Tarihte Düşenler ve Tarihe Işık Tutanlar/1Bir toplum hakkında bir yargıya varabilmemiz için, o toplumun neyi önemsediği ve neye göre hareket ettiğine bakmamız gerekiyor. Bir toplumun neyi hedeflediğini çözdüğümüzde, o toplumun nereye doğru evrileceğini de kestirebiliriz. İnsanlık tarihinde uzun sürmüş yönetimlerin yapısına baktığımızda, sistematik bir yapıya sahip olan toplumların gelişip zenginleştiklerini ve sahip olamayanların ise yeryüzünde iz bırakmadan silinip gittiklerini görüyoruz. İz bırakanlara baktığımızda, Roma İmparatorluğu yakinen 2000 yıl hüküm sürmüş, Osmanlı 600 yüzyıl ve ABD 200 yüzyıldır dünyaya hükmediyor. İnsanlık tarihinde iz bırakmış bu üç devletin idari sistemini analiz ettiğimizde; iyi işleyen bir adalet sistemi, disiplinli bir askeri teşkilat, yerel ahaliyi sisteme entegre eden iyi bir eyalet sistemi, ulaşımı etkin kılan bir haberleşme ağı, devleti yöneten ehliyetli ve liyakatli bir bürokrasi, bağımsızlığına ve özgürlüğüne düşkün entelektüel bir sınıf, üretim ve vergi sistemini etkin kılan bir iktisadi yaşam ve kişisel özgürlüklere müdahil olmayan bir devlet yapısını görüyoruz. Ülkelerin gelişmesinde ekonomik kalkınma; istikrar ve refah üzerinde, beşerî hayat; düşünce ve özel girişim hürriyeti üzerinde yükselirken bu ikisinin kümülatif birleşiminin zemini oluşturan ise her zaman adalet/hukuk olmuştur. Türkiye hem uluslararası ülkeler arasında hem de kendi tarihinde bunu deneyimlemiş bir ülkedir. Örneğin Türkiye, 1960'lı ve 1970'li yıllarda Güney Kore, İtalya, İspanya, Fransa, Endonezya, Portekiz gibi ülkeler ile aynı ligde iken- hatta bu ülkelerin çoğundan daha ileri bir seviyelerde iken- bugün Mısır, Meksika, Brezilya, Nijerya, Pakistan gibi ülkeler ile aynı ligde anılıyor. Örneğin Türkiye ile Güney Kore'yi karşılaştırdığımızda bir zamanlar tüm verilerde ülkemiz daha iyi bir konumda iken, 1980'li yıllardan sonra hızla gerileyerek Güney Kore karşısında sadece nüfusumuzun artığını görüyoruz. Kalkınma, gelişmişlik, refah, dış ticaret, uluslararası marka vb. ne derseniz değin, sorun hangi rejim ile yönetildiğinden ziyade nasıl yönetildiğinin ifadesidir. Dünyanın en ideal sistemini alabilirsiniz, ama toplumu iyi yönetemediğiniz takdirde o sistem en kötü bir sisteme dönüşür. Örneğin, bugün Güney Doğu Anadolu Bölgesi enerji, su, yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından Karadeniz, Orta ve Batı Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinden daha zengin bir potansiyele sahip olmasına rağmen sadece terörden değil, iyi yönetilmediğinden dolayı en az gelişmiş bir bölgemizdir. Örneğin, yine Diyarbakır İli cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul'dan sonra sanayiden ve birçok endeksler açısında en gelişmiş ikinci ilimiz iken, bugün sanayiden diğer illerimize göre en arka sıralardan yer almaktadır. Yoksa bölgenin fakirliği ve insanların tembelliği değildir. Yönetim ile ilgili sorunlar olduğu için ülkemiz bir türlü çağdaş medeniyetler seviyesine erişemiyor. Bir toplumda iyi yönetim, güven ve hukukla olur. Hukukun olmadığı yerde yatırımlar, yatırımın olmadığı yerde ticaret, ticaretin olmadığı yerde refah ve refahın olmadığı yerde insani gelişmişlik endeksleri de gelişemez. Bütün gelişmiş ülkelerin ekonomilerin alt yapısını belirleyen en kilit ve en sihirli kelime şüphesiz hukuktur. Hukuk, toplumsal gelişmenin motorudur. Bunun en güzel örneğini Hollanda ve İspanya idari sistemini incelediğimizde görüyoruz. Hollanda 16. yüzyılda İspanya İmparatorluğu'na karşı savaşıp bağımsızlığına ulaştıktan sonra - yaşamın her alanında standartlara dayalı hukukun üstünlüğünü benimsediğinde - devasa İspanya İmparatorluğu'nu yeniyor. İspanya Devleti ise keyfi bir idari yapıya ve hukuksuzluğa dayalı bir yönetime savrulduğu için Hollanda karşısında hem savaşta hem de iktisadi refahtan geride kalıyor. Hukuka dayalı bir sistemin olmadığı yerde, başka bir tabirle normların olmadığı bir yerde, her zaman belirsizlik olur. Belirsizlik, istikrarsızlığı yaratır. İstikrarın olmadığı piyasalarda sermaye birikimi üretken alanlara değil ranta yönelir. Rantı doğuran ve onu oluşturan en büyük unsur hukukun olmayışıdır. Hollanda devletini yöneten yöneticiler, dünyanın gidişatını idrak ettikleri için devletin alt yapısını hukuk raylarıyla döşüyorlar. Böylece kredibilitesi yükselen Hollanda'ya dünyadan birçok yerden sermaye akışı olur. Hollanda devleti rantı değil, hukuku ve ticareti önemsediği için diğer ülkeleri geride bırakarak dünyada sayılı ülke konumuna yükselir.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 15 Ekim 2024 Asilzade Bir Kadının Hikayesi: Godiva Efsanesi22 Aralık 2023 Konaktan Barınağa Bir Yerel Yönetim Klasiği (!)29 Ekim 2023 Demokrasi İle Taçlandırılmış Bir Cumhuriyet29 Eylül 2023 Siyasetin Sahası: Özel ve Kamusal Alanın İnşası
|