Üslubun kimliğindir!İllet bir hastalık türü olan siyasete bulaşanların bundan kopması çoğu zaman imkânsız olduğu gibi tedavisi de çok zordur. İnsanların nazını çekmek, oy verdi diye hakaretine maruz kalmak, diledikleri olmadığında düşmanca tavırlarla karşılaşmak ve dahası… Zor meziyettir siyaset. Sadece siyasetçi değil, her makam, her görev üstlenicisi kendi etki alanı içerisinde eleştirilebilir. Ama toplum olarak eleştirinin dozunu ayarlayamadığımız gibi her türlü hakaretin de “eleştiri” olduğu yanılgısı içerisindeyiz. Şunu diyen olabilir; “Eleştiriye tahammülü yoksa siyaset yapmasın” Muhakkak..! Ama karşımızdaki insana her türlü küfür ve hakareti savurup, onurunu zedeleyici ithamlarda bulunup sonra da onun da buna tahammül etmesini bekleyemeyiz! Ve tabi ki, siyasetçi de halka hoşgörülü olmak, görev ve sorumluluklarla ilgili eksikliklere dair eleştirilerde tahammül göstermek zorundadır. Göreve gelmeden önce “Halka Hizmetkâr Olmaya Geliyoruz” deyip göreve geldikten sonra efendilik taslıyorsa, “Halkın emanetine sahip çıkamıyorsun, hizmet üretmiyorsun, haksızlık yapıyorsun” denildiğinde de “Sen nasıl bana bunu söylersin” diyemez, dememelidir de! Ama zaman zaman istenmedik gerginlikler de yaşanabiliyor. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Bingöl ziyaretinde yaşanan hadise gibi.. 05 Kasım 2021 Cuma günü İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener Bingöl'de bir dizi temaslarda bulundu. Şahsın biri tepki gösterdi ve o esnada İyi Parti Gurup Başkanvekili Lütfi Türkkan da kendince karşı koyup şahsı uzaklaştırmaya çalışmıştı. Lakin bu uzaklaştırma sırasında edep sınırlarını aşan, bırakın bir milletvekilinin, sıradan birinin dahi ağzına yakışmayacak küfür ve hakaretlerde bulunması kabul edilir bir durum değildir. ‘Şehit Yakınına Hakaret Edemez” ifadesi sıkça kullanılsa da, aslolan hiç kimseye o şekilde iğrenç bir yaklaşımın sergilenemeyeceği, küfür ve hakaret edilememesidir! Bu tavrından ötürü Lütfi Türkkan'ı kınıyor, daha edepli ve ahlaki değerlere saygılı bir siyaset yapmaya davet ediyorum! Meral Akşener'e sosyal medya üzerinden hakaret ettiği gerekçesiyle ceza alan kişinin bu ziyaret esnasında fiili ya da sözlü hakaret ve şiddet içermediği sürece tepkisi, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir. Bir kimse, bir siyasetçiyi eleştirebilir, edep sınırları içerisinde ve makul bir seviyede tepkisini gösterebilir. Siyasetçiye düşen o kişiyle iletişime geçmek, tepkisinin nedenini öğrenip gerektiğinde ikna edip kazanmaktır. Lütfi Türkkan gibi tepki gösteren şahsın ağzını kapatarak darp edip küfürler savurmak değildir. Maalesef bu da klasik Türkiye siyasetçisi tavırlarından biri… Lütfi Türkkan'ın yaptıklarını bir Bingöllü olarak hiç kimse kabul edemez! Ama acıdır ki, buna tepki gösteren güya makam sahiplerinin de ondan aşağı kalır yanı yok! Türkkan ahlak sınırlarını aşan sözler sarf etmiş ama buna tepki gösterenlerin de bu küfürleri aratmayan sözleri ardı ardına sıralanmış. Bu tablo karşısında “Al birini vur ötekine” dememek mümkün değil! Şöyle ki; tepki gösteren kişi zaten hakaretten ötürü ceza almış ve bu anlamda kabahatli! Bir siyasi lideri sevmeyebilirsiniz, politikalarını yanlış bulabilirsiniz, hizmetlerinin doğru olmadığı söyleyebilirsiniz ama küfür edemezsiniz! Lakin burada “Şehit Yakınına Küfür” denilerek olayın seyir değişti, tepkilerin debisi yükseltildi. Oysa önemli olan kişinin şehit yakını oluşundan ziyade ‘vatandaşlık' kimliği olmalıydı. Hiçbir siyasetçi bir vatandaşa bu şekilde küfür ve hakaret edemez! Aynı şekilde vatandaş da siyasetçiye aynı hakaret ve küfürleri savuramaz! Sana küfür veya hakaret edilmesini doğru bulmuyorsan, küfür etmeyeceksin, hakarette bulunmayacaksın! Saygısızlık yapıp saygı bekleyemezsin! İşin özü budur! Nihayetinde İyi Parti Lideri Meral Akşener'in isteğiyle Lütfi Türkkan Gurup Başkanvekilliğinden istifa etti. Edindiğim bilgiye göre “ihraç” istemiyle parti disiplin kuruluna da sevk edilecek. Yapılan saygısızlık cezasız kalmamalıydı. Ki, İyi Parti bu gibi isimleri bünyesinde barındırdığı sürece bunun zararını da görecektir her daim! Grup Başkanvekilliğinden istifa etmesi yetmez, partiden de ihraç edilmeli, hatta hukuk önünde de hesap vermelidir! Olay bunla sınırlı mı kalıyor? Tabi ki hayır! Eylemci kişinin tavrını hiçe sayıp “Şehit Yakını” denilerek mitingeler düzenleniyor! Şehit Aileleri Gazileri ve İnsan Hakları Derneği'nin (BİŞHAK), şehit yakınına hakareti kabul görmeyip tepkisini ortaya koyması makuldür. Türkkan hakkında suç duyurusunda bulunması da sahiplenme gereksiniminin gereğidir. Ancak olayın mitinge dönüştürülmesinin “siyasi hamle” olduğu ve bundan siyaset devşirildiği algısına sebebiyet verildiğini belirtmekte de yarar var! Buna sebep olan da Bingöl Valiliği'nin kendi sosyal medya sayfasında miting çağrısını duyurmasıdır! Valilik makamı siyasi bir içeriğe sahip olan eylemle alakalı taraf olamaz! Çünkü valilik devleti temsil eder, Hükümeti değil! Bu anlamda Valilik büyük bir hata yapmıştır! Şehit aileleri hepimizin hassasiyetidir, hakarete maruz kalmaları elbette kabul edilemez. Her türlü hukuki tepki temel haktır ve bu hak da sonuna kadar kullanılabilir! Ancak Valilik makamı bu işin bir tarafı olamaz, olmamalıydı da! Eylemcinin tavırlarına ve kusurlarına bakmaksızın olaylar zinciri “Şehit Yakınına Hakaret” üzerinden değerlendirilemeyeceği gibi, milletvekilinin tavrını da “O anki refleks” diye geçiştiremeyiz! Sosyal medyada gözüme ilişen şu sorunun yanıtını da merak etmiyor değilim; “Bu eylemci iktidar Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı bu tavrı sergileseydi ve yine bir milletvekilinin bu tarz hakaretine maruz kalsaydı, olaylar bu raddeye gelir miydi? Şehit yakını denilerek bu miting düzenlenebilir miydi ya da valilik bu şekilde miting çağrısına müdahil olabilir miydi?” Sonuç olarak; eylemci kişinin geçmişteki ‘hakaret' kusurundan dolayı ceza alması göz ardı edilemeyeceği gibi bir siyasi tarafından küfür ve hakarete maruz kalması da kabul edilemez! Hakarete maruz kaldığında nasıl ki şehit yakını olması gerekçesiyle sahipleniliyorsa, hakaret ettiğinde de şehit yakını olduğunu hatırlatılıp üslubuna dikkat etmesi gerektiği hatırlatılmalıdır! Bir milletvekili böylesi bir hakareti savuramayacağı gibi yaptıklarının karşılıksız kalmayıp partisinden ihraç edilmesi ve hukuk önünde hesap vermesi elzem olduğu kadar topluma karşı da saygı göstergesi olacaktır. En nihayetinde mahkeme “Şehit Yakını Hakaret Etmekte Serbesttir” demeyip şahsa ceza vermiş. Umarım aynı mahkeme, hakarette bulunan milletvekili için de benzer bir cezayı verir! Tüm yaşananlar karşısında sivil toplum örgütü şehit yakınına sahip çıkabilir, hakkını savunabilir ancak bunu mitinge dönüştürmesinin yaratacağı algıyı da kabul etmesi gerekecektir. Valilik makamı ise bu tür siyasi içeriğe sahip olaylara karşı devlet makamı olduğunu unutmayıp daha hassas davranmalı, ortada bir terör olgusu olmadığı sürece benzer bir tavır içerisine girmemesi gerekir. Ne demiş Cemil Meriç? “Üslubun, kimliğindir!” Bu çerçevede bakınca herkesin üslubunu ve kimliğini görüyoruz. Küfür ve hakaretin eleştiri sayılmadığı, tepkisel eylemlerin şiddet içermediği sürece makul sayıldığı, hukukun öncelendiği, insana saygının temel ilke kabul edildiği, kutsal değerlerimize saygının korunduğu, sevgi ve hoşgörü ikliminin her alanda hakim olduğu bir gelecek dileğiyle; şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, aklıselim davranılmasını temenni ediyorum.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|