Norveç hayalimiz ve Somali şükrümüz!Kültürel seviyemiz ve alışkanlıklarımız nedeniyle kitap okumaktan uzak olan bir toplumuz. Kitapları okumaktan ziyade sosyal medyada paylaşmayı ve “Bakın, ben okuyorum” havası vermeyi yeğliyoruz. Hal böyle iken neyle uğraşıyoruz? Tabi ki televizyon ve özellikle sosyal medyaya yöneliyor, orada oluşturduğumuz dünyamızda kaybolup gidiyoruz! Çoğunluk, “arkadaş sohbetini, ailece geçirilecek vakti, elektrikler gidince mum ışığında yapılan aile sohbetlerini ve sıla-i rahimin gerekliliğini, hatta özlemini anlatır ama bunu gerçekleştirmek yerine yine sosyal medya üzerinden bir veryansını yayar durur! Televizyonlar artık kabak tadı veriyor. Çünkü izlenecek faydalı bir program yok! Gündüz kadınların psikolojisini bozan ve ahlaki değerleri dinamitleyen programlar, akşam da sürekli aynı yüzlerle yapılan tartışmalar. 10 tane sözde gazeteci, sözde hukukçu ve sözde akademisyen, gündeme dair değerlendirmelerde bulunuyorlar! Fakat sporu, medyayı, siyaseti, ekonomiyi, iç ve dış politikayı da bu 10 kişi yorumlar. Bunlardan başka kimse yok! Bunların yarısı iktidara yaranmak ve iktidar politikalarını desteklemek için çırpınır, diğer yarısı da muhalefetin sözcülüğünü yapar. Ekonomiyi iktisatçı değil hukukçu irdeliyor, medyayı gazeteci değil akademisyen yorumluyor, hukuku hukukçu yerine gazeteci değerlendiriyor! Hal böyle olunca televizyonlarda sağlıklı, faydalı ve bilgilendirici programlar izlemek pek mümkün olmuyor! Güzel yanı ne? Her iki tarafın da birbirini rezil etme çabasını izlemek. Her iki cenahın da bir biri hakkında söylediklerine katılıyoruz! Ve gelelim memleketin durumuna...! Eğitim sistemimiz yerlerde! Denileni yapmayan Bakan anında görevden azlediliyor! Daha önce Milli Savunma Bakanlığı yapan biri, bir sonraki dönemde Milli Eğitim Bakanı olabiliyor! “Abi ne iş olsa yaparım” tablosu gibi.. İşin ehli, camianın bildiği insanlar da gelse sorun yine çözülemiyor! Çünkü hiçbir bakan kendi sistemini kuramıyor! Sistem sürekli çarpık bir ilerleyişle devam ediyor. Tamamen diplomalı insan yetiştirmeye odaklı bir sistemle ‘aydınlık yarınlar' hayali kuruyoruz. Bir öğrencinin tek ihtiyacı sadece fen, matematik ya da edebiyat öğrenmek değil ki! Daha anasınıfından itibaren toplumsal haklar, ahlak kuralları, çevre ve hakkaniyet üzerine dersler verilmeli, memleket sevdası gönüllere nakşedilmeli! Toplumun hakkına hukukuna saygı göstermeyen, çevresini kirleten, hoşgörüden uzak, merhametsiz, saygısız, kaba, şiddet yanlısı ve siyaseten ayrışmış nesiller yetiştirdikten sonra, her birinin elinde iyi diplomalar olsa ne yazar? Bu tabloyla mı gelişeceğiz? Doğruluk üzerine bir ahlak yoksa, bilgi olsa da yine çalar, yine talan eder, yine hakkı korumaz! Unutmayalım ki, bilgi kadar huzur da lazım bu topraklara! Bir diğer sorunumuz da ekonomik alandaki darboğazlar! Alım gücünün düştüğü, çiftçi ve sanayicinin üretim gücünü kaybettiği ama aracıların daha fazla kazandığı bu sistemde, bir de devletin vergi yükü eklenince olan vatandaşa oluyor! Kiralar uçmuş, pahalılıktan dolayı marketlere girilemiyor, bahçede1 liraya alınan ürün manavda 5 liraya satılıyor, elektrik, doğalgazın zam fırtınasına yetişmek zaten mümkün değil, kıyafetten ayakkabıya, kırtasiyeden beyaz eşyaya zam almayan tek kalem malzeme yok! Bunca sıkıntıya rağmen ayakta durmamız isteniyor ama siyasetin ya da bürokrasinin zirvesi “itibardan tasarruf olmaz” diyerek musluğu sonuna kendisi için kadar açıyor! Ekonomide hal böyle iken hukukta çok mu iyiyiz? Çıkın sokakta sorun insanlara, “Hukuka güveniyor musunuz?” diye. Siyasi mekanizmanın hâkim ve savcılar üzerinde baskı kurduğunu, kararların siyasi pusulalarla verildiğini, iktidara yakın olan kimselerin ceza almadığını, muhalif insanların cezalandırılarak sindirildiğini, hukuk sisteminin bağımsız olmadığını ve dahasını işiteceksiniz. Peki ya siyasallaşma? Eğitim, sağlık, ticaret, din, diyanet… Ne varsa, hepsi siyasallaşmış. İktidar yanlıları ile iktidar karşıtları diye sınıflandırmalar var. İktidar yanlısıysanız her şey yolunda, değilseniz asla doğru söylemiyorsunuzdur. Bu siyasallaşma neticesinde toplum da ayrışmış, herkes karşısındakini dinlemek yerine ötekileştirmenin derdine düşmüş! ‘Bizden mi? Onlardan mı?' deniyor her kişi ya da soru için! Öyle ki, kamuda görevini en iyi şekilde yapmak yerine iktidara daha fazla yaranma yarışı hızla devam ediyor! Tüm bu sorunlardan ve ayrışmadan kimler nemalanıyor? Tabi ki siyaset kurumları! Çünkü en iyi rant kapısıdır bu! Toplumu böyle saçma işlerle meşgul edip kendine alan açan ve çıkar sağlayan siyasetçiler ile buna kanıp gerçeklikten kopan bir toplum var! Un var, yağ var, siyasetçi de bunu helva yapar tabi! Zaten amaç da bu! Kimse gerçek gündemi konuşmasın! Ekonomik sıkıntıları konuşmayalım, dış politikayı konuşmayalım, eğitim sistemimizi, sağlık politikalarımızı ve dahasını… Konuşmayalım! Çünkü gerçek gündem siyaset mekanizmasının işine gelmiyor! Zaten toplum üzerindeki korkuyu da açıkça görüyoruz. Özellikle sokak röportajlarında “Başıma bir şey gelmeyecekse söyleyeyim” ya da “Konuşacağım, isterse cezaevine atsınlar” sözlerini o kadar sık işitiyoruz ki! Neden? Çünkü yanlışı söylemenin ya da memnuniyetsizliği dile getirmenin bir şekilde cezasız kalmayacağı inancı iliklerimize kadar işlemiş! Memleketin hali böyleyken biz neyi konuşuyoruz? Erken seçimi ve millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını! İyi de bundan bize ne? Alınmış bir erken seçim kararı var mı? Yok. İktidar, 2023'te olacak diyor! Madem seçimlere daha 2 yıl var, ne diye millet ittifakının cumhurbaşkanı adayını tartışıyoruz? Madem seçim tartışmaları var, koyun sandığı halkın önüne, herkes özgür iradesiyle gidip oyunu kullansın ve bu saçma suni gündem de ortadan kalksın! Herkes gelişmeye, daha güçlü bir ekonomiye, sağlam bir hukuk sistemine ve daha huzurlu bir yaşama ihtiyaç duyarken tamamen siyaset odaklı suni gündemlerle meşgul olan bir Türkiye'nin yarınlarına dair nasıl bir umudumuz olsun? Sanatıyla önemli eserlere imza atan Haluk Bilginer'in şu sözü tam da toplumumuzu tarif ediyor; “Neden Norveç değiliz?” demek yerine, “İyi ki Somali değiliz” dediğimiz için gelişemiyoruz! İyiyi örnek alacağımıza, kötüden ibret alıp vicdanımızı rahatlatıyoruz. İşte bizi, bu arabeks zihniyet tüketti!” Bundan daha iyi bir izah olamaz! Biz Norveç gibi olmayı sadece hayal edebiliriz. Ama asla bunu gerçekleştirmek için çabalamayız! Çünkü “Somali gibi olmadığımıza” şükretmekle meşgulüz!
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|