Baluken, Meclise verdiği gensorunun gerekçesinde: “Doların yükselişi karşısından çaresiz kalan AKP iktisat politikaları, Cumhurbaşkanı Erdoğan nezdinde kendini kamufle etmek için siyasi gerginliği arttırma yoluna başvurmuştur. Öyle ki, Cumhurbaşkanı her konuşmalarında kurumsal özerklik hiçe sayılmakta, kendi kabinesinde bulunan bakanlar bile üstü örtük bir şekilde vatan haini ilan edilebilmektedir. Dolayısıyla dolar daha fazla yükselmiş ve rekor kırarak 2,57 seviyesine yükselmiştir. Bu kapsamda Merkez Bankası 40 milyon dolar döviz ihalesi yapmak isterken, bu meblağı 60 milyon dolara çıkarmasına rağmen dolar yükselişini sürdürmüştür. Böylece Dolar kurundaki her 11 kuruşluk artışın reel sektöre ve Türkiye'ye 20 milyar TL'ye yakın ek fatura çıkarmıştır” ifadelerini kullandı.
Enflasyon artışının ekonominin büyük bir olumsuzluk içerisinde olduğunu kanıtladığını ifade eden Baluken, şunları kaydetti: “2003 yılında hane halkı kullanılabilir 100 liralık gelirinin 3 lirasını borçluydu, bugün 55 lirasını borçlu durumdadır. Vatandaş bankalardan kredi kullanmış, borcu çok yükselmiştir. Ayrıca bu dönemde borçlanarak tüketim yapan hane halkının geliri reel olarak hiç artmamıştır. 2003 yılında özel sektörün borcu 49 milyar dolardı, 2014 sonunda 278 milyar dolara yükseldi. Tüketici kredilerinin milli gelire oranı 2003'de yüzde 1'di 2013'te yüzde 16'ya yükseldi. 2006 yılı sonunda 29 milyar dolar olan döviz açık pozisyonu 2014 yılı sonunda 180 milyar dolara ulaştı” dedi.
Baluken: “AKP iktisadi tablosunun toplumsal tahribatı ise büyük düzeydedir. Gezi Direnişinin toplumsal tabanı olan ve dünyadaki 'işgal et' eylemlerine kitlesel benzerliği olan okumuş işsizler sorunu ortaya çıkmıştır. Bu işsizler beşeri yatırımlarını gerçekleştirmelerine rağmen karşılığını alamamakta ve sonuç olarak isyan derecesine yükselmektedir. Her 5 evlilikten biri boşanmayla sonuçlanmakta ve bu boşanma durumunun ana gerekçesinin ekonomik olduğu belirtilmektedir. 2008 yılında Türkiye'de antidepresan ilaç kullanımı 17 milyon kutu, bugün 37 milyon kutudur. 30 milyona yakın insanımız yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Sonuç olarak ise bu vahim tablonun göstergelerini arttırmak mümkündür” dedi.