Sanayi, Tarımın Alternatifi DeğildirTürkiye'de maalesef uzun yıllar yanlış sanayileşme ve şehirleşme baskısı sonucu sanayi, hep tarımın alternatifi olarak görülmüştür. Yasal boyut her ne kadar bu yönde olmasa bile, uygulamalar hep bu mahalde cereyan etmiştir. Pandemi süreci, Rusya –Ukrayna savaşı ile birlikte tarım, tekrar stratejik bir konuma gelmiş ve ülkeler gıda kontrolü alanında ciddi tedbirler almaya başlamışlardır. İnsanlık tarihinde önemli teknolojik gelişmeler, tarımsal gelişmelerin bir neticesi olarak ortaya çıkmıştır. Tarımda makineleşme hamleleri sanayinin gelişmesini tetiklemiştir. Bütün sanayileşmiş ülkeler, tarımsal gelişmeyle birlikte gelişmişlerdir. Tarım, tarihin her döneminde en önemli stratejik silah olmuştur. İstisnasız bütün krallıklar, imparatorluk ve gelişmiş ülkeler bir planlama doğrultusunda tarımı sübvanse ederek ve gıda kontrolünü sağlayarak hinterlandında bir güç olmaya çabalamışlardır. Tarımda arz ve talep kesişmesine baktığımızda; serbest piyasa mantığının pek işlemediğini ve kamusal planlamanın ağır bastığını görüyoruz. Nerede ise tüm gelişmiş ülkeler, adeta tarımda bir nevi sosyalist ekonomi modeli planlayıp uyguladıklarını görüyoruz. Tarımda en sosyalist ülke ise Amerika Birleşik Devletleri'dir. Hangi ürünün ne kadar üretileceğini, ne kadar stoklayacağını ve hangi birim fiyatla satılacağı bilgisi ve kontrolüne sahiptir. Ülkemizde tarımsal faaliyetlerle ilgili ciddi bir planlama olmadığı için tarım hep üvey evlat muamelesi görmüştür. Tarımda kalıcı bir sistem kurmayıp, yöneticileri değiştirerek tarımın gelişeceğini düşünüyoruz. Ne yazık ki yöneticilerin değiştirerek bazı şeylerin değişmediğini deneyimleyerek tarımda hep geriliyoruz. Başka bir tabir ile tarımda amaçlanan ne varsa hiçbir şey gerçekleşmiyor ve amaçlanmayan ne varsa o gerçekleşiyor !.. Bilinen bir realitedir; bir ülkenin makroekonomik politikalarının yapısı üretimin bütün aşamalarını belirler. Mikro bir düzenleme ile bir ülkede istikrar sağlanmaz. Makro hedefler mikro hedefleri belirler. Onun için fiyat istikrarının olmadığı yerde ticaret, ticaretin olmadığı yerde üretim ve üretimin olmadığı yerde kalkınma olmaz. Başka bir değişle, bir ülkede sektörlerin GSMH'dan aldıkları pay veya pasta dağılımındaki oranlarının miktarı o ülkenin istikrarını belirler. Genelde gelişmiş olan ülkelerde gayrisafi hasıla içinde sanayinin payı genellikle % 30 civarındadır. Bu oranı geçtiği anda otomatik olarak sanayinin payı düşmeye başlar ve hizmet sektörü ön plana çıkar. Hizmet sektörünün geliştiği yerde refahın artışı olur ve bununla birlikte gıda fiyatları da doğrudan bir artışa geçer. Bir ülkede şayet gıda fiyatları, genel fiyatlar üzerinde artıyorsa, orada tarımın gerilediği ve insanların yeterince beslenemediklerinin bir göstergesidir. Ayrıca bir ülkede üretici birim fiyatları, maliyetlerin altında ise orada artık kimse bir şeyler ekmez veya üretmek istemez. Ülkemizde artık tarımda “reform” değil, “devrim” niteliğinde bir dönüşüme ihtiyacımız vardır. Yapılması gerekenlere baktığımızda;
Tarım asla ihmale gelinmeyecek ve gelinmemesi gereken stratejik bir sektördür. Bu stratejik yapıdan mahrum kalan bir ülkenin egemenliğinin er geç tartışma konusu olacağı unutulmamalıdır. YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 15 Ekim 2024 Asilzade Bir Kadının Hikayesi: Godiva Efsanesi22 Aralık 2023 Konaktan Barınağa Bir Yerel Yönetim Klasiği (!)29 Ekim 2023 Demokrasi İle Taçlandırılmış Bir Cumhuriyet29 Eylül 2023 Siyasetin Sahası: Özel ve Kamusal Alanın İnşası
|