Son Yüzyılın Önemli İslamcı Akımları, Aydınları ve Eleştirel AnaliziBir önceki yazımda, son yüzyılda İslamcılığın doğuşunu tetikleyen sosyal, siyasal ve kültürel etmenleri ve o dönemde İslamcılığın doğuşunda etkili olan bir kısım İslamcı aydınları ele aldım. Aynı yazımda, İslamcılığın toplumsal ve siyasal İslamcılık olarak sınıflanabileceğini vurguladım ve İslâmcıların genel yaklaşımına göre İslâm, özü itibariyle gerçek medeniyete ulaşmanın teminatı olan değerler içeren bir inanç ve ideal olarak görüldüğünü belirtim. Önemli İslamcı akımlar ve aydınlar:Mısır'da, Hasan el Benna öncülüğünde İhvan-ı Müslimin hareketi, 1950'lere kadar, yazdığı risalelerde hadis ve ayet kaynaklı nasihatlerle bireysel ve toplumsal eğitimi esas alan bir hareket iken, sonrasında şartların da etkisiyle, parti kurarak siyasal bir harekete dönüştü. Bildiğiniz gibi ihvan hareketinin önemli liderlerinden olan Muhammed Mursi, halkın da desteğini alarak Partiyi iktidara getirmiş, Mısır'da devlet başkanı olmuştu. Ancak darbe ile devrilerek yerine şimdiki Sisi getirildi. Ortadoğu'da çok etkili bir hareket olarak yer etmiştir. Yine Mısır'da Seyyit Kutup, İslami referanslı siyasi projeler içeren fikirleriyle tüm İslam dünyasında etkili olmuştur. Sonunda da despot yönetim tarafından idam edilerek şehitler kervanına katılmıştır. Kendisinin yazdığı, Kur'an'ın ekonomik, sosyal, ahlaki ve siyasal içerikli Fizilal-ı Kur'an tefsiri zamanında çok popüler bir tefsir olarak hala hatıralarda durmaktadır. Yine Hint kıtasında fikirleriyle Milik bin Nebi, Said Havva'lar, Pakistan'da Cemaati İslami ve Tebliğ Cemaatleri gibi hareketler var. Yine, İslam ve Demokrasi, Şura, Meclis, vb. konularında kitapları olan Pakistanlı Mevdudi ve Siyer uzmanı Hamidullah gibi fikir adamaları ile bir gönül adamı ve şairi Muhammed İkbal de İslam dünyasında etkili oldular. Tunus'ta Gannuşi'nin ılımlı İslami siyasi partisi Nahta (Yeniden Doğuş Hareketi) hareketi, iktidar deneyimine rağmen birçok yasaklara uğradı. İran İslam devriminin baş düşünürleri arasında sayılan, Marksizm ve Sosyalizmin İslam'la uyuşan sosyal adalet taraflarına dikkat çeken, devrimci fikirleriyle ön plana çıkan, “İnsanın Dört Zindanı”, “Dine Karşı Din” gibi birçok kitaplarıyla tüm İslami ülkelerde tanınan, sosyolog Ali Şeriati de iz bırakan İslamcılardır. Avrupa'ya uzanan Bosna'da, siyasetçi, İslam Filozofu, Evlad-ı Fatihan, Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı ilk Başkanı olan, “İslam Manifestosu” ve “Doğu ve Batı Arasında İslam” onlarca kitaplarıyla, İslam dünyasında gönüllerde taht kurmuş, Bilge Kral ünvanlıyla anılan Aliya İzzet Begoviç de unutulmayacaklar arasındaki yerini korumaktadır. Yine Fransa'da Milletvekilliği, İki dönem Avrupa Komünist Büro Şefliği yapmış, 1982'de Müslüman olan filozof Reca Garudi, “Dünyada Tek Medeniyet Batı Değil”, “İslam'ın Vadettikleri” gibi onlarca kitaplarıyla dünyada İslam'ın yayılmasında etkili olan bir aydındır. Peygamberimizin ticaretteki bir uygulaması ve hassasiyetinden etkilenerek, “bunu yapan ancak bir peygamber olabilir” diyerek Müslüman olan bu düşünür, Zekâtın uygulanmasıyla zenginliğin topluma yayılacağını dillendirmiş, “Kapitalizmde insanlar paraya, sosyalizmde insanlar devlete köle oldular, ama İslam tüm bu kölelikleri kaldırarak, insanı sadece Allah'a kul yaparak gerçek özgürlüğe ulaştırmıştır” gibi söylemlerle batıyı ve doğuyu sarsmıştı. Türkiye Coğrafyasında İslamcı hareketler ve aydınlar:Bilhassa 1950 öncesi Cumhuriyet dönemi İslâmcı aydınlarının önemli bir özelliği, alternatif bir İslâmcı siyaset ideolojisi ve projesi ortaya koymak yerine İslâm'ın iman, ibadet ve ahlâka dair hükümlerini öne çıkararak mevcut sistem içinde dinî kimliğin korunup geliştirilmesine, maddî kalkınmayla manevi kalkınmanın birlikte gerçekleştirilmesine katkıda bulunma çabalarıydı. Ancak ülkede 1950'lerde başlayan demokratik gelişmeler, dindar çevrelerde o döneme kadar oluşan birikimin siyasete taşınması ve giderek dinî kavram ve değerlerin neredeyse bütün içtimaî ve siyasî projelerde esaslı bir yer edinmesi sürecini başlatmış oldu. Türkiye'de Siyasal İslamcı hareketler:1970'li yıllardan günümüze kadar çeşitli dönemlerde Seyyid Kutub, Hasan el-Bennâ gibi İhvân-ı Müslimîn'e mensup aydınlarla Ebü'l-Hasan en-Nedvî, Mevdûdî gibi Hint kıtası bilginlerinin, İranlı müelliflerin ve Seyyid Hüseyin Nasr gibi gelenekçi, Fazlurrahman gibi modernist düşünürlerin eserleri yoğun biçimde Türkçe'ye çevrilmiş ve bu eserler İslâmcı olarak tanımlanan aydınların fikrî eğilimlerini farklı şekillerde de olsa etkilemiş, ayrıca İslâmcılığın siyasallaşması sürecini hazırlamıştır. Türkiye gibi, İslamcı düşüncelere yönelik Anayasal engelleri olan ülkelerde “Siyasal İslamcılık” sınırlı bir alanda var olabilmiştir. İktidara gelindiğinde İslam Hukuku ve Şeriatı hâkim kılma ve İslamcı politikaları izlemeyi açık açık ortaya koyabilme, diğer bir kısım İslam ülkelerde söz konusu olabilmiştir. Erbakan'ın Millî Görüş HareketiTürkiye'de Erbakan ile başlayan Millî Görüş hareketi (Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, vb) sınırlı bir siyasal İslami bir hareket olarak görülebilir. Erbakan'ın örtülü bir şekilde dile getirdiği “Adil Düzen” “Millî Görüş” anaforu ile kastettiği İslam'dı. İktidara geldiğinde “Adil Düzeni” kuracağı vaadiyle geniş kitleleri etkilemiştir. Yerel yönetimlerdeki başarı Erbakan siyasi hareketini kısa sürede iktidara taşıdı. Çiller'le birlikte kurulan koalisyon hükümeti, ekonomide havuz modeliyle başarılı olmuştu. Dünyadaki 8 Müslüman ülkelerle birlikte kuracağı D-8 Ekonomik İş Birliği Teşkilat Projesi batının zengin kulüplerini tedirgin etmişti. Emperyal güçler yerli askeri ve bürokratik işbirlikçiler eliyle Erbakan iktidarını, meşhur post modern darbe diye adlandırılan 28 Şubat süreciyle bir yıl gibi kısa sürede devirdiler. AK Parti Hareketi de bu siyasal İslami gelenekten gelen, ağırlıklı İslamcı ve İslami düşünceye sahip kadrolardan oluşmasına rağmen, AK Parti'nin kuruluş metinlerinde, İslamcı görüşler yerine, Adnan Menderes ve Özal'ın da bir ileri aşaması niteliğinde, “ülkede dini kısıtlamaları kaldırma, ekonomik kalkınmayı ve dindar bir nesil yetiştirmeyi de hedefleyen, özgürlükçü, demokrat, milliyetçi ve muhafazakâr bir parti olduğu” belirtilmiştir. Ancak, İslami söylemlerin partinin politikalarında ve genel stratejisinde etkili olduğu söylenebilir. Ak Parti Hareketi, Türkiye'de İslami değerlere önem dindar kitlelerin öncelikli beklentilerini karşılayan politikalar üretmiştir. Ayasofya'nın Camiye çevrilmesi, Çamlıca'ya Cami yapılması, başörtü serbestiyeti, İmam Hatip okulları ve Kur'an Kursları ile dini eğitimlerin yaygınlaştırılması, dini cemaat ve grupların rahatça faaliyette bulunabilmeleri, dindar kimlikli insanların devlet kadrolarda ve önemli bürokratik kademelerde çokça yer almaları, ekonomik kalkınma, silah sanayi ”gibi uygulamalara bakıldığında, Muhafazakar ve dindar toplumun din adına önemsediği beklentilerin Ak Parti iktidarı tarafından büyük oranda karşılandığı söylenebilir. Ancak, sadece bu beklentilerin karşılanması İslami siyasal hareketler için yeterli görülmemeli. Bu aşamadan sonra dindar kitlelerin ve Türkiye toplumunun, tüm siyasal hareketlerden ve özellikle siyasal İslami hareketlerden beklentileri artarak ve çeşitlenerek değişmiştir. Öncelikle İslam'ın ahlakının hayat bulması, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin önünün alınması, kadrolarda liyakat ve ehliyetin ön plana çıkması, gelir dağılımında adaletin sağlanması, insan hakları ve hukuki eşitlikler, vb. konular ön plana çıkacaktır. 24 Yıllık Ak Parti iktidarının bu konularda istenilen düzeyde başarılı olduğu söylenemez. Dünyadaki Siyasal İslamcı Hareketlerin sorunu:Siyasal İslamcı hareketler, iktidarı ele geçirerek, yönetimsel ve hukuksal değişimler yoluyla toplumu üsten alta doğru İslamlaştırmayı esas alan hareketlerdir. Bu anlamda İslamcı hareketler, iktidar gücünü ve devlet aygıtını kullanarak, toplumu cebri yöntemlerle modernleştirmeye çalışan “ulusalcı ve laikçi ideolojik” hareketleri andırmaktadır. Bu anlamda Siyasal İslamcılık, 20. Yüzyılın siyasal ve ideolojik hareketlere öykünerek geliştiği söylenebilir. İslami kesimlerin dışlandığı ve horlanarak ötekileştiği dönemler olmuştur. Ancak, aynı hataya düşerek, İslamcı Siyaset yoluyla farklı düşünenlerin dışlanarak bir politika üretilmesi, İslami ve insani olur mu? Toplumu üsten alta doğru değiştirme baskı ve totaliter anlayışı getireceği, toplum böyle düzelmesin güç olacağı, alttan yukarıya, yani fert ve toplumdan yukarıya doğru bir ıslahat hareketinin yapılması daha doğru ve sonuca götüren bir yöntem olduğu tarihi tecrübelerle sabittir. Bu durumda eğitimin rolü ve toplumun eğitilmesi söz konusu olacaktır. Örneğin, Seyyid kutup toplumun yönetim ve siyaset yoluyla düzeleceğini savunurken, Malik Bin Nebi, İslam'ın bir medeniyet olduğunu, bir kültür olduğunu insan toprak ve zamanın bir araya gelmesiyle medeniyetin inşa edilebileceğini vurguluyordu. Birçok İslam ülkesinde Siyasal İslamcı Partilerin iktidarda yaşadıkları en büyük sorun, iktidara hazır olmamaları, toplumun ahlaki problemleri ve yetişmiş insan gücü eksikliğidir. Bir ülke sadece İslam Hukukunu uygulamakla başarılı olamaz, İslam hukukunun çağa cevap verecek nitelikte geliştirilmesi ve bunu uygulayacak insanları yeterlilikleri, samimiyet ve dürüstlükleri önemlidir. Aslında bu husus her sistem için geçerlidir. En iyi sistem kurulsa bile, başarıyı uygulayıcıların eğitim düzeyleri, yeterlilikleri ve ahlaki değerlere bağlılıkları belirleyecektir. İslami terbiye ve ahlaktan uzaklaşmış bir toplumda başarı, ancak eğitim yoluyla zamana bağlı olarak gerçekleşmesi mümkündür. Bundan dolayıdır ki Said Nursi, toplumu yüzde 60'ı, 70'i İslam ahlakına sahip değilse İslam adına bir parti kurulmasını bile doğru bulmamaktadır. İslam, kutsal ve hassas bir dindir. Siyasette dinin kötü kullanılması ve insanların yanlış uygulamaları sonuçta İslam'a fatura edilecektir. Siyasal İslami Parti Doğru Mu?İslam, bir dünya ve medeniyet tasavvuru olan dindir. Yönetime, Siyasete ve Medeniyete dair söyleyeceği çok şey vardır. Elbette dini siyasallaştırmadan, bilgiyle, emekle ve dürüstlükle, iman ahlakını yönetim ve siyasete taşıyarak siyaset yoluyla da İslam'a hizmet etmek mümkündür. Ancak, bizim gibi yüzde 90 Müslüman olan bir toplumda, Müslümanlığı sadece bir partiye ilişkilendirmek doğru olamaz. Ayrıca her partinin içinde İslami değerlere önem verenler ve bu değerlerin toplumda var olmasını isteyenler var. İslami dünya görüşüne sahip insanların bir parti bünyesinde toplanarak, kümelenerek İslam adına siyasal bir parti olarak faaliyette bulunmalarının birçok sorunlar yaşadığını görüldü. Çünkü yapılan her hatanın ve eksikliğin bedeli İslam'a çıkarılacaktır. İslam bunu hak etmemektedir. İslami dünya görüşüne sahip biri olarak siyaset yoluyla hizmet etmeyi düşünen birinin herhangi bir parti içerisinde yer alarak ve oradaki Müslümanca duruşuyla, İslami ahlakıyla adalete, hakka ve hukuka uyumasıyla kendini ortaya koyarak İslam'a daha çok hizmet edebilir. Çünkü bu haliyle İslam'ı daha güzel temsil edilecektir. Toplumsal/Sivil İslami Hareketler:Toplumsal İslami bir hareket olarak ön plana çıkan Said Nursi, Cumhuriyet öncesinde, kendisinin eski Said dediği dönemde, sosyal ve siyasal hayatta yazılarıyla Meşrutiyet-i Meşrua, (Cumhuriyet) Meşveret, İslam dünyasının kurtuluş reçeteleri üzerine yazdığı makale ve eserleriyle günün koşullarında mücadele eden biri olarak, Cumhuriyet döneminde ise, yine kendisinin tabiriyle yeni Said döneminde, Kur'an'ın ve İmanın temel esaslarından uzaklaşan toplumun inanç esasları ile yeniden inşa edilmesi gerektiği düşüncesiyle İman ve Kur'an hakikatlerini anlatan Risale-i Nur eserlerini yazmaya başlamış ve bu eserlerin okunmasını sağlayarak bir nesil yetiştirmeye çalışmıştır. Ünlü sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Göle, Said Nursi hareketini, “Türkiye'de dinin unutturulması ve unutulması projesine karşı belki de en önemli hatırlatma ve yaşatma projesi olduğunu, Bediüzzaman hareketi sadece bilim ve dinle ilişkisi değil, dinin yaşamaya devam etmesi açısından da önemli bir hareket olarak geçmişin devamını sağladı” diyerek Nur hareketinin önemine dikkat çekmiştir. Kur'an öğretimine ağırlık veren, Kur'an'ın unutturulmaya çalışıldığı dönemlerde belki birkaç kişiye Kur'an öğretirim diye trenlere binerek seyahat eden Hüseyin Hilmi Tunahan hazretleri ve Süleymancılar olarak da bilinin toplumsal bir İslami hareket olarak günümüzde hala önemli bir ağırlığı bulunmaktadır. Tasavvuf yoluyla büyük hizmetlerde bulunan Erbakan ve Özal gibi siyaset adamlarının etkilendiği Mehmet Zait Kotku hazretlerinin önderliğindeki Nakşibendi Tasavvuf hareketleri; Türk İslam sentezi anlayış sahiplerine hocalık eden Nakşi tasavvuf adamı Abdulhakim Arvasi; seçkin kitlelerin yetişmesinde çok etkili olan tasavvuf adamı Esat Coşan hareketi de çok önemli İslami hareketler olarak iz bırakmışlardır. İslam Milleti, İslam Medeniyeti gibi kavramlar çerçevesinde fikirleri olan Şair ve yazar Sezai Karakoç; “Anadoluculuk” düşüncesinde olan, tasavvuf, ahlak ve fikir adamı olan yazar Nurettin Topçu; Şair ve İslamcı İdeolog, Anadolu İslamcılığı anlayışa sahip aksiyon adamı N.Fazıl Kısakürek; “Temellerin Duruşması” kitabıyla manifestosunu yazan milliyetçi muhafazakar Ahmet Kabaklı gibi şahsiyetler de bu coğrafyada derin izler bırakmışlardır. Tarikat, Cemaat, benzeri Sivil Toplumsal Hareketlerin Sorunu:Cemaat ve tarikatların çok parçalı yapıları, birbirlerini rakip olarak görmeleri, dini tekellerine almaları, gruplarını milli bir din gibi görmeleri, bir kısmının dış bağlantıları ve kullanılmaya açık olmaları, devlet ve siyasetle iç içe olmaları, devlet imkanlarından, adil olmayan yararlanma mücadeleleri, ciddi para akışlarının yaşanması, ekonomik anlamda şeffaf olmamaları, şahıs eksenli, şahısları tabulaştıran ve yücelten anlayışları, gibi sayabileceğimiz sorunları bulunmaktadır. Yanlış anlaşılmasın bu sorunları hepsine teşmil etmiyorum, bu sorunlar az veya çok tüm gruplarda farklı biçimde görülebilmektedir. Toplumun, İman ve İslam esaslarıyla yetiştirilerek, dürüst ve başarılı insan yetiştirmek; kültürel ve toplumsal İslami hareketlerin en öncelikli görevleri arasında sayılır. İslam'ın bireyden beklediği en önemli davranış, erdemli ve faziletli bir Müslüman olarak toplumda yer almasıdır. Cemaat ve tarikatlar bunu gerçekleştirdikleri oranda makbul sayılırlar. Siyasal İslam mı? Toplumsal/Sivil İslam mı?Siyasal İslam biraz daha kurumsal resmi İslam'ı, toplumsal İslam sivil İslam'ı temsil eder. Siyasal İslam'da başarı elde etmek çok güçtür, çünkü sizi etkileyen ve yasalar, toplum ahlakı ve eğitim düzeyi, emperyal ve derin güçler vb. kontrol edemediğiniz etmenler söz konusudur. Sivil İslam, yani toplumsal İslam daha sağlıklı bir yol olduğu kadar, Nebevi bir yoldur da… Nitekim Peygamberimiz, on üç yıl Mekke döneminde toplumu İman ve ahlak yönünden eğitime almış, hatta Medine döneminin ilk beş yılında da Cami ekseninde toplumu eğitmiştir. Yetişen bir sahabe toplumu üzerine Medine'de kurduğu devlet ile tüm Arabistan yarımadasına, orta doğu ve Asya steplerine uzanan bir İslami yayılış gerçekleşmiştir. Bu aşamadan sonra:Politikaya İslam'ın bulaştırılmaması daha doğru olacaktır. Tabi sadece din değil, Atatürkçülük ve Laikliğin, Askerin ve her türlü ideolojinin de siyasette kullanılmaması gerekmektedir. Yani Partiler, dinden ve her türlü ideolojilerden, etnik temelli milliyetçiliklerden uzak kalarak siyaseti yönetmelidir. Güzel günler temennisiyle, Sevgi ve saygılarımla
YORUM YAZIN ![]()
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 20 Şubat 2025 İslamcılık ve Siyasal İslam'ın Doğuşu03 Şubat 2025 Suriye Arap Cumhuriyeti, İttihad-ı İslam'a giden bir yol olabilir mi?15 Ocak 2025 Herkesin bir Suriye hayali var! Ya Türkiye'nin?14 Aralık 2024 Suriye nereye gidiyor?
|