KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
22 Ocak 2025 Çarşamba
°C
Nasıl bir yargı bu?
Nasıl bir yargı bu?
Gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor ki Türkiye'de “yüksek yargı”, devletin işlediği suçların arkasına saklanacağı bir “demir perde” rolü üstleniyor.

Devletin işlediği her suç, o “demir perdenin” ardına konup bir dokunulmazlığa kavuşturuluyor.

Bu durumun en korkunç, en utanç verici örneği biliyorsunuz Şemdinli davasında yaşandı.

Şemdinli olayını soruşturan, oradaki suikastların ve sabotajların Ankara'ya ulaştığını söyleyen bir iddianame yazan Van savcısı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından meslekten atıldı.

Savcının söylediklerinin tümünün doğru olduğu bugün daha da açık bir şekilde görülüyor.

Doğruları söyleyen, gerekli soruşturmayı yapan savcıyı cezalandıran bir adalet sistemine güvenilebilir mi?

Güvenilmez.

O savcıyı meslekten atan “yüksek yargıçlardan” hangisi bugün televizyona çıkıp bu halka, o savcıyı niye attıklarını anlatabilir?

Hangisinin cesareti yetebilir buna?

Hiçbirinin.

Bu toplumun güvenliğini kendilerine teslim ettiğimiz o kurul, suçun ve suçlunun ortaya çıkması için değil, suçlunun ve suçun korunması için attı o savcıyı.

Bana sorarsanız o kurulun üyelerinin, o karardan dolayı soruşturulmaları ve yargılanmaları gerekir.

Çok ciddi bir soruşturmanın önünü kestiler çünkü.

Adaletin gerçekleşmesini engellediler.

“Ankara'daki suçluları” adaletin elinden kurtarıp, onları sakladılar.

Bence yaptıkları çok açık bir “suç ortaklığıdır.”

Bir gün, o suçlulara “iyi çocuklar” diyen zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı yargı önüne çıkarsa, savcıyı meslekten atarak o generali koruyan yüksek yargıçlar da yargının önüne çıkacaklar.

Yüksek yargıçların “dokunulmazlıklarına” güvendiklerini biliyorum.

Ama hiçbir yargıcı “suç işlemesi” halinde koruyacak bir dokunulmazlık yoktur.

O kararı verenlerin yargılandıklarını da göreceksiniz.

Yargıçların dokunulmazlıkları, onların özgürce ve adilce karar verebilmelerini güvence altına almak içindir.

Adalet, “hata” yapabilir.

Ama adalet “bile isteye” suçluyu koruyup, suçu ortaya çıkaranı engelleyemez.

Bunu yaparsa suç işler.

Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulu o suçu işledi.

Çünkü adaleti değil, “devletin içindeki suçluları” savunmayı seçtiler.

Bugün aynı kurulda kıyametler kopuyor.

Şimdi de Ergenekon'u ve Güneydoğu'daki JİTEM cinayetlerini soruşturan savcıların önünü kesmeye çalışıyorlar.

Anlayabildiğimiz kadarıyla, Şemdinli savcısını feda ederek siyasi geçmişinin en büyük günahını işleyen AKP iktidarı bu kez kararlı ve sağlam duruyor.

Şemdinli savcısını harcayarak korudukları generalin, burunlarına dayadığı “muhtıra” onlara “dürüstlüğün” önemini öğretti sanırım.

Savcıları korumak için mücadele veriyorlar şimdi.

Ergenekon Savcısı Öz'ün “yüksek yargıçların” hışmından kurtarıldığı söyleniyor.

Ama bugün bizim sürmanşetimizde okuyacağınız o korkunç cinayetleri işleyen albayı “dokuz kere müebbet” istemiyle mahkemeye sevk eden savcıyı, “suçu ortaya çıkardığı” için cezalandırmaya uğraşıyorlar.

Bir yandan da onun soruşturmasını derinleştirerek, “Fırat'ın öte yakasındaki Ergenekon'u bütün boyutlarıyla” deşifre etmesinden çekiniyorlar.

Çünkü korkunç gerçekler çıkacak oradan.

Daha şimdiden nice alçakça cinayetin izleri bulundu.

Devam edildiğinde, “o albaya” kimin emir verdiği, resmî “karakol şemalarında” varlıkları görülmeyen “paralı katillerin” maaşlarının nerelerden karşılandığı, o paraların ödenmesi için kimlerin talimatıyla harekete geçildiği de ortaya çıkacak.

Bir büyük suç zinciri yakalanacak.

Yüksek yargıçlar, bunu yapacak savcıyı neden engellemeye çalışıyorlar?

O savcı işini iyi mi yapmadı, suçluları mı ortaya çıkarmadı, gerçekleri mi sakladı?

Böyle bir suçu ya da kabahati mi var savcının?

Yoksa “yüksek yargıçların” çabası, gerçek suçluların ortaya çıkmasını engellemek mi?

Bu yargıçlar adaletten mi yoksa Ergenekon'dan mı yana?

Türkiye “yüksek yargıçların” hepsini yakından izlemek, geçmişlerinde yaptıklarını ortaya çıkarmak, ilişkilerini aydınlığa kavuşturmak zorunda.

Suçluları bulup adaleti uygulama yolunda karşılaştığımız en büyük engel “adaletin cüppesini” giymiş birileri çünkü.

O cüppeyi çekip, altında ne var hep birlikte bakmalıyız.

Göreceğimiz gerçek, bizi dehşetten ürpertecek bile olsa...

Taraf
17.07.2009
23:16
0
980
0
Meclis başkanlığı`nda taktik yarışları
Meclis başkanlığı'nda taktik yarışları
Önümüz, Meclis Başkanlığı seçimleri...
Epeydir, alttan alta kazanlar kaynıyor.
Adı konmamış bir yarış, çoktan başladı.
Aslında her milletvekilinin gönlünde yatan koltuklardan biridir, Meclis Başkanlığı.
Talibi çok olur, ama çoklar içinden yalnızca biri oraya seçilir.
O1 numaraları kırmızı plaka, bu kez kime çıkacak?
***
Adayları biliyorsunuz, son günlerde muhtemel isimlerin hepsi aleniyet kazandı.
Elimde, mevcutlara ilave edecek yeni bir isim yok.
Fakat size, bu yarışta hangi taktiklerin kullanıldığını anlatabilirim.
Adayları, izledikleri taktiklere göre, iki gruba ayrılmış görüyorum.
Bilesiniz ki, ‘entrika' tabirini kullanmaktan özellikle kaçınıyorum.
Yine de birinci grup, ‘tipik Ankara oyunları'nı benimseyenlerden oluşuyor.
Ben onlara, ‘vurup geçmeyi deneyenler', diyorum.
İşitiyorum ki Salih Kapusuz, bu yola erken çıkanlardan...
CHP ile MHP grupları üzerinden gelerek kendi partisinin desteğini sağlamaya çalışıyor.
Merkezi, çevreden kuşatma taktiğidir, bu.
Ve arkasında CHP ile MHP'nin desteğini bulursa, parti iradesini dinlemeyip, aradan sıyrılmaya çalışacak, demektir. 
Diğer grupta ise, Köksal Toptan, Cemil Çiçek, Hüseyin Çelik ve Burhan Kuzu yer alıyor.
Bu gruba giren adaylar, ‘yol verilirse' taktiğine sıkı sıkıya bağlı...
Yani, açıktan talip değiller, milletvekilleri üzerinde tek tek kampanya yürütmüyorlar.
Şayet kendi gruplarının iradesiyle aday gösterilirlerse, ortaya çıkmayı düşünüyorlar.
Ancak ondan sonra, merkezden çevreye açılıp, diğerlerinin desteğini arayacaklar...
***
Bence, sanıldığı gibi bu yarışta ‘eş durumu', belirleyici bir faktör de değil.
Köksal Toptan tekrar aday olmazsa, Cemil Çiçek ve Hüseyin Çelik'in şanslarını yüksek görüyorum.
Tabii eğer, henüz görünür olmayan sürpriz bir isim karşımıza çıkmazsa... Ki, zayıf ihtimal değildir.
Artık son viraja giriyoruz.
4 Ağustos'ta TBMM, başkanını seçmek için toplanacak.
Bakalım, hangi taktik kazanacak!

Bolu beyi fenomeni
Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar, çıkış üstüne çıkış yapıyor.
Son vukuatı şu;
Kişisel web sitesinde, kişisel görüşlerini serdetmiş.
Dünkü Vatan Gazetesi'nde birinci sayfa haberiydi.
Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminden, sivil-asker ilişkilerine kadar bütün netameli konulara destursuz girip...
MGK'nın kaldırılmasını, darbe anayasasının değişmesini, cümle darbecilerin yargılanmasını talep ediyor.
İrad ettiği nutuklar, keskin ve pervasız...
‘Jakoben bürokrasinin paşa gönlünden koptuğu kadar değil, sonuna kadar demokrasi' sloganını şiar edinmiş.
Hatırlarsanız, Abant Platformu toplantısındaki konuşmasıyla dikkatleri üzerine çekmişti.
“Demokratik hayatımıza tecavüz eden darbecileri yargılayamadık, hesap soramadık” diye dert yanmıştı.
Obama'nın seçim sloganı ‘Yes we can'le, salona coşku vermişti.
O gün, bugündür kâh mülakâtlarla, kâh internetten ses vererek ricit çıkışlarını sürdürdü.
Daha şimdiden bir fenomen haline geldi.
***
Heyecanlı bir demokrasi âşığı olduğu kesin!...
Ama gerisinden emin değilim.
Sıradışı bir vali mi olmak istiyor?
Yoksa, yeni bir ‘Bolu beyi' efsanesi mi?
Açık söylüyorum; görüşlerinin birçoğuna katılabilirim...
Ama bir valinin, her konuda ‘siyasetçi ağzıyla' ahkâm kesmesini doğru bulmuyorum.
Bu elbise, bize birkaç beden bol gelir.
Demokrasi için ödeyelim, tamam...
Ama, yeni bir ‘demokrasi kahramanı' için de bedel ödememiz şart mı?

Radikal

17.07.2009
23:11
0
1115
0
Sigara nerelerde yasak?
Sigara nerelerde yasak?
Dumansız Hava Sahası' 19 Temmuz'da resmen başlıyor. Kahvehane, pastane, lokanta ve daha birçok yerde sigara içmek yasak. Peki ya parklar? İşte bu sorunun yanıtını Kent Haber açıklıyor...
17.07.2009
13:05
0
1968
0
Üvey evlat muamelesi görüyoruz
Üvey evlat muamelesi görüyoruz
Emekli vatandaş Gökbörü, bütün emeklilere seslenerek ‘hükümetin SSK ve Bağ-Kur emeklilerine verdiği yüzde 1,8'lik zam farkını geri iade etmeye' davet etti...
17.07.2009
13:04
0
1120
0
Btso`da meslek grupları toplantısı
Btso'da meslek grupları toplantısı
Toplantıya, inşaat müteahhitleri, mühendisleri ve inşaat şirketleri yetkili ve ortaklarının katılabileceği belirtildi...
17.07.2009
13:03
0
1310
0
Solhan`da patlayıcı madde bulundu
Solhan'da patlayıcı madde bulundu
Solhan İlçesi kırsalında 1 adet anti personel mayın bulunduğu belirtildi...
17.07.2009
13:02
0
1154
0
Güneşin doğuşu festivali başladı
Güneşin doğuşu festivali başladı
Bingöl'ün Karlıova ilçesinde geleneksel olarak her yıl kutlanan ‘Güneşin Doğuşu Festivali' kutlamaları dün başladı...
17.07.2009
12:31
0
1592
0
Asker adaylarına yoklama çağrısı
Asker adaylarına yoklama çağrısı
Son yoklama için askerlik şubesine başvurmayanların 1111 sayılı askerlik kanununun ilgili maddelerine göre cezalı duruma düşecekleri vurgulandı. ..
17.07.2009
12:29
0
1229
0
Bürkük, şenliğe katılanlara teşekkür etti
Bürkük, şenliğe katılanlara teşekkür etti
Altınışık Derneği Başkanı Bekir Bürkük, 1.Altınışık (Kejan) Şenliği'ne katılanlara teşekkür etti...
17.07.2009
12:28
0
1398
0
Bin-öz- der`de görev değişimi
Bin-öz- der'de görev değişimi
Bulut: “Amacımız, engelli vatandaşlarımızın kendilerine güvenlerini sağlamak, sosyal aktiviteler yapmak ve kariyer yapmalarına yardımcı olmaktır” ...
17.07.2009
12:27
0
1150
0
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın