Türkiye'nin her dönem önünün kesilmeye çalışıldığını kaydeden Arslan: “Ayağa kalkması, güçlü ve özgür olmasına, vatandaşlarına refah sunmasına, bölgesinde baş aktör olmasına müsaade edilmemiştir. Her 10 yılda bir darbeler yapılmış, muhtıralar / e-muhtıralarla dizaynlar yapılmış, halkımızın kendi kaderini kendisi tayin etmesi, dilini, dinini, inancını özgürce yaşaması engellenmiş, oluşturulan suni kaotik ortamlarla birlikte ekonomi kötü yönetilerek ülkenin varidatları malum yerlere peşkeş çekilmiştir. Böylece ülkemiz ne kendi halkına derman olabilmiş, ne de ülkemizden umut bekleyen toplumlara fayda sağlayabilmiştir. Gelinen süreçte Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap vs.'den müteşekkil halkımız, tüm bu dizayna, baskıya, sömürüye dur demiştir. Demokratik standartların yükseltilmesi, ekonomik istikrarın sağlanması ve en önemlisi yapılan icraatlarda söz sahibi olunması için tercihini yapmıştır. Halkın çoğunluğunun desteğini alan hükümet, sosyal, siyasal ve ekonomi başta olmak üzere birçok alanda önemli adımlar atmış, önemli gelişmeler elde etmiştir. Başörtüsü serbestliği, çözüm süreci ve çözüm süreci ile birlikte silahların susması, insani yardımda tüm ülkeleri geride bırakarak mazlumlara yardımda bulunması, ekonomi alanında dünyada oluşan tüm krizlere rağmen istikrarlı büyüme sağlanması bunları örnek olarak verilebilir” ifadelerine yer verdi.
Yapılan tüm iyileştirmelerin ayağının yere basması, sağlam zemine oturtulması gerektiğini kaydeden Arslan, şu ifadelere yer verdi: “Gelinen bu noktada çözüm sürecinin başarıya ulaşması, Türk'ün, Kürt'ün, Laz'ın, Arap'ın, Çerkez'in vs.nin birlikte kardeşçe yaşaması için Başkanlık Sistemi; demokrasi çıtasının daha yükseğe yükseltilmesi, ekonomide sıçrama yapılabilmesi için Başkanlık Sisteminin de içerisinde bulunduğu yeni Anayasa'nın yapılması kaçınılmazdır. Ülke olarak, ülkemizin refahı, dünya mazlumlarının kurtuluşu için çıkış yolumuz, Başkanlık Sistemi ve Başkanlık Sisteminin de içerisinde yer alacağı yeni bir anayasadır.”