KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
19 Nisan 2024 Cuma
19 °C Güneşli
Yılmaz Ekinci
yekinci07@hotmail.com

Ontolojimiz ve yönetilme hastalığımız

28 ŞUBAT 2016 PAZAR 23:32
0
5128
0
AA aa

Ünlü Alman filozofu Heidegger “İnsan dünyaya fırlatılmış varlıktır.” der. Aslında fırlatılan şey, tekrar istenilen, arzulanan bir şey değildir. Fırlatılan şey artık onarılmaz bir şekilde nihilizmin esiridir.

İnsanın dünyaya sürgün edilmesi, bence  bir” fırlatılmış”lık değil, bir “ kopuş”u ifade eder.

İnsan bir yerden koptu. Ki koptuğu varlıkta kendisini tamamlamak istiyor!

Dünyaya gelişindeki ağlayış ve ölüm yolundaki suskunluğuna baktığımızda bu hikmeti görüyoruz.

Bilinen bir dünyadan (cennet) bilinmeyen bir dünyaya (yaşadığımız gezegen) insanın gönderilmesi, ontolojik olarak Yüce Varlık'tan kopuşu ifade etmektedir. İnsandaki merak duygusu ve kendini tamamlama isteği,  bu tanrısal varlıktan kaynaklanmaktadır.

Bu dünyadaki arayış, her ne kadar varlığını tamamlama uğraşısı ise de bulduğu sandığı şeyin aslında aradığı  şey olmadığını deneyimleyerek yaşamaktadır. Başka bir tabirle bu dünyadaki arayışı ,gerçek anlamda bulmak  değil bulmaya yönelik muazzam çalışma uğraşısı olduğunu görüyoruz.  Çünkü bu alemin  çeşitli görüntülerden, yanılsamalardan ve sanalın spektrumlarından ibaret olduğunu biliyoruz.

Bütün bunlara rağmen insan kainatta bir ferd-i vahittir ve özgül bir ağırlığa sahiptir. Fakat buna rağmen yalnızdır ve eksiktir.

İnsanın bu alemdeki  keşfetme iştiyakı  bu tamamlanmamışlığından kaynaklamaktadır.

Bu alemdeki son arayış durağı ise ölümdür. Ve  ölüm, bu dünyada eksik kalan yanını  başka bir şeyle tamamlama (vuslat,erişme) sürecidir.

İnsan yönetilmek için değil yönetmek için yaratıldı. Yeryüzüne halife olarak gönderilmesinin  altında bu hikmet yatıyor. Eşref-i mahlukat olarak yaratılan bir mahlukatın başka bir mahlukatın egemenliği altında olması onun ontolojik yapısına aykırıdır. Arzusu sınırsız olan bu mahlukatın başka bir mahlukat tarafından yönetilmesi, fıtratında onarılmaz yaraların açılmasına neden olmaktadır. Mutlaka yönetsel gücün bir yerde sınırlandırılması gerekiyor. Gücü kutsayıp, hakikatla bağlantısı kesilen  bir  fikrin bir yapının asli şeyleri unutup tali şeylerin peşinde koşmayacağı ne malum ! Günümüz dünyasında  kurulu düzenler insanın bu yapısını bildikleri için  leviathanvari bir otorite ile bireyi ıslah etmeye çabalıyorlar. Bu sahada bayağı bir mesafe kat etmiş  durumdadırlar. İnsanlar artık kendilerini yönetmeyi, aramayı ve keşfetmeyi sevmiyorlar. Onlara tahsis edilen kabuğun içinde yaşamayı seviyorlar.

Kabuğun içinde yaşayanın varlığı, kabuğa bağlıdır. Bu tip insanlarda kurtuluşu beklemek, beyhuda bir çabadır.

Asaf Halet Çelebi'nin “İbrahim” adlı şiirinde terennüm ettiği bir dikotomi ile karşı karşıyayız.

“İbrahim

İçimdeki putları devir

Elindeki baltayla

Kırılan putların yerine

Yenileri koyan kim?

Güneş buzdan evimi yıktı

Koca buzlar düştü

Putların boyunları kırıldı

İbrahim

Güneşi evime sokan kim?”

İnsanlar yüzyıllardır alıştırılmış bir şekilde hür iradelerini ortaya koymadan  bir şeyler talep ederler. İradelerinin sergilenmesine müsaade etmeyen güç merkezlerinden kaçmadıkları müddetçe  kendilerine yabancılaşacakları ortadadır.

İstemenin, özgürlüğü alıp götüren bir şey olduğunu unutuyorlar!..

Bu fasit dairede insanın kaçışı ancak yeryüzünün halifesi olmasıyla mümkündür. Yani kendi iradesini hiçbir kulun iradesinin boyundurluğunun altına  almamaları ile mümkündür.  Bizim medeniyet literatürümüzde insanın insana kulluğu   şirk olarak görülmüştür. İyiliğin, doğruluğun ve güzelliğin icrası için itaat  esastır; zulmün, çirkinliğin ve yalanın  hükümdarlığına karşı ise isyan farzdır. Halık'a isyan olan konuda mahlukata itaat edilmez.

Biat bir sözleşmedir; bid'ata  biyat etmemek esastır. Sözleşme yoksa itaat da yoktur. Kimin  tarafından değil nasıl yönetileceğiz meselesi hayati bir temadır. Kurumlardan ve kurallarda yoksun her hareket, insanı keyfiliğe sürükleyeceği bilinmelidir. Ki, İslam coğrafyasının kanamasının altında bu  gün bu saik yatmaktadır. Batı medeniyetinin büyüklüğü buradan kaynaklamaktadır. Özellikle ABD'nin yapısı buna güzel bir örnektir.(önümüzdeki günlerde inşallah bunu dile getireceğim)

Kabuğun dışında yaşayan birilerinin insana seslenmesi gerekiyor.

Çağımızda sur'a üfleyen yeni bir liderliğe ihtiyaç vardır. Sadece yeni  lidere değil, yeni bir insan tipine de ihtiyaç vardır.  Karşı kıyıyı keşfetmeye meraklı, bir şeylere bağlı  ve bir şeylerin esiri olmayan, dünya hayatına bir seyyah gibi  fanilik nazarında temaşa eden ve bulduğu güzellikleri başkalarıyla paylaşan yeni insan tipine ihtiyacımız vardır. Ahlaktan soyutlanmış sadece ritüel şekillere indirgenmiş bir dini anlayışın toplumu kurtuluşa götürmeyeceği ortadadır.

İnsan bir şeyler hakkında tercihte /seçimde bulunurken, arafta bulunmaya hakkı yoktur. Sadece fitne zamanlarında arafta bulunmak güzeldir, diğer zamanlarda  arafta kalmak kötüdür.

Bizim bütün meselemiz; bizden birşeyler alıp dünyaya bir şeyler bırakmayan insanları kendimize yönetici kılmamızdan kaynaklanmaktadır.

Mesele “alan elin değil veren elin” üstün olduğunu ve “ içinizde en hayırlınızın  insanlara en faydalı olanın”   olduğunu idrak ettiğimiz zamanlarda kurtuluşa erişeceğimizi unutmaktır…

Serveti tek elden toplayan (karun), bilgiyi tek yerde enforme eden (bel'am), tüm yönetsel yetkileri kendi tekelinde toplayan (firavun)  insanları kendi içimizde yönetici olarak seçerken ve yaptıkları şeyleri  sorumsuz bir şekilde  içselleştirerek kurtuluşa erişeceğimizi sanıyoruz. Maalesef bu mümkün değildir.

Mesele Musa olmaktır.

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın