Yerel Düzeyde Siyaset ve İki Kadınİnsanoğlu yeterli bir donanıma sahip değilse, kendisini kolaylıkla bir şey ile tanımlayabilir. Bu, bilinen bir fizik kuralıdır: Yükseklerde hep keskin ve sivri taşlar bulunur; aşağılara inildikçe sivri ve keskin taşların yuvarlak şekil aldığı görülür. İnsanoğlu da öyledir. Gezdikçe, öğrendikçe, nesnelerle ilişki kurdukça, kendi kabilesinin dışında başka kabilelerle ilişki geliştirdikçe gelişir ve medenileşir. Keskin inançları gider, uzlaşma kültürü ve dayanışma ilişkileri gelişir ve daha rahmani bir kimliğe kavuşur. Kendi benliğinden başka benliklere, başka benliklerden ötekilere ve ötekilerden öte aleme uzandıkça tekâmül dediğimiz evreye doğru yol alır. Bu yolculukta “Ben” yok olup küle dönecek ve bambaşka bir hale bürünecektir. Her insanın bir tekâmül çizgisi vardır. Önemli olan tekâmül çizgisinin ilk basamaklarından çıkıp zirveye doğru tırmanmaktır. Ben, olaylara ve olgulara fazla ideolojik bakışla bakanlara kuşku ile yaklaşırım. İlmi gözlem ve inceleme ile olgulara yaklaşanları daha gerçekçi bulurum. Peşin yargılar ve ideolojik tutumların aklın zindanı olduğuna inanırım. Eşyanın hakikatini keşfetmeye çalışmak, onu dillendirenlerden daha fazla bana cezbedici geldiğini söyleyebilirim. Siyaset dünyasında elini tuttuğum iki lider oldu. Birincisi 11 yaşlarında iken elini tuttuğum Rahmetli Türkeş ve diğeri ise Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Çocukluk çağlarında milliyetçi bir çizgi ve gençlik çağlarında ise İslami bir çizgi… Bugün geldiğim nokta ise, çevresini güzelleştiren her varlık, benim için anlamlıdır ve kıymete değerdir. Gerisi ise laf ü güzaftır. Bingöl siyasetinde iki kadın: Ümmü Gülsüm Homan ve Şebnem Koçakelçi. Kadının olmadığı bir cemiyet ölüdür. Kadını hesaba katmayan bir hareket sakat bir atletin yarışa katılışı gibidir. Kadını eğitimin öznesi olarak kabul etmeyen bir tutum, erkeği yüzüstü cahil bırakmaya mahkumdur. Geleceğin inşasını kadınların üzerine kuramayan her düşünce, ölmeye mahkumdur. Kadını, beşerî, iktisadi ve siyasi hayata dahil etmeyen her düşünce, toplumu geri götürmeye adaydır. Kadının olmadığı bir toplumda hak ve hukuk gelişmez, hayat da güzelleşmez. Gerçekler dünyasında durum bu iken, yerelde ise (Bingöl'de) dini hayat hep otantik olarak gelişmiştir. Bingöl muhafazakarlığının şeyhlik kurumu ile bir bağlantısı yoktur. Şeyhlik, dini bir oluşum değil, toplumsal ve idari bir düzenlemenin sonucudur. Kutsal olmadığı gibi dini bir müessese de değildir. Dinin mahiyeti, fıtrata ilişkindir ve hiçbir kulluk biçimine de rıza göstermez. Ruhbanlık, şeyhlik ve teokrasi İslam'da yer bulmaz. Bunlar idari düzenlemelerdir. Bingöl'de aşiret yapısı da kurgusaldır, kan bağına dayalı değildir ve hiyerarşik yapı üzerinde vücud bulmaz. Örneğin Zikte, Az ve benzeri aşiretler, kan bağına ve güçlü bir klanın altında oluşmuş bir yapının sonucu değil, aksine birer bölgenin- coğrafi yerleşim yerlerinin isimleridir. Ayrıca, Bingöl'de herkes birbirinin yakını ve akrabasıdır. Bingöl, güçlü kültürel akrabalık alt yapısına sahip bir şehirdir. Siyasal yapı, kendini idame ettirmek için bu suni oluşumları icat etmektedir. Bingöl'de kadın her zaman irade ve idare sahibi olagelmiştir. Evde, çarşıda, hayatın kılcal damarlarında hep söz sahibi olmuştur. Kadının güçlü olduğu ev, hep o kadının ismi ile anılmıştır. Örneğin, Keysar (Sare'nin evi), Keyfat (Fatma'nın evi), Keyayş (Ayşe'nin evi). Anlatacağım bu öyküden birisi benim çocukluk dönemimde taşıdığım fikrin mecrası olan ve bugün MHP'de siyaset yapan Ümmü Gülsüm Homan, diğeri ise gençlik dönemimde fikir havzasına katkı koyduğum ve Ak Parti'de siyaset yapan Şebnem Koçakelçi'ye ait öyküdür. Ümmü Gülsüm Homan; genç, dinamik, teşkilatçı ve donanımlı bir kadın siyasetçidir. Bingöl'de MHP'de ilk kadın kolları başkanı sıfatına sahip, gelecek vadeden, azimli ve genç bir siyasetçimizdir. Kendisi üniversite mezunu olup; girişken, çalışkan ve rasyonel düşünen birisidir. Çok kısa bir zaman içerisinde Bingöl'de MHP kadın kollarını toparlayan, örgütleyen ve başarılara imza atan bir siyasetçi profiline kavuştu. MHP kadın kollarını, Ak Parti kadın kolları ile kıyasladığımda, bunca geçmişe rağmen iktidar partisinin kadın kollarının toplumda istenilen etkinliğe sahip olmadığı görülmektedir. Bölgede çok yeni kurulan MHP Kadın Kolları, Başkan Ümmü Gülsüm ile rüzgârı almış durumdadır. Ak Parti'nin kalesi sayılan Bingöl'de kadın kollarının bu kadar örgüsüz ve örgütsüz oluşunun sebebinin dini ve muhafazakâr değerlerden değil, “siyasi” ve ataerkil bir siyasetin bölgede kendisini cari kılmak istemesinin bir sonucu olduğunu söylemeliyim. Diğer kadın siyasetçimiz ise anne tarafı Karadenizli ve baba tarafı Bingöllü olan, Bingöl'de tanılan, sevilen ve hayır sever iş adamı rahmetli Abdülrezzak Koçakelçi'nin kızı olan Şebnem Koçakelçi hanımefendidir. Şebnem Koçakelçi, Bingöl'de “siyaseten katl'e tabi tutulan bir kadındır. Çok olağanüstü bir dönemde ve olağan olmayan bir zaman şerhinde kötü bir propagandaya kurban edilen birisidir. Şebnem Hanım, çok genç yaşta İstanbul Ak Parti teşkilatında görev alan ve teşkilatçılığın ne olduğunu bilen birisidir. Bingöl'de hantal yapıya müdahale etmek istediği için muhafazakâr olmayan siyaset baronları tarafından kellesi alınan bir siyasetçidir. “İstanbul'da siyaset yap, gel Bingöl'de boğul!..” Ama hayatın kaderi bu olsa gerek: “Büyük ırmakları yüzerek geçeceksin ve gelip küçük bir derede boğulacaksın”. Gariplik bu! Türkiye'de, partisi iktidarda olup da, hiçbir kadının uğramadığı bir lince kurban edildi. Gençti, dinamik idi, değişim ve dönüşümden yana idi ve ilginçtir ki; “siyasetten para kazanan değil, para harcayan” birisi olarak, Bingöl'de siyaset baronları tarafından “siyaset dışı” bırakıldı. Aslında Şebnem Hanım Bingöl için bir şanstı ve toparlayıcı güce sahip bir siyasetçi idi. Teşkilat ve teşkilatlanmadaki hantallığı erken fark edip, el atmak istemesi ve konjonktürün uygun olmaması sonucu siyaset baronları tarafından aforoz edildi. Bingöl'de siyaset baronları dini argümanlara saygılı oldukları için değil, dini kendi özel çıkarlarına alet ettikleri için kadını hayatının dışında tutmaya çalışıyorlar. Bu eşyanın ve Ak Parti'nin gerçeğine uymayan bir olgudur. Şebnem hanım muhafazakâr olmadığı için değil, “muhafazakâr değerlere sahip olmayan kişiler” tarafından siyaset dışı edildi. Bugün Bingöl'de yaşanan siyasetteki değişim ve dönüşüm, o zamanki Şebnem Hanımın yapmak istediğinin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Zamanı gelmiş bir gerçeğin önünde hiç kimsenin duramayacağı bilinen bir realitedir. Bingöl'de siyaset ısınıyor ve taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başlıyor. Mevla'm, “görelim neyler neylerse güzel eyler.”
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 25 Kasım 2024 ÖLÜMCÜL KİMLİKLER ve ŞAHSİYETİN ÖLÜMÜ15 Ekim 2024 Asilzade Bir Kadının Hikayesi: Godiva Efsanesi22 Aralık 2023 Konaktan Barınağa Bir Yerel Yönetim Klasiği (!)29 Ekim 2023 Demokrasi İle Taçlandırılmış Bir Cumhuriyet
|