TENZİP EYLEMEM TEFSİR EDERİMBingöl Online Gazetesi'nde yayınlanan bir makalemden dolayı bazı şahıslar, kendileri ile ilgisi olmayan, fakat siyasetten beslendikleri havuzlarına çomak soktuğumdan dolayı içerlendiler. Bu köşenin yazarını bilen biliyor. Her zaman dik durmayı, onurlu olmayı; eleştirinin nimetini ve hakikatin savunucusu olagelmiştir. Acı çekmiş, yalnız kalmış ve hayatının zekatını fazlasıyla vermiş birisi olarak ne kimselerin omuzlarına basarak yükselmiş ve ne de başkalarının başarılarını kıskanıp ayaklarından tutup aşağıya çekmiştir. Şimdiye değin kimselerin gönüllü kulluğu için kalemini oynatmadığı gibi, evelallah bundan sonra da oynatmayacağını bilmenizi istiyorum. Makalemde; yerel düzeyde iki kadının mücadelesini, ilimizin sosyolojik yapısı ve bu yapının katı ve hiyerarşik olarak aşiret ve şeyhlik kurumlarına dayalı olmadığını, fiktif olarak oluşturulmaya çalışıldığını, siyasetten oy devşirmeye çalışanların bu yapıları kullanmaya çalıştıkları, her türlü mikro milliyetçiliğinin bir tür hastalık barındırdığı ve inşa edilmeye çalışan bu gettoların sağlıklı yapılar olmadıklarını söylemem bazılarına dokunmuş anlaşılan. Dokunulsun! Dokunulsun ki, toplum kendine gelsin! Nasıl ki, makro düzeyde hemşericilik, etnikçilik, cinsiyetçilik, mezhepçilik vb gibi etkenlerle siyaset yapmak ne kadar gayriinsani ve bölücülük ise, mikro anlamda da bu tür hareketler gayriinsani ve bölücüdür. “ Yok, Solhanlı, Gençli, Merkezli… oralı-buralı, şucu-bucu…” değil; hizmet üreten, herkese eşit yaklaşan, insanlar arasında ayrım yapmayan ve herkes tarafından sevilen; -temsilde adalet ve görevlendirmede liyakat ve ehliyeti önceleyen- bu ilkeleri şiar edinen siyasetçilere ve yöneticilere ihtiyacımız vardır. …Ama maalesef diyen yok! Herkes, iltimas ve imtiyaz peşinde koşuyor. Onun için adalet tecelli etmiyor! Bölgede; şeyhlik veya aşiret kurumlarının tarihsel açıdan günümüzde bir anlam ifade etmediğini, işlevsel açıdan hükümsüz kaldıkları, entegrasyon ve sosyalizasyon sonucunda Bingölde herkesin birbirine akraba olduğu bir Bingöl gerçeğinden bahsetmenin neden sakıncalı olduğunu anlamış değilim. Örneğin, bu köşe yazarı tarafında Melekan Şeyhleri'nden olan Sn. Mahmut Söylemez Beyefendi'nin asaletli, kültürlü ve sevilen bir insan olduğunu; şeyhlik ve ağalık yapılarına dayanmayan Rahmetli Hikmet Tekin ailesinin mütevazi, alçak gönüllü ve Bingöl ahalisinin iyiliği ve mutluluğu için çalıştıklarına şahit olan bir insan olarak; yine Az Aşiretinden rahmetli Haydar Baylaz, Bazencir ailesinden rahmetli Abdullah Bazencir, Zikte Aşireti'nde olan Valerli Hacı Sadık Beyin oğlu H. İbrahim Ataoğlu'nun dedem ile olan dostluğu ve Sn Kazım Ataoğlu, yine Modanlı Fakihasan ailesinden Enver Fehmioğlu ve yakınları, Selvi Bölgesi'nde Bilginler ailesi ve Çan Şeyhleri'nden Şeyh İbrahim ailesini ve burada adları ve sanlarını sayamadıklarımı ekleyebilirim. Kendini aşmış şeyh ve aşiret reislerini sayan ve takdir eden birisi olarak; bu kurumların bugün geldiği aşama itibarıyla işlevsiz kaldıklarını, kendi topluluklarını bu yapılara hapsedenlerin kendilerine ve Bingöl'e zarar verdiklerini/ vereceklerini söylüyorum. Çağı okuyamaz iseniz, ördüğünüz hapishanenizden dışarı çıkamazsınız! Kendinize ve size bağlı olan insanlara da zarar vermiş olursunuz. Medeni olmak, başkaları ile ilişki kurmaktan geçer. Sadece kendisine, aşiretine ve bölgesine değil, herkes için emek harcanızdığınızda insanlığın bir üst merhalesine ulaşırsınız. Siyaset yapısı gereği, toplumun geneline hitap ettiğinde anlamlı ve güzeldir; aksi takdirde herkes kendi cenahının esiri olur. Büyük insanlar, büyük beyinlere hitap ederler; küçük beyinciklere hitap ettiklerinde toplum parçalanır ve insanlık felaketin uçurumuna doğru sürüklenir. İnsanın küçülmesi de öyle olur. İslamda halifelik, imamet, şeyhlik vb. gibi kavramlar geçiyor diye bunlar kutsal değildir. Bunlar toplumsal yapı terimleridir. Nihai anlamda Allah (cc)dışında kalan hiçbir şey kutsal değildir ve eleştiriden de muaf değildir. Yaratılan ve yaratılanın tarafından sonradan icat edilen hiçbir şey kutsallık kazanamaz. Bu İslam'ın kesin emridir. Uygulama sonuçları bakımından değerli olup olmadıklarına bakılır. İslam, bize hangi yönetimin iyi olduğunu söylemiyor; ama yönetimin, hangi ilkeler üzerinde varlık göstermesini gerektiğini söylüyor. Adalet, eşitlik, özgürlük, dayanışma, ehliyet vb. gibi ilkeleri İslam “olmazsa olmazları” olarak önümüze koyuyor. Yoksa yönetimin adı o olmuş, bu olmuş önemli değildir. Aşiret ve şeyhlik yapıları, tarihi ve sosyolojik aşamanın ürünleridir. Çağımızda bu yapıların bir hükmü kalmamıştır. Şeyh, Arap toplumunda kabilenin ileri gelen yaşlı kişisidir. Dini bir anlamı ve kutsiyeti yoktur. Onur ve asalet sahibi olmak; siyasi bir kariyere, makama, maddi zenginliğe, bir şeyhe veya aşirete sahip olmak değildir. Benim “Yerel Düzeyde Siyaset ve iki Kadın” adlı makalemin amacı bellidir. Onu da başta izah ettim. Bir toplum düşünün ki kadını; evde, çarşıda, idarede ve siyasette yok farz ediyor. Siyasettin sadece erkeğe özgü bir meslek (!) olduğunu söylüyor. Benim çıkışım, bunun sağlıklı olmadığını haykırmaktır. Bunun feminizmle veya başka bir düşünce ile bağlantısı yoktur. Bu iki bayan siyasetçinin Bingöl'e ne getirip ne götüreceği benim açımdan bir önemi yoktur. Geçmişe ve olmuşa bakarak yarının tarihi oluşturulamayacağını biliyorum. Her şeyi kar ve zarar hanesine göre muhasebeleştirenlerle benim bir işim olmaz. “Beşeri hayatta kadınların olmamasını savunan bir zihniyetin” gelmiş olduğu fukaralığının sorgulanmasının gerektiğini düşündüğüm için konuyu köşeme taşıdım. Anlayana saz anlamayana sivrisineğin sazı da az gelir. Vesselam! YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 25 Kasım 2024 ÖLÜMCÜL KİMLİKLER ve ŞAHSİYETİN ÖLÜMÜ15 Ekim 2024 Asilzade Bir Kadının Hikayesi: Godiva Efsanesi22 Aralık 2023 Konaktan Barınağa Bir Yerel Yönetim Klasiği (!)29 Ekim 2023 Demokrasi İle Taçlandırılmış Bir Cumhuriyet
|