derin bir siyasal perspektiften bakış ile okunmalıdır. Bu operasyon sürecinden sonra Sayın Öcalan üzerinde hukuk tanınmadan yapılan birçok uygulama Türkiye'de Kürt Sorunundaki çözümsüzlüğün daha fazla derinleşmesine neden olmaktadır. 1999 yılından itibaren Türkiye'de seçilen iktidarların tümü gibi AKP hükümeti Sayın Öcalan'ın oynayabileceği rolü göremeden tecrit ve baskı politikaları uygulamaya çalışmaktadır” ifadelerini kullandı.
Tecritin artırılmasının Kürt sorununu çözümsüzlüğü derinleştirdiğine dikkat çeken Baluken: “Bu bağlamda; Sayın Öcalan üzerinde 460 gündür yoğunlaştırılmış tecrit uygulanmaktadır. Bu tecrit Türkiye'de birçok kişinin ölmesine yol açan bir uygulamadır. Tecritin arttırılması sonucu Kürt Sorununun çözümsüzlüğü derinleşirken tecrite yönelik eylemler de yoğunlaşmaktadır. Bu eylemlerin sonuncusu, 12 Eylül 2012 tarihinde başlayan, 49. Günü bulan ve 680 tutsağın başladığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemidir. Açlık grevi eylemcilerinin ölümlere doğru gitmesi ve eylemcilerde kalıcı sağlık sorunlarının başlamasına ulaşan bu süreç tutsakların tecritin sonlandırılması ile biteceği belirtilen bir süreçtir. Bu noktada; İmralı üzerindeki hukuksuz ve gayri ahlaki tecritin sonlandırılması, açlık grevi eylemcilerinin ölüm ve kalıcı sağlık sorunları ile karşılaşmaması ve açlık grevi eylemcilerinin sayısının artmasının önüne geçilmesi, Sayın Öcalan'ın Türkiye'de barışın tesisi konusunda rolünü oynaması amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını talep ediyoruz” şeklinde konuştu.