Önce güzel ahlak...

Bireysel hatalı bakış açılarının neticesinde doğan ‘Muhafazakârlar işe böyle sapkın zihniyetli' dedirten olaylar zinciri, yine doğru olmayan eleştirileri de beraberinde getiriyor.

‘Dört yanlış bir doğruyu götürür' öğretisinin yanında ‘bir doğruyu yanlış ifade etmek de o doğruyu götürür' dediğimiz günleri yaşıyoruz.

Namaz kılan, Hacc'a giden ya da İslami gerekliliklerini yerine getiren herkes muhafazakâr veya dindar olarak nitelendirilemeyeceği gibi bunları yerine getirirken hatalı işler yapanlar üzerinden de İslam'a yönelik eleştiride bulunmak tehlikeli ve yanlıştır.

Hoca, vaazı sırasında önemli bir hususa dikkat çekiyordu;

Bir gün İbn-i Abbas (r.a) yanına geldiler.

Herkesin bir sıkıntısı, derdi var.

Sordu birisi “Gözümü haramdan sakınamıyorum. Ne yapmam lazım hocam?”

Dedi ki; “Namazını dosdoğru kıl”

Bir diğeri dedi ki; “Dilimi yalandan, gıybetten alıkoyamıyorum”

Dedi ki; “Namazını dosdoğru kıl”

Öteki geldi dedi ki; “Dünyevileşti kalbim, gündelik meşgalelerle çıfıt çarşısına döndü”

Dedi ki; “Namazını dosdoğru kıl”

Hep bir ağızdan dediler ki, “Ey İbn-i Abbas, dertler başka, cevap bir”

İbn-i Abbas cevap verdi; “Ayet var. Ne buyurdu Allah? ‘İnnes salate tenha anil fahşai vel munker.' Ne demek bu? Muhakkak hakkıyla kılınan namaz, insanı munkerattan ve fuhşiyattan alıkoyar. Ne kadar kötülük varsa, munkerat (haram işler) varsa, yalan, dolan, sahtekârlık, hırsızlık, arsızlık varsa namaz hepsini düzeltir”

Biri söze atıldı; “Hoca efendi sen şimdi öyle dedin ya, benim kafam karıştı. Bizim bir komşu var, namaz kılıyor, Hacc'a da gitti. Ama yalancı ve sahtekâr!”

• Yok yok, yanlışın var senin. Yalanı yoktur bee..
• Var hocam var.
• O zaman namazı yoktur.
• Namazı da var
• O zaman o Hacı, dönsün namazına baksın. Hem namaz kılıyor hem bozuksa, demek ki namazını düzgün kılmıyor. Çünkü Yüce Allah, ferman buyuruyor. “Namazını düzgün kılanı munkerattan, fuhşiyattan alıkoyacağım” Koymuyor mu? O zaman namazında sıkıntı var. Namazları düzgün kılacağız arkadaşlar. Öyle bir namaz kılıyor ki, patküt patküt patküt.. Tadil-i erkân olmadan kılınan namaz, Allah'ın huzurundasın ama seni Allah'tan uzaklaştırır. Hem yalanı dolanı var, hem de namazı. Demek ki, bunların namazı Allah'ın istediği gibi bir namaz değil. Dikkat edin, Tadil-i erkâna uyarak namazlarımızı kılalım, vaktinde kılalım, bak nasıl ahlaken olgunlaşacağımızı görün.

Hocanın bu vaazından yola çıkararak devam edersek;

Namaz kılan ama fuhşiyata meyleden,

Namaz kılan, Hacc'a giden ama tefecilik yapan,

Namaz kılan ama rüşvetin daniskasını veren ve alan…

İşte, namazını dosdoğru kılmayan bu kişiler üzerinden İslam'a dil uzatmak, muhafazakârları eleştirmek doğru olmayacaktır.

Bir sohbet esnasında mevzu üzerine sarf edilen ilginç sözü işittim; “Kamuda ihale alanında her türlü rüşvet çarkını döndüren, bir memur maaşıyla yapılamayacak işler yapan biri, neredeyse her sene Umre'ye gidiyor”

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Çünkü hayatımızın gerçeklerini saklayamayız.

Ahlaki dezenformasyon yaşayan toplumda ‘namazını dosdoğru kılmayanların' işlediği günahlar, kusurlar, hatalar, gerçek İslami muhafazakarlara atılmış kurşundur.

Bir defa şunu iyi idrak etmemiz lazım. Kişiler, namazıyla, niyazıyla değerlendirilemez. Namaz farzdır, her Müslüman'ın yerine getirmesi gerekir. Getirmiyorsa günahkârdır. Ama namazını kılıyor diye bu, o kişinin dürüst olduğu, her yaptığının doğru olduğu anlamını taşımaz.

Adil, dürüst ve hakkaniyetli olmayan, haramdan ve fuhşiyattan sakınmayanlar muhafazakâr sayılamayacağı gibi dini gerekliliklerden uzak, her türlü fenalığı yapanların da bu tutumu ‘özgürlük' adı altında meşrulaştırılamaz.

Her kesim için ‘güzel ahlak' gereklidir.

Karşılıklı saygıyı yitirirsek, adaletten taviz verirsek, ‘bizden değilse olmaz' dersek, ötekileştirirsek, vicdanımızın sesine kulak tıkarsak, ticaretimizde harama meyledersek, namaz kılan veya kılmayan ne fark eder?

İşte bu yüzden, önce güzel ahlak…

Elbette dini gereklerin yerine getirilmesi ve her türlü fenalıktan sakınılmasıyla pekiştirilirse daha güzel olur.

Sonuç olarak;

İslam; güzel ahlak, hoşgörü dinidir. Bu sebeple Müslümanlar olarak; yanlışları doğru bir dille aktarıp doğruya sevk etmezsek, kırarak, inciterek yanlış yapanı ötelersek, işte o zaman hata yapmış oluruz. ‘Hatayı yapan namaz kılıyor', ‘fuhşiyata meyleden Hacı'dır' diyerek yanlışa sessiz kalırsak, en büyük hatayı işlemiş oluruz. Bilmeliyiz ki, kişilerin ismi veya yer aldıkları zümre, İslam'ın önüne geçemez.

5 yaşındaki kız çocuğuna yapılan o iğrenç istismar vakasına sessiz kalmamamız gerektiği gibi kadına yönelik çirkin, sözlü veya fiziksel saldırılarda da sesimizi yükseltmeliyiz. Başörtüsüne yapılan saldırılarda sesimiz ne kadar yükseliyorsa, istismar ve benzeri yanlışlara karşısı da sesimiz o kadar gür çıkmalı. Aynı durum karşı fikriyata sahipler için de geçerlidir.

Siyasi fikirlerimize göre tavır takınmayı bir kenara bırakıp ‘doğruya doğru', ‘yanlışa yanlış' dediğimiz ve güzel ahlakın gereklerini yerine getirdiğimiz zaman yanlışı yapan doğruya yönelmeye başlayacak, yanlışa meyledenlerin sayısı azalacaktır.

Güzel ahlaka sarılmamız dileğiyle…

Vesselam..!