Uçaktan dört ayaklı minare'ye2015, hiç şüphesiz yoğun bir gündemi barındırdı! İki genel seçim yaşanması, piyasaların bu seçimlere odaklanarak durağanlaşması, yatırımların seçim sonuçlarına göre şekillenecek olması ve dahası… Terör hadiselerindeki tırmanış, halkın evini terk etmesi, kepenklerin kapatılması, olmadık anda beklenmedik isimlerin cinayete kurban gitmesi ve benzeri birçok hadisenin yaşandığı yıl olarak hafızalarda geniş yer tutacak olan 2015'in artık son demleri! Özellikle, 1 Kasım 2015 genel seçimleri Türkiye ekonomisi açısından ciddi bir rahatlama getirdi. Yatırımcı önünü görmeye başladı, fikirlerin olgunlaşıp projeye dönüştürülmesi yönündeki faaliyetler ağırlık kazandı. Ancak terör hadiselerindeki tırmanış durmak bilmedi! PİRE İÇİN YORGAN YAKAN RUSYA! Bir yandan iç meselelere odaklanılmışken, diğer yandan Rusya ile uçak krizinin baş göstermesi elbette gündemi değiştirdiği gibi yeni yol haritalarının belirlenmesi gerekliliğini de ortaya koydu. Orta Asya'nın gücü Rusya'nın Suriye'deki varlık savaşının temel nedeni, hiç şüphesiz yeraltı kaynakları. Bu sebeple, uçak krizi bahane oldu. Fakat küskün çocuk rolündeki Rusya'nın pire için yorgan yakma telaşının altında ‘uçağın düşürülmesine karşı oluşan bir öfke' değil, bu kriz üzerinden Suriye'deki varlığını arttırma ve buradaki petrol-doğalgaz rezervlerinin Akdeniz üzerinden Avrupa'ya taşınmasını engelleyerek Rusya ekonomisi üzerindeki tehdidi bertaraf etme çabası yattığı aşikârdır! Çünkü, Rusya bütçe gelirlerinin yarısının petrol ve doğalgaz gelirlerinden oluştuğu belirtiliyor. Uçak krizi bahanesiyle Rusya'daki Türklerin baskı altına alınması ve ekonomik yaptırımların devreye alınarak ithalat ve ihracatın baltalanmasının da, Suriye ile sınır komşusu olan Türkiye'nin sindirilmeye dönük bir hamle olduğunu söyleyebiliriz. Putin'in bu kadar sert çıkışlar yapmasının bir diğer sebebi de, hiç şüphesiz Rusya halkının gazını alıp “güçlü ve Rusya'nın menfaatleri uğruna yapamayacağı şey olmayan lider” portresi çizme çabasıdır! Rusya ile Türkiye arasındaki uçak krizinin etkileri iki ülkeyle sınırlı kalmayıp Orta Asya'nın önemli bir bölümünde de etkisini gösterecektir. Bu konuda Türkiye'nin ciddi bir ekonomik kayıp yaşaması da kaçınılmaz görülüyor. Hükümetin bu alanda yatırımcıya yeni rotalar çizmesi ve desteklemesi, minimum da olsa nefes aldıracak, belki de iflasları erteleterek ayakta kalma başarısına vesile olacaktır. Rusya da bundan etkilenecektir elbet! DÖRT AYAKLI MİNARE'DEN YÜKSELEN FERYAT! Rusya ile jet krizini bir tarafta tutarak, Türkiye gündemine de bir göz atacak olursak, en önemli gündem maddesinin Diyarbakır Baro Başkanı Sayın Tahir Elçi'nin öldürülmesi olduğunu söyleyebiliriz. Fikri, zikri ve tarafı tartışılabilir ancak insani açıdan yaklaşıldığında bir kültür mirasının çatışmalardan zarar görmemesi çağrısını yapan meslek kuruluşu başkanının bu haykırışı yaptığı alanda katledilmesi son derece üzüntü verici. Cinayetin failleri tespit edilmeli ve hem cinayeti işleyenler, hem de ihmali olanlar cezalandırılmalıdır! Aksi halde, cinayetler meşrulaştırılmış ve yenilerinin işlenmesinde cesaret sebebi sayılacak! Bu olayla ilgili sebep-sonuç ilişkisi üzerine söylenecek çok söz olduğunun farkındayım. Fakat ben, tüm sebepleri bir yana koyarak, insani bir durum üzerinden yaklaşılmasını yeğliyorum! Kürt siyasetini hendeklere gömen anlayışın yarattığı çatışma ortamı özgürlüklere katkı sunmadığı gibi, anaların yüreklerine acı ve ateş düşürmekten öteye geçmemektedir. Siyaset kanalları açık ve Kürt kimliği üzerinden siyaset yapanlar Meclis çatısı altındalar. Buna bir engel yoksa, silah ve şiddetin amacı nedir? Anayasa mı engel? Değiştirmek ve daha özgürlükçü bir Anayasa yapmak için ne tür bir engel var? Meclis'teki siyasi temsilciler bu yolda çaba sarf edebilir. İlla silah kullanarak mı çözüm aranıyor? Yoksa asıl dert, silaha sarılanların kaybedeceklerinin önüne geçmek için barut kokusunun devamını mı sağlamak? Aynı topraklarda yaşayanların bir birini katletmekten konuşmaya ve çözüm üretip özgürlükçü bir ülke yaratmaya fırsatı bulamamalarını da yıllardır şaşkınlık ve üzüntüyle izliyoruz. Bu ülke kime yetmiyor? İçimizdeki yara her geçen gün derinleşiyor ve ne yazık ki, çare olacak merhem bir türlü sürülemiyor, sürülmek istense de imkân tanınmıyor! Her gün çatışma ve ölüm haberi almak psikolojik olarak öyle bir işlemiş ki beyinlere, artık ölümler sıradanlaştı! Bir kişinin değil, üç-beş kişinin ölüm haberi bile artık büyük bir etki oluşturmuyor yüreklerde! Kaybettiğimiz canlar ve geride kalan yetimler için güzel sözler sarf edemeyeceğimiz gibi, çözümden ve koşulsuz bir barıştan başka çaremiz olmadığını bir kez daha dile getirmek istiyorum! Ve dua ediyorum; “Minarelerimizi ezansız, camilerimizi cemaatsiz bırakma Allah'ım! Memleketimizde huzurun yeşermesi ve kalıcı olması için gösterilen çabaları güçlü kıl! Barut değil, sevgi konusunu hakim eyle! İç barışını tesisi etmiş, dış saldırıların üstesinden gelecek güce kavuş bir ülke olmamızı nasip eyle! Amin, Amin, Amin!” YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|