Nerelisin?Son zamanlarda bir başkası ile ilişki kurmanın ve tanışmanın ilk sorusu, “Nerelisin ?”sorusudur. Sanki bir bölgede, bir şehirde veya bir köyde doğmak, sizi ortak bir noktada buluşturan bir miheng taşıymış gibi… Aslında günümüzde ”nerelisin ?” sorusunun altında ötekileştirmenin ve önyargılı oluşun etkisi yadsınamaz bir şekilde gizlidir. Son zamanlarda bu durum, kamuda başını alıp gitmiş ve ne yazık ki bu yeni kabilecilik ruhu, dayanışma ilişkisine dönüşmüş durumundadır. Bunun sebebine inildiğinde yanlış şehirleşme ve modernizm olgusu olduğu görülmektedir. Günümüzde birey, ailesinden, akrabasından ve yaşadığı muhitten koparılmış bir durumdadır. Kapitalist ahlakla birlikte birey, bireyselleştikçe bencilleşmiş, bencilleştikçe kalabalıklar içinde yalnız kalmıştır. Maddi olarak zenginleşirken, manevi olarak fakirleşip yalnızlaşmıştır. Bu da yabancılaşmayı tetiklemiştir. Bu durum insanlık için hayra alamet değildir. Devlet, yerel ve ulusal düzeyde yeni dayanışma ilişkilerini geliştirmek zorundadır, aksi takdirde toplumun atomize (bölünüp-parçalanması) olması kaçınılmazdır. Eski Arap kültüründe güçlü bir kabilecilik ve ırkçılık geçmişi vardı. Bu durum, İslam'ın ilk dönemlerinde de kendisine yol bulmaya çalışmış ve peygamber bunu açık ve net bir şekilde “Veda Hutbe”sinde yasaklamasına rağmen, bir gün bir Arap, Hz. Ali'nin yanına gelerek: “Ya Ali, hangi millet daha iyidir ? “ sorusunu sorar. Soru soranın amacı, Hz. Ali'nin Arapların övülmesinin dillendirilmesidir. Hz. Ali'nin cevabı ise kısa ve nettir: “Her milletin iyisi iyidir, kötüsü kötüdür.” der. Hz. Ali, vahyin ve tevhidin değişmez buyruğunu dillendirir. Aynı yerde yaşarken sizi birbirine yakınlaştırmayan şey, farklı yerlere gittiğinizde sizleri bir araya getiriyorsa orada bir problem var demektir. Kendi bölgenizde komşunuzla ve çevrenizle sorunlarınızı dayanışma içinde çözemiyor ve yabancı bir yerde bir dayanışma ilişkisi geliştiriyorsanız, bu sizin sağlıklı bir ilişki kurmadığınızın işaretidir. Türkiye'de bütün hemşehrilik ilişkileri sorunludur ve kendi içinde gizli bir kabilecilik ruhu barındırırlar. Bilmemiz gereken bir şey vardır: Medeni insan başkalarıyla ilişki kuran, geliştiren kişidir. Birisi size “nerelisin?” sorusunu sormaya kalkıştığında: Ben; -“ bu dünyada bir muhacirim….”deyin ! -“ yeryüzünü kendisine mesken edinen bir garip faniyim…” deyin ! -“Hiçbir kimliğe ve hiçbir yere sığmayacak kadar büyük bir varlığım...”deyin ! Sorumluluk açısından da deyin ki: Ben; - “ne zulmedenlerdenim ne de mazlum olanlardanım”, -“bana ait olmayan verili kimliklerle kendimi (renk, dil, din, ırk, bölge, hemşehricilik, statü vb. gibi kimliklerle ) tanıtacak kadar henüz küçük bir varlık olamadım.” deyin !... Ama birisi mutlaka kimliğinizi öğrenmek istiyorsa ; “Benim en belirgin kimliğim; insan olmam ve cinsiyet açısından ise erkek / kadın oluşumumdur.” deyin. İnsan, nihayetinde kâinatta yaptıklarıyla ya ödüllenir veya cezaya çekilir. Allah; “biz her insanın çabasını kendi kaderine bağlı kıldık” dememiş; tam aksine: “Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık. (İsra:13) “ demiş. O halde haydi! Fert olarak ve devlet olarak, vakit; bir silkinme vaktidir ve millet olarak bir şeyleri değiştirme vaktidir! YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 25 Kasım 2024 ÖLÜMCÜL KİMLİKLER ve ŞAHSİYETİN ÖLÜMÜ15 Ekim 2024 Asilzade Bir Kadının Hikayesi: Godiva Efsanesi22 Aralık 2023 Konaktan Barınağa Bir Yerel Yönetim Klasiği (!)29 Ekim 2023 Demokrasi İle Taçlandırılmış Bir Cumhuriyet
|