Zam Pandemisinin Aşısını Bulan Kazanır!Koronavirüs salgını yayıldığında insanlar evlerine hapsoldu. Günlerce, haftalarca, hatta aylarca sadece pencereden izlendi dışarısı. Esnaf perişanlığın zirvesini yaşadı, aylarca kirası birikti, çalışanlar işsiz kaldı, gündelik işlerde çalışanlar ise bulacağı bir parça ekmeğin umuduyla uyandılar güne. Ekonomik anlamda en az etkilenen ise hiç şüphesiz kamu çalışanları oldu. İşe gitme, aybaşında da tak kartı, çek maaşı… Sürecin sonuna doğru ilerlerken birden sağanak zam etkisi sardı dört bir yanımızı. Ona zam, buna zam, zam da zam..! Bahane hazır! Hammadde sıkıntısı var. Hemen ardından döviz kuru artışı derken, zamsız ürün kalmadı..! Üretici bindirdi, toptancı mecbur kaldı bindirdi, haliyle satıcı da fiyatı arttırdı. Sonuç olarak zamların hepsi ateş olup vatandaşın cebine düştü. Zam alan kalemleri yazmaya kalksak sayfalar yetmez! ‘Zam almayan ne var?' desek, tek kelimeyle özetleriz; “Zamsız ürün kalmadı!” Akaryakıt fiyatları son bir yılda 3 kattan fazla arttı, bir litre yakıt 25 TL'yi aştı. Çiftçi tarlasını zamlı sürmeye başladı. Vatandaşlar gidiş geliş yol masrafını hesap edince köyündeki bağını bostanını ekmekten vazgeçti. Eskiden hafta sonları ailesini alıp sakin bir yerde piknik yapanlar da artık evinde oturmayı tercih etti. Bir paket tavuk 55-60 TL'yi, bir kilo kırmızı et 130 TL'yi bulunca kim, nasıl gitsin? Kömürünü, içeceğini, ekmeğini geçtim. Kısacası, piknik bile lüks oldu. Öyle çevre illere gezmeye gitmek de hayal oldu. Geçen yıl 150 TL'ye çevre illere gidip gezebilen insanımız, bu rakam 400 TL'ye çıkınca ondan da vazgeçti. Hani meşhur bir sokak röportajında “Aç değilim. Çok şükür geçinebiliyorum” diyen yurttaşa yanıt veren bir başka yurttaş diyordu ya “Sen geçinmeyi karın tokluğu sanıyorsun. Ben gezmek istiyorum, sinemaya gitmek istiyorum…..” diye! Aslında sıkıntıyı nasıl yorumladığımız da önemli. Hani diyorlar ya, “Bu ülkede aç yok” diye… Açlığı unuttu bu millet. İnsanlar perişan! 5-6 nüfuslu bir ailenin günlük ekmek ihtiyacının aylık karşılığı Bin TL'yi bulurken, kirasını, elektrik, su, doğalgaz ve mutfağını ekleyince bir sonraki aybaşının hesabı daha ilk günden başlıyor. Şöyle olsaydı; her vatandaş 3-4 maaş alsa, o zaman eyvallah. Kimse de o zaman şikâyet etmezdi. Her yanımızı kuşatan zam pandemisi milletin cebini kuruttu, psikolojisini bozdu, hayatını alt üst etti. Öyle aşısı filan da yok yani. Aşıyı yaptıranlar 3-4 maaş alanlar, kamunun kaynaklarını fütursuzca kişisel heveslerine harcayanlar, yetimin hakkını yiyenlerdir. Onlara bir şey olmuyor, olmayacak da..! Aslında milletimiz açlığa alışkındır. Ömrü şükretmekle geçmiş. Yoksuldan şükretmesini isteyen kim? Zenginler. Neden? Düzenleri bozulmasın diye. Dünyada savaşlardan, koronavirüs pandemisinden kaynaklı sıkıntılar yok değil. Ama bizdeki sorun farklı. Bir tarafta kamu kaynakları üzerinden hayatın keyfini sürenler, diğer yanda “ülkem iyi olsun” deyip şükredenler ve açlığa tahammül gösterenler. Mesele memleketin istikbali olursa, bu millet aylarca, yıllarca oruç tutacak güce ve imana sahiptir. Ülkesi için savaşacak kudrete de, canını verecek ferasete sahiptir. 15 Temmuz ve benzeri hadiseler bunun ene iyi ispatıdır. Milletimiz her türlü zorluğa rağmen itidalli davranıyor ama karşılığında birileri de kamu kaynaklarıyla hayatının sefasını sürüyorsa, o zaman sorun başlar! Zaten eleştirilerin ana temelinde de bu tablo var. Ülkeyi yönetenler tasarruf etse, kamu kaynakları fütursuzca harcanmasa, birilerine 3-5 maaş vermek yerine topluma dokunacak güzellikler başarılsa, kimin aday olacağını konuşmak yerine üretim seferberliği başlatılsa, adalete güven sağlansa, toplumun demokrasiye inancı perçinleştirilse, el birliğiyle bu ülkeyi ayağa kaldırmak pek ala mümkündür. Fakat şuandaki manzara, bir enkazdan ganimet kapma yarışından farklı değildir. Herkes yarının hesabını yapıyor. Siyasetçiler siyasi ikbalinin, vatandaş kaynamasını istediği kazanının ve ülkenin yarınlarının… Sonuç olarak; milletimiz mali açıdan gerçekten çok zor günler geçiriyor. “Görürsem döverim”, “Bulursam yerim” gibi saçma sapan boş gündemlerle meşgul olmaktan bıkmış durumda. Tek düşüncesi, esnafsa işini kaybetmemek, gündelik çalışıyorsa akşamına evine ekmek götürebilmek, kimseye muhtaç kalmadan hayatını sürdürebilmek. İş sandığa gelirse, herkes boyunun ölçüsünü alacaktır. Ama iyi, ama kötü..! Çıkacak sonuç, tüm kesimler için bir ders niteliği olacaktır muhakkak. ‘Kim kazanır?' derseniz, “zam pandemisinin aşısını bulan” derim.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|