Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, haftasonu iftardan sonra DSİ misafirhanesinde basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Bakan Yılmaz'a Vali Mustafa Hakan Güvençer, Bingöl Milletvekili Eşref Taş, Belediye Başkanı Serdar Atalay, AK Parti İl Başkanı Cevdet Çalbay ve kamu kurum amirleri eşlik etti.
Ülke gündemiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Bakan Yılmaz: “Türkiye iyi idare edilmeden, iyi bir yönetim olmadan, istikrar olmadan doğru politikalar olmadan hiçbir şey olmuyor. Hiçbir yörenin de kalkınması mümkün değil. Geçmişte de bunları yaşadık aslında. 1990'lı yıllarda Türkiye bir yönetim krizi yaşıyordu. Koalisyon yapıları, çekişmeler, ülkenin nereye gideceği belli değil. Bir düzensizlik vardı. Hukuk, demokrasi anlamında geçmişte gerçekten ayıplı, eksik, vesayet altında olan bir demokrasi vardı” dedi.
“Türkiye iyi yönetilince kaynaklar faize gitmedi, hizmetlere gitti”
AK Parti hükümeti çalışmalarını ve Türkiye'nin gelir dağılımlarını verdiği rakamlarla açıklayan Bakan Yılmaz: “2002 yılında 2,15 dolar günlük geliri olan insan sayısı nüfusumuzun yüzde 3-4'üydü. Şimdi sıfırlandı çok şükür. 4,30 doların altında geliri olanlar yüzde 30'du. 100 kişiden 30'u yoksulluk sınırının altındaydı. Bugün çok şükür geçen yıl itibariyle 3,7'ye düştü. Yüzde 30'dan yüzde 3,7'ye düştü. Türkiye iyi idare edilince, iyi yönetilince ekonomisi büyüdü. Yine geçen yıl itibariyle 230 milyar dolardan 780 milyar dolarlık bir ekonomiye ulaştı. Kişi başı geliri 3 bin 500 dolardan 10 bin 400 dolara geldi. Eskiden devlerin sürekli borçlandığı, yüksek faiz ödediği bir düzenden şimdi çok daha düşük borçlanması olan ülke haline geldi. Faizlere müthiş paralar ödeniyordu geçmişte. Devlet 2002 yılında sadece faize 35 milyar dolar ödemiş. 230 milyar dolar bütün ekonomik büyüklüğümüzmüş, devletin faize ödediği miktar 35 milyar dolarmış. Bütün milli gelirimizin yüzde 15,5'ine denk geliyor. Devlet, geçen senede aynı oranda faiz ödeseydi, bugün 111 milyar dolar faiz ödeyecekti. Ama biz geçen sene 25 milyar dolar ödemişiz. Ekonomimiz 780 milyar dolara çıkmış, faize ödediğimiz para 25 milyar dolara inmiş. Bütün bu farklar, duble yollara, sağlıkta yapılan yeniliklere, eğitime yapılan harcamalar, KÖYDES gibi kırsal altyapıya yaptığımız programlar gibi yatırımlara gitti.
Türkiye bir yerde petrol, maden bulmadı. Eskiden de aynı Türkiye vardı. Fakat iyi yönetilince kaynaklar faize gitmedi, çarçur olmadı, bu tür hizmetlere gitti” ifadelerini kullandı.
“Bir tek bankamız batmadı”
Dünyanın krizle boğuştuğuna dikkat çeken Bakan Yılmaz: “Dünyadaki kriz, hangi ülkenin politikaları başarılı, hangilerinin olmadığının test edildiği bir ortam oldu. Bazı ülkeler burada döküldüler. Komşularımız başta olmak üzere, Avrupa'daki bazı ülkeler, Latin Amerika'daki ülkeler sıkıntı yaşadılar. Bankaları battı, memur maaşlarını dondurdular, verilmiş bir takım hakları geri aldılar, sosyal hakları kısıtladılar, çok ciddi tedbirler aldılar, buna rağmen ateşi henüz söndürmüş değiller. O kadar şey yapmalarına rağmen bir türlü toparlanamıyorlar, çünkü güven kaybı oldu. Bankalar batınca vatandaşa faturayı yüklediler. Bunu da tam beceremediler. Bu sefer devletler borçlarını arttırdılar. Bankalar krizi bir süre sonra devletler krizine dönüştü. Şuanda artık dünyada devletler krizi yaşanıyor. Kimse de bunların borçlarını nasıl ödeyeceklerini bilmiyor. Böyle sıkıntılı bir durum var. Fakat Türkiye bu testten başarıyla geçti. Bir tek bankamız batmadı. Bir tek firmayı bu vatandaşın parasıyla finanse etmedik. Tam aksine Türkiye sosyal politikalarına, yatırımlara devam etti. Memurunu arttırdı. Bunun kıymetini bu ortamda çok iyi bilmek lazım”
“Türkiye'nin artık ileri demokrasiyi hedeflemesi lazım”
İşkencenin hükümetleri döneminde bittiğini belirten Yılmaz: “1990'lı yıllarda işkenceden her gün bahsetmiyor muyduk, bugün böyle bir şey var mı? Varsa bile biri bir şey yaptığında en katı şekilde cezası veriliyor. Faili meçhul cinayetler vardı. Şimdi bırakın faili meçhul cinayetleri, geçmişin faili meçhul cinayetleri bile araştırılıyor. Böyle bir döneme geldi Türkiye. Devlet Güvenlik Mahkemeleri, Olağanüstü Haller, Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısı, Kürtçe konusundaki o katı tutumlar, birçok şey sayabilirsiniz. İşte bu durum Türkiye'de alınan mesafeyi gösteriyor. Vesayetçi bir demokrasiden, özellikle referandumdan sonra normal bir demokrasiye geçmiş olduk. Çok ileri demokrasi demiyorum, normal demokrasiye geçti Türkiye. Fakat bu demokrasi Türkiye'ye yetmez. Türkiye'nin artık ileri demokrasiyi hedeflemesi lazım. Bunun altyapısı Türkiye'de var. Türkiye yeni anayasa çalışmalarıyla mevcut bir takım eksikliklerini de giderip ileri bir demokrasiye ulaşacak. Ben buna yürekten inanıyorum” diye konuştu.
“Esad rejimi gidecek İnşallah”
‘Suriye'de halka dayalı bir yönetimin oluşmasından yanayız' diyen Yılmaz: “Nasıl Türkiye'de demokrasiyi savunuyorsak, halkın yönetimini savunuyorsak, Suriye'de de aynısını savunuyoruz. Suriyeliler bizim kardeşimizdir. Arap'ı da, Türk'ü de, Kürt'ü de, bütün unsurlarıyla biz Suriye'ye bu gözle bakıyoruz. Aralarında bu anlamda hiçbir fark gözetmiyoruz. Biz Suriye halkının yanındayız. Demokrasi olsun, sandıklar kurulsun, tıpkı Türkiye'de nasıl yönetimleri oluşturuyorsak, Suriye'de de o şekilde oluşsun yönetimler. Hakkı yok mu Suriye'nin buna. Bunu istiyoruz. Diğer bir isteğimiz Suriye'de birlik, beraberliğin olmasıdır. Orada ayrı ayrı yapıların oluşmasının ne Suriye'ye faydası var, ne bölgeye faydası var, ne Türkiye'ye nede orada yaşayan insanlara faydası var. Suriye birliğini, beraberliğini muhafaza etsin ve güçlensin. Bölgesinde söz sahibi olan ülkeler arasına girsin. Ben inanıyorum ki böyle bir yönetim oluştuğunda, birlik ve beraberlik olduğunda zamanla Türkiye ile Suriye arasındaki sınırlar anlamını kaybedecek. Resmi sınırlar olabilir, o hiç önemli değil. Ticaretle, turizmle, hareketlilikle sınırlar anlamını yitirecek. Bizim Ortadoğu'da klasik kafamızdaki sınırları yıkmamız lazım. Ortadoğu'da daha fazla gelişim sağlanması lazım. Ekonomik refahın, temel hakların, özgürlüklerin olması lazım. Bu, etnik siyasetle, mezhep siyasetiyle olmaz. Bana göre Ortadoğu'da en tehlikeli şey, kan getirecek, çatışma getirecek, insanlara bedel ödetecek olan etnik siyasettir ve mezhep siyasetidir. Mezhep, etnik siyasetle Ortadoğu'ya ne barış, ne refah, ne de demokrasi getirebilirsiniz. Bütün etnik kimliklere, mezheplere, inançlara saygılı olacaksınız. Fakat etnik siyaset, mezhep siyaseti yapmayacaksınız. Biz bunu savunuyoruz. Türkiye bunu savunuyor. Ben buna inanıyorum. Şu badireyi atlattıktan sonra Suriye'nin yeniden imarında, güçlenmesinde, kalkınmasında Türkiye'nin çok önemli bir rolü olacak. Suriye'ye biz kardeşimiz diye bakıyoruz. Kürt de, Türk de, Arap da bizim kardeşimiz. Bir ırkçı bir yaklaşımdan yana değiliz. Esad rejimi gidecek İnşallah. Herkes her şeyi söyleyebilir. Bizim şuandaki yaklaşımımız insani bir yaklaşım. Gelen mültecilere ev sahipliği yapıyoruz. Onları aç, açıkta bırakmıyoruz. Her türlü desteği veriyoruz. Orada zulme uğrayan insanların, uluslararası kamuoyunda sesi oluyoruz. Oradaki mesele Türkiye ile Suriye arasındaki mesele değil. Bunu belki Suriye yönetimi oralara çekebilir. Kendi halkıyla sorunlu olduğunu gizlemek için bunu yapabilir. Oradaki çatışma Suriye ile Türkiye arasındaki çatışma değil. Oradaki çatışma Suriye rejimi ile Suriye halkı arasındaki çatışmadır. İşin özü bu. Bu özü karıştıracak tartışmalar bence, Esad rejiminin psikolojik savaşına yarar. Bu hadise, oradaki halkın diktatör rejimden kurtulup, kendi iradesi doğrultusunda bir yönetim oluşturma hadisesidir. Bizim Suriye'ye müdahale etmek gibi bir gündemimiz yok. Medya üzerinde psikolojik bir savaş yaptılar. Kuzey Suriye, Kuzey Irak'a benzemez. Kuzey Suriye farklı bir coğrafyadır. Bir etnik yapının yaşadığı coğrafya değildir orası. Türkmenlerin olduğu, Kürtlerin olduğu, Arapların olduğu, değişik bölgelerde farklı unsurların yaşadığı bir coğrafyadır. Fakat sanki orası Kuzey Irak olacakmış gibi bir imaj, bir resim toplumun zihninde oluşturuldu. Bunun üzerinden de bir psikolojik hava oluşturulmaya çalışıldı. Öyle bir şey yok. İki bölge birbirinden farklı
-HAVAALANI-
Bingöl Havaalanı'nda çalışmaların devam ettiğini belirten Bakan Yılmaz: “Havaalanı pisti bitmek üzere. Tabi havaalanı sadece pistten oluşmuyor. Üstyapı çalışmaları devam ediyor. Hedefimiz bu yılsonunda bitirmektir” dedi.
-ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ-
‘Organize sanayi bölgesinin eski durumunu biliyorsunuz. Her tarafı kırılmış, dökülmüş, üzerinde en ufak yapı olmayan bir yerdi' diyen Yılmaz: “İş adamlarıyla bir araya geldiğimde ‘hiç kimse oraya gitmez. Boşuna uğraşmayın' diyorlardı. Biz bunu dinlemedik, ödenekler gönderdik ve orası toparlandı. Ben şuna inanıyordum: birkaç kişi oraya bir şey yapsa, gerisi gelir diye. Öyle de oldu. Şuanda orada boş olan parsellerimizden çok daha fazla bir talep var. Daha önce birisi gitsin, kim giderse gitsin. Yeter ki bir faaliyet başlasın diyorduk. Şuanda öyle düşünmüyoruz. Talepleri valiliğimiz topluyor. Hangisi daha fazla istihdam üretiyorsa, hangisi Bingöl ekonomisine daha fazla katkıda bulunacaksa, ona göre seçerek onlara arazi tahsis edilecek. Arazileri de şartlı tahsis ediyoruz. Belli bir sürede yatırımını yapmayandan arsa alınıp başka bir yatırımcıya veriliyor”
-ÇAPAKÇUR-
Yılmaz: “Çapakçur Köprüsü ile ilgili Ulaştırma Bakanlığımız bir etüt çalışması başlattı. Bakanımızda bürokratlarına ‘Burada maliyete bakmayın' talimatı verdi.Teknik anlamda ne yapılması gerekiyorsa, bunu çıkarın ve ortaya koyun. Teknik çalışmalar yapıldı. Orada eğitim konusunda bir sıkıntı var. Kışın orada sıkıntı yaşanıyor. Şuanda bir projelendirme yapılıyor. O bittiğinde sizinle paylaşacağız” dedi.
-SÜTAŞ-
SÜTAŞ'ı takip ettiklerini belirten Yılmaz: “SÜTAŞ'ın valiliğimize müracaatı var. Uygun bir arazi oluşturma çalışmalarımız son aşamaya gelmiş durumda. SÜTAŞ, bir taraftan bizim öğrencilere burslar vermeye başladı, çiftçilerimizi Aksaray'a götürüp eğitime aldılar. Süt toplamaya başladılar. Özel idare tarafından süt tankları yapılıyor. Yani işin altyapısını hazırlıyoruz. Benimde Muharrem Yılmaz beyle diyalogum devam ediyor. Konuyu en sıkı şekilde takip ediyoruz. Hiçbir endişeniz olmasın. Ben SÜTAŞ'ın Bingöl'e geleceğine inanıyorum. Ama kesin bir şekilde gelecek, bunun sözünü veriyorum diyemem. Çünkü bu bir özel yatırım. Bu tesis sadece Bingöl için değil, büyün doğu Güneydoğu için önemli bir yatırım. Doğunun hiçbir yerinde böyle bir entegre tesis yok. Bunu getirdiğimiz zaman 600 kilometre çapında bir alanı etkileyecek. 10 binlerce insana kapı açacak bir yatırım. Bu yatırımı getirme konusunda elimizdeki tüm gayreti harcıyoruz. Olumlu yönde ilerliyor”.
-TURİZM BÖLGESİ-
Bir gazetecinin Ilıcalar bölgesinde uygulanan turizm bölgesinin Kervansaray'a kadar genişletildiğini belirtmesi üzerine Bakan Yılmaz, turizm bölgesinin daraltılması konusunda çalışma yapılabileceğini sözlerine ekledi.