Yaptığı hayırlı hizmetlerle adını duyuran Umut Kervanı Vakfı Üyesi Bingöl Umut Kervanı İnsani Yardım ve Eğitim Kültür Derneği (Bingöl Umut Kervanı Derneği), 2018 yılı Ekim ayına ait faaliyet raporlarını açıkladı.
Yapılan çalışmalarla ilgili yazılı açıklama yapan Bingöl Umut Kervanı Yönetim Kurulu Üyesi İlhami Demir “Ekim ayında 82 aileye 10 bin 613 TL değerinde ayni ve nakdi yardımını yaptık. 64 aileye 3 bin 823 TL değerinde gıda, 18 aileye 6 bin 790 TL nakdi yardımında bulunduk” dedi.
İnfakın sadece zenginlere havale edilmesinin doğru olmadığına değinen Demir, “İnfak, Kur'an'da türevleriyle birlikte 73 yerde geçmektedir. İnfakın iki yüzü vardır; bir yüzü dünyaya bakar, diğer yüzü ahirete… Dünyada Allah rızası için yapılan her harcama aynı zamanda ahirete giden bir yatırımdır. İslâm, infakı sadece zenginlere emretmemiştir. İnfak, tüm müminleri bağlayıcıdır. Herkes durumuna göre Allah yolunda tasadduk etmelidir. İnfak işini zenginlere havale etmeye kalkmak; özellikle cahiliye toplumlarında cimriliğin yaygınlaştığı, hevâ ve heveslerin tatmini yolunda israfın arttığı bir ortamda yoksulları kimsesizliğe mahkûm etmek ve “Zenginler dururken ben mi yapacağım?” diye yan gelip yatmak demektir! Bu zihin anlayışı, külliyen cahili ve bâtıldır! Rasûlullah aleyhi selam ne güzel buyurmuş: “Zenginlik mal çokluğu ile değildir, asıl zenginlik gönül zenginliğidir.” (Buhari, Rikâk, 15). Hem cimriliği hem de israfı asla tasvip etmeyen ve her konuda orta yolu öneren İslâm dini, “sosyal” bir din olarak sosyal adalete, sosyal dayanışma ve yardımlaşmaya büyük önem vermekte, bundan dolayı da “infak” kavramıyla tanımlanan “Allah yolunda yapılan harcamaları” en makbul ve en faziletli bir İbadet olarak kabul etmektedir.
Hatta, gerek Kur'an-ı Kerîm'de gerek peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)'in hadislerinde infak anlamına gelen mevcut her nimeti başkalarıyla paylaşma; o kadar çok ve o kadar açık bir biçimde yer almıştır ki, mali bir ibadet niteliği taşıyan bu ibadetin diğer ibadetlerden daha üstün olduğu adeta kesinlik kazanır gibi olmuştur” diye konuştu.
Demir, “İnfak; Rahman'ın bize verdiklerinden, kendisinin doğrudan vermediklerine bizim vermemizdir. Bundaki hikmet, bizim mala olan sevgimizin kırılması, dünyaya olan bağlılığımızın azalması, ahirete ilgimizin ve sevgimizin artması ve Rahman'ın bizi denemesidir. Çünkü insan infak ettikçe Şeytan'dan uzaklaşır, Allah'a yaklaşır. Bir de bizim kazancımızın içinde başkasına ait olan miktarın hak sahibine verilip verilmediğini Rahman'ın görmesidir. Çünkü kazandığımız malların ve gelirlerin tamamı bize ait değildir: “Ve onların (Müslümanların) mallarında belirli bir hak vardır. İsteyenler ve isteyemeyip mahrum kalanlar için.” (Me'aric 70/24-25) “Onların mallarında isteyebilen ve isteyemeyen muhtaçlar için belirli bir hak vardır.” (Zâriyât 51/19) Bu ayetler bize açıkça gösteriyor ki, Allah azze ve celle, yoksulun ve isteyebilen ya da isteyemeyen muhtaçların rızkını, bizim rızkımızın içerisine koymuştur. Biz, onu oradan çekip alır ve ihtiyaç sahibi kişiye verebilirsek, imtihanın sırrına vakıf oluruz. Ancak kazancımızın tamamının bize ait olduğunu zannederek, emanet olarak rızkımız içerisine bırakılmış belli bir miktarı ayırmazsak, kul hakkı yemiş oluruz. Bu çalışmalarda emeği geçen herkesten Allah razı olsun” şeklinde konuştu.