KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
22 Aralık 2024 Pazar
°C
Yılmaz Ekinci
yekinci07@hotmail.com

Zenginlere zekat verilebilir mi?

22 MAYIS 2016 PAZAR 11:33
0
5831
1
AA aa

 Bu makaleyi yazmama sebep olan Noam Chomsky'nin “Dünyayı Kim Yönetiyor” kitabıdır.

Gördüğüm kadarıyla fakirlerin zenginlere zekât verdikleridir. Günümüzde buna aracılık yapan ise birçok kurum ve kuruluşun var olduğuydu.

Ekonomi ilminin “pozitif bir ilim” olmadığını liseli yıllarda fark etmiştim. Adam Smith'in “Milletlerin Zenginliği”, Karl Marx'ın “Kapital”ini ve Muhammed Bakır Es Sadr'ın “ İslam Ekonomi Doktrini” vb. pek çok kitabı okurken, bu ayrıntının farkına daha o zamanlar varacaktım.

Ekonomi, tümüyle bir karar ve tercihler kategorisidir. Karar ve tercihlerin bir sonucu olan bir yapının, objektif kriterlere sahip olunmayacağı bilinen bir realitedir. Üretim, dağıtım ve paylaşımdan ibaret olan bir olgunun içeriğini belirleyen emek ve adalet duygusudur. Üretim ve tüketim arasında mali politikaların varlığı, dağıtım mekanizmasının yapısıyla bağlantılıdır ve bunun bir göstergesidir. Politik gücü elinde tutanlar, üretimi ve tüketimi doğrudan etkileme gücüne sahiptirler.
Üretenlerin, üretimden pay almadıklarını, üretimi organize edenlerin üretim kaynaklarına hükmettikleri bilinen şeydir.
Noam Chomsky'nin “Zenginleri sosyal yardım dâhilinde tutmak” makalesi, ekonominin ne menem bir şey olduğuna dair bizi ironik bir şekilde aydınlatmaktadır.

Noam Chomsky, modern dünyanın en büyük eleştirmenidir. Arthurn Naiman'ın değişiyle “eski ahit peygamberinin modern çağdaki muadili olan” yazar, bize ilginç gerçekler sunmaktadır: Sosyal maliyetler, çevresel kirlilik, borçlanmalar, gümrük tarifeleri, dolaylı vergiler, teşvikler vb. maliyetlerin kamulaştırılarak bütün topluma ödetilmesi, adalet ve hakkaniyet ilkesi babında baktığımızda yazarın ne kadar haklı olduğu görülmektedir. Bu kitabı okurken Âmin Maalouf'un “Çivisi Çıkmış Dünya” kitabı aklıma geldi. Gerçekte de dünyanın çivisi çıkmıştır ve insanlar bir Mesih'i bekler gibi beklemektedir.

- Önce kamuda liyakat, ehliyet öldürülür; ardından “kamudaki hantallıktan nasıl kurtuluruz?” reçeteleri için mazeretler uydurulur.
-Önce bölgeler arası uçurum yaratılır, ardında “bölgeler arası uçurum nasıl kapatılır?” diye kurumlar ihdas edilir.
-Önce kamu maliyesi çökertilir, ardında “pür serbest piyasa ekonomisi”ne methiyeler dizilir.
- Önce silahlar seri bir şekilde üretilir, ardından “ barış” için ağıtlar yakılır.
- Önce otoriter yönetimler için uygun ortamlar hazırlanır, ardından “diktatörlüklerden nasıl kurtuluruz?” uluslararası toplantılar düzenlenir.
- Önce beş ülkenin dışında kimsenin bu dünya düzenine müdahil olmasına izin verilmez; ardından “ katılımcı yönetişimden” bahsedilir.

Çelişkiler, paradokslar, sentezler ve antisentezlerin ardında birileri bize uzayda “demokrasi dersleri” vermeye çalışmaktadır.
Filozof Platon'dan bize intikal edilen bir alıntıdır: ”Kültürel düzeyi düşük olan toplumlarda demokrasiye geçilirse oligarşi olur; ardından demagoglar türer ve demagogların bol olduğu yerde de diktatörler çıkar!”
Son yıllarda dünyada ve ülkemizde uygulanan ve tartışılmaksızın kabul gören bir paradoksta; “maliyetlerin kamulaştırılması ve karların özelleştirilmesidir.” Ser

best piyasa ekonomisine bu gözle baktığımızda, serbest piyasanın bir oyundan ibaret olduğu net bir şekilde görülmektedir.
Toplumu ilgilendiren kamusal hizmetlerin; sağlığın, eğitimin, emniyetin ve sürekli gelir getirici kaynakların (petrol, su, doğalgaz, iletişim, elektrik vb.) özelleştirilmesi, kamu yararı ile açıklanamayacak kadar bir paradoks içerdiği apaçık bir realitedir. Tekel niteliğinde olan kaynakların özelleştirilmesi ne insani ne de adil bir davranıştır. Hz. Peygamberin insanların ihtiyaç duyduğu şeylerin kamusal mal nitelinde olduğunu şu hadisinden anlıyoruz: “Su, ateş (enerji) ve meraların “amme malı” olduğuna dair hadisi ümmete bir ışıktır.

Önemli bir paradoks da günümüzde para, mülkiyet ve egemenlik ilişkisine baktığımızda; insanların uğruna öldükleri ve kutsadıkları değerlerin devlet tarafından değil de, şahısların uhdesine bırakılmasının ne kadar ahlaki oluşuna dair sorusudur.
Mal ve hizmetlerin değişim ve ölçüm aracı olan paranın, neden devletin uhdesinde değil de şahısların özel bankalarında tutulduğuna dair sorunun cevabı nedir?

“Şahıslar mı yoksa devlet mi daha güvenli ?”
Mademki para şahısların özel bankalarında tutuluyor, o halde “servetin belli bazı ellerde toplanmasına ne diyeceğiz?.. “
Maalesef bugün birçok ülke kendi zenginliklerini kontrol edemiyor.

Yeraltı ve yerüstü kaynakları ya başka ülkeler tarafından veya da kendi içinde organize olmuş güçler tarafından talan ediliyor. Bunun özel mülkiyet ile alakası yoktur. Özel mülkiyetin de sınırları vardır. Özel mülkiyeti, kutsayıp tütsüleyenlere şunu sormak geliyor: Bu kutsallık nereden kaynaklanıyor? Bugün dünyadaki kaynakların büyük bir kısmına el koyan bu güçler;
- sürekli gelir getirici kaynaklara el koyuyorlar,
- sosyal sorumluluk alanına girmiyorlar,
- Vergi vermiyorlar,
- Devletin bütün imkânlarından yararlanıyorlar,
- Paraları, yurtdışına transfer ediyorlar
- ve esnek ücret politikaları ile kendi halklarını sömürüyorlar.
Bu durumun, herkes tarafından doğal karşılanması, tolere edilmesi ve buna göre inanıp yaşanması isteniliyor.!
–“Sahiden öyle mi?”
Fakirlerin, zenginleri finanse ettiği (zekat verdikleri) bu yeni dünya düzeni ne zamana kadar sürecek?
Kızılderili Reis'in değişiyle; “derede ki son balık öldürüldükten sonra sonra mı?”

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Hamit Solmaz (@Misafir_19689)
27 Mayıs 2016 Cuma 11:28
Yazınızla ilgili olarak Joseph E. Stiglitz'in 'Eşitsizliğin Bedeli'(Günümüzün Bölünmüş Toplumu Geleceğimizi Nasıl Şekillendiriyor?' adlı kitabında piyasa başarısızlıklarının serbest ekonomilerde yaşandığını/yaşanacağını, her zaman piramidin altından üstüne doğru para aktarımı olduğunu söyler. Genel olarak piyasa başarısızlıkları, adil olmayan kaynak dağılımı çarkı iyi regüle edilmiş piyasa kuralları ve devletin yerinde müdahaleleriyle çözülebileceğine vurgu yapıyor.

Müdahle olmadığı için son balık ölene kadar bu sıkıntılı durum devam edecek.
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın