Kendinden olanlara adaletİnsanlar hayatın her alanında yaptıkları oluşumları anlamlandıracak güzel kavramlar veya isimler bulma peşindeler. Bu durum Dünyaya ilk geldiği anda aldıkları isimle başlamaktadır. Daha sonra toplumun bir parçası olduktan sonra yardımlaşma amaçlı kurdukları derneklere ve ülke gündeminde söz sahibi olmak için açtıkları siyasi partilere verdikleri isimlerle göstermektedirler. Bunun en güzel örneğini de “Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” ilkesi ile bazı kesimlerin yaptığı adaletsizliği, “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu” anlayışı ile de mağdur ve mazlumun yanında olmasıyla halkın umudu olmayı başarmış Recep Tayyip Erdoğan'ın kurduğu ve adı ADALET olan parti göstermektedir. Ancak bazı insanlar da kendisinde olmayanı gizlemek ve halkı sömürmek adına bu tür oluşumlar içerisinde yer alma çabasına girmekteler. Sayın Cumhurbaşkanı kendi partisi içindeki adaletsizliğin, hukuksuzluğun ve haksızlığın farkında mı? Bu soruyu sormamın nedeni, hak ve adalet anlayışından yoksun bazı kimselerin ADALET adı arkasına gizlenmeleridir. Herkes için adalet, herkes için hukuk anlayışı yok olmaya başlamış. Yerini; kendinden olana adalet, kendinden olana hukuk anlayışı almıştır. Bu anlayış neticesinde gerek memleketimizde gerekse ülkemizde son zamanlarda kamu kurumu alımlarında gözle görülür haksızlıklar bulunmakta. Memleketimizde son zamanlarda neler oldu şöyle bir yazalım; - İş-kur alımlarında uygulanan kura yöntemi iptal edilerek alımların liste ile şekillenmesi -Alımları daha ilana çıkmadan güvenlik personelinin isim listelerinin seçilmişler tarafından belirlenmiş olması ve ilgili kurum amirine iletilmesi - Başvuru ilanı ve şartları belirlenmeden seçilen isimlerin önce eğitime gönderilmesi, sonra da ilgili kurumlarda göreve başlamaları - Belediye özel güvenlik görevlilerin mahkemeyle kazandıkları hakların Belediye Başkanı tarafından bir takım sebeplerle verilmemesi. Adalet göz ardı edilerek herhangi bir liyakata sahip olmayıp, torpille (günümüz diliyle siyasi referans) bir yerlere yapılan bu tür atamalar kamu kurumlarında da bir takım sınıfın türemesine sebep olmaktadır. Bu sınıfın başında; -Asıl işini yapmayıp kendi özel işleri ile ilgilenen ve siyasilerin ziyaretleri sırasında kahvaltı ve yemek ısmarlayan işadamı memurları -Mesai saatleri içerisinde köşe bucak volta atıp aybaşında memur olduklarına hatırlayan Bankamatik memurları -Çalıştığı kuruma hiç gitmeyip ve hiçbir sorumluğu yerine getirmeden il il gezen; ancak sözüm ona “sözünde vatan sevgisi” olan bir takım unvan sahipleri -Çalıştığı kurumlarda amirinin bile söz geçiremediği ve en ufak bir yer değişikliği ile siyasilerle bağı olup, amirine rest çeken siyasi referanslılar gelmektedir. Unutulmamalı ki, adalet kendi içinde dişli çark gibi bir bütündür. Adaletin sağlanması ve tesis edilmesi de bütün organlarının iyi işlemesiyle mümkündür Bu nedenle öncelikle seçilenler adaletli davranmalı, sadece bir kesime veya kendinden olana değil; herkesime ve herkese adil davranmalı ki; adalet hem kurumlarda hem de halk tarafından karşılık bulup takdir edilsin. Aksi takdirde adil bir yönetim sergilenmediği için toplum da adil bir eleştiri yapamaz. Bu da insanların birbirine olan güvenini sarsmaya ve toplumun çökmesine sebep olacaktır. Adalet timsali Hz. Ömer, “Adalet mülkün temelidir” diyerek gerek bireyin gerekse devletin sarsılmaz temelinin adalete dayandığını dile getirmiştir. Adalet bireye tecelli etmediğinde birey yok olur. Devlet kurumlarına tecelli etmediğinde devlet yok olur…. NOT: Unutulmamalı ki, ayarını bozduğunuz veya bozmaya çalıştığınız ADALET TERAZİSİ gün gelir sizi de tartar!
YORUM YAZIN
|