OY VERMEK HARAM MIDIROnlarca yıldır bu konu hep tartışılır… 'Haramdır' diyenler; "Türkiye Allah'ın hükmü ile yönetilmiyor. Demokrasi de İslami bir sistem değildir. Dolayısı ile bir partiye oy vermek, Allah'ın hükmünden başka bir hükmü kabullenmek demektir" derler. Bu savlarına dayanak olarak, Maide Suresindeki "Kim Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezse ya kâfirdir, ya zalimdir" ayetlerini delil gösterirler. Kitabımızı açıp bu ayetlere bakalım ama muhakkak ayetlerin öncesi ve sonrasına da bakmalıyız. Mesela Maide 45: “Onda (Tevrat'ta) üzerlerine şunu da yazdık; Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa, o kendisi için keffaret olur. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.” Maide 44 ve 45'e baktığınızda göreceksiniz ki, bu ayetlerde Tevrat'ı değiştiren Yahudilerden bahsedilmektedir. 'Kitap'ın değiştirilmesi, tahrif edilmesi, İlahi kitaptan Allah'ın hükmünün kaldırılması' konu olmuştur. Ayetlerin sonundan bir cümleyi cımbızlayarak, seçmeni kâfirlikle suçlamak acaba ne kadar doğru olur? Yusuf peygamber, yaşadığı toplumun hazinesinden sorumlu olmak ister ve o ülkenin putperest kralından bir ricada bulunur. Bu istek kitabımızda şöyle geçer; "Yusuf, beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim, dedi." (Yusuf Suresi) Dikkat ederseniz, idarecisi olmak istediği ülkenin hem kralı, hem halkı, hem de yönetimi putperesttir. Devamındaki ayette ise Yüce Allah, "Böylece Yusuf'a dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkân ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz" diye buyurur. Yüce Allah, kralın ve yönetiminin putperestlik üzere olduğunu bile bile, Yusuf'u o yönetimin hazine bakanlığına getiriyor ve bunu bir rahmet olarak niteliyor. Nisa Suresinde, "Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder" ayeti var. Şeriatın olmadığı bir ülkede ve toplumda yaşıyorsak (örneğin Almanya'da) bu emri dikkate almamızda ne gibi bir sakınca var ki? Bir mahalleye muhtar, şehre belediye başkanı, ile vekil, ülkeye başkan seçmek gerektiğinde, ‘işin ehlini ve adaletlisini seçme' niyeti ile oy kullanan bir Müslüman için ‘kafir' demek akla, mantığa, vicdana sığar mı? Bu ayetler ve örneklerden de anlaşılacağı üzere, bir yönetim İslami değil diye, o yönetime girmeye çalışanlar ve oy kullananlar kâfirlikle suçlanmamalı. Türkiye tabi ki bir şeriat devleti değildir. Günümüz demokrasisi de elbette İslam'ın kendisi değildir. Demokrasinin temel kaidesi, halkın kendisini yönetenleri seçmesi, beğenmediğinde de değiştirebilmesidir. Bu iki şartı İslam da kabul eder. Dolayısıyla İslam demokrasi değildir ama demokrasinin içi İslam ile doldurulabilir. Oy vereceğimiz adaylarda bu özelliği ararsak, Allah'ın izni ile hataya düşmeyiz. Hele hele böyle Müslüman ve mazlumların inim inim inletildiği bir ortamda, Müslümanların rahat etmesi için çabalayanları kâfirlikle suçlamak, akla ziyan bir durum olmaz mı! En kötü ihtimalle, “zararın defi, faydanın celbinden evladır” kaidesi gereği, 'ehveni şer' tercih edilebilir. Müslümanın görevi iyiliği yerleştirmek, eğer buna gücü yetmiyorsa da, daha kötünün gelmemesi için çabalamak olmalıdır. Çünkü hiç oy vermemek ile en kötünün yönetime gelmesine olanak sunulur. Memleketimizin kanaat önderi, fıkıh ve fetva dalında da Türkiye'de bir otorite olan Sayın Hasip Asutay, “asıl bu devirde oy vermemek büyük vebaldir” diye düşünmektedir. Velhasıl; İnsanlık için hayırlı işler yapmak, Müslümanların lehine çalışmak ve Allah'ın kanunlarını geçerli kılmak için parti kurarak faaliyet yapılabilir diyorum. Müslümanlar, böyle bir düzende, İslam için hayırlı gördükleri partiler için oy kullanmalı, var güçleri ile çalışmalıdırlar. Oy vermedeki ölçümüz; parti ve vekil adaylarına, 'İslam ve adalet gözü ile bakmak' olmalıdır. Bazen seçtiklerimiz arasında hırsızlık yapıp yalancı çıkanlar, torpil yapıp mülakat yolu ile kul hakkı yiyenler, hapislerde tutulan garip-gurebayı unutanlar da çıkar. Mahşer günü burunlarından fitil fitil geldiğinde, pişmanlıkları onlara bir fayda sağlamayacak! Allah biliyor ki, biz onları böyle şeytanlıklar yapmaları için seçmiyoruz. Bu makamlar da, onların imtihanı olacak elbet... Ezcümle; ameller niyetlere göredir ve "hayırlı bir niyet ile sandığa gitmekte bir haram olmasa gerek." Yüce Allah bilir elbet; kimin hangi niyetle sandığa gittiğini! Ümmet, ülke ve insanlık için en doğru tercihi yapmak ümidi ile… Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler… Saygılarımla… YORUM YAZIN ![]()
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 15 Ekim 2020 YENİDEN REFAH NEDEN BU KADAR PASİF!27 Eylül 2020 BÜROKRASİDE KARADENİZLİ İMPARATORLUĞU07 Eylül 2020 TÜRK KARDEŞLERİMİZ BİRAZ EMPATİ YAPABİLİRLER Mİ?14 Ağustos 2020 Ak Parti Kadın Kollarından Büyük Hata!
|