Balkan ülkeleriyle ilgili merakım, Osmanlı araştırmalarından kaynaklanıyor. Ayrıca hakkını vermem gereken bir kişi varsa da, o da bizim talebelik dönemlerinde solcuların, İslamcıların ve ülkücülerin ortak dinledikleri şarkıcı Ahmet Kaya'dır. O'nun ünlü “Lili Marlen“ parçasında geçen “Zagrep” ismi, benim Saraybosna'nın tarihine eğilmeme sebep olacaktı. Daha sonraları ise Balkan ülkelerini gezecektim ve buradaki İslami düşüncelere eğilecektim. Boşnak Yazar Selimoviç'in “Derviş ve Ölümü” kitabını, Filibeli Ahmed Hilmi'nin “A'mak-ı Hayal” kitabını, Aliya İzzetbegoviç'in “İslami Manifesto”, “Özgürlüğe Kaçışım”, “Tarihe Tanıklığım”, “Doğu ve Batı arasında İslam” kitaplarını bulup okuyacaktım.
Ayrıca burada belirtmeden geçemeyeceğim bir gerçeği sizlere aktarmak istiyorum. Bosna'ya gidip orada şehit olan ilk 4 şehidin Bingöllü olduğunu ve Bosnalıların, Bingöllülere farklı ve güzel bir gözle baktıklarını görürseniz şaşırmayın.
“Bilge İnsan” diyorum. Çünkü O, “Bilge Kral” kavramının kullanılmasından hoşnut değildi. Krallık, meliklik, şahlık, hanlık, kağanlık vb. gibi ün ve sanlar islami terminolojiye uygun olmadığı için, o bu isimlendirmelerden uzak duruyordu.
O'nun medeniyet tasavvuruna göz attığımızda; adaleti, özgürlüğü, bilgeliği ve barışı şiar edinmiş olduğu , özellikle sözleriyle ve uygulamalarıyla hem Müslüman ahaliye hemnde Batı Dünyası'na örnek olduğunu ve maalesef günümüzde onun vasıflarına sahip bir liderin olmadığını görüyoruz.
Rahmetli Bilge İnsan'ı üstün kılan şey; onun hem teorik hem de pratik olarak tarihe karşı takınmış olduğu tavırları ve yapmış olduğu tanıklığıdır. O, kendisinden emin, davasına inanmış ve tarihe şahitlik edecek bir kişiliğe sahipti. O, Doğu ile Batı arasında insanın konumunu fıtrat çevresinde konumlayan ve tanımlayan bir liderdi.
Kur'an, her zaman onun birincil başvuru kitabı idi. Çoğu İslam ülkesinde yöneticiler, İslamı kendilerine uydurmaya çalıştılar, O ise İslam'a uymaya çalıştı. Rahmetli Bilge İnsan'ı biricik kılan da bu özelliği idi.
Bugün yine onun diliyle; “ bugün gerçek anlamda bir İslam devleti yoktur, fakat müslümanların sahip oldukları devletler vardır”. Her müslüman kavim, kendi devletine kendi milli kimliğinin rengini vermekle uğraşıyor. Her millet, kendi sosyo- kültürel - milli ve ırki gelenek ve töreleri- dine katmaktan yüksünmüyor. İslam'ın onlara izzet ve şeref kazandırdıklarını değil, haşa onların İslam'a izzet ve şeref kattıklarını zannediyorlar. Böylece, Farsi, Türki , Arabi, Belucini vb. gibi kavmiyeti önceleyen, cahiliye dönemini çağrıştıran, İslamiyeti lokalize eden ve bir ırka indirgeyen adet ve anlayışlar peyda oluyor. İslamiyetin yerli ve milli bir din olmadığını ve bu anlayışın İslam'ın evrenselliğine karşı ve bizi Ben-i İsrail dini anlayışına götüreceğini ve bunun Kur'an ile ilgisi olmadığını, Batılı bir düşünce olduğunu ve Müslümanları yöneten elitlerin bunu bilerek veya bilmeyerek yaptıkları ve bunu fehm edemediklerini söylüyordu. Arap İslamı, Fars İslamı, İngiliz İslamı, Türk İslamı diye bir şey olunmayacağını; “İslam'in İslam olduğu, İslamiyetin alemlere rahmet olarak geldiğini ve Allah'ın sadece müminlerin rabbi olmadığını, bütün canlı ve cansız varlıkların Rabbi olduğunu gerçeğini söylemekten kaçınmıyordu.
Bilge İnsan, bütün cahiliye adetlerinden azade bir liderdi ve tüm müslümanların kalbinde yer edinen müstesna bir şahsiyetti.
O'ndan derlemeye çalıştığım; hayata ve İslam'a karşı bakışını özetleyen tarihi sözlerinden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
- Cihad hakkındaki düşünce metodu : “ Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.”
- İnsan fıtratı hakkındaki düşünceleri: “ İslam, arzuların yok edilmesi (hadım) değil, kontrol edilmesini ister. “
- Eğitim ve öğretim felsefesi hakkındaki tespitleri: “ İdare edilmek için eğitilen kuşaklarla İslam ilerleme sağlayamaz ” Ayrıca; “ Ben olsam Müslüman Doğudaki tüm mekteplere ‘eleştirel düşünce' derslerini koyardım. Batı'nın aksine Doğu bu acımasız mektepten (eleştirel düşüncede) geçmemiştir ve bir çok zaafın kaynağı budur.”
- Adalet ile ilgili tutumu : “ Güç ve kanun ancak adaletin vasıtası olunca anlam kazanır.”
- Dinin en büyük düşmanı hakkındaki görüşü: “Din hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder.”
- İyi insan hakkındaki yaklaşımı : “ İyi insan olmadan iyi müslüman olamayız.”
- Milliyetçilik hakkındaki fikri : “ Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için müslüman olarak düşünün. Milliyet, akrabalık bağına dayalıdır. İslam ise ruh, hukuk ve ahlaka dayalı bir bağdır. İslam, ırklar arasında ( dil, renk ve farklılıklar açısından) renk körlüğüne sahiptir, ama insanı görür.
- Otoritenin, kişinin, yüceltilmesi ve kutsanması hakkındaki düşünceleri : “ Bir şahsın yüceltilmesi hadisesi kesinlikle İslam'ın yabancısı olduğu bir durumdur. Çünkü bu bir çeşit putçuluktur.”
- İslam nedir sorusuna karşı cevabı ise: “ Benim için yeryüzünde iyi, doğru ve güzel olan ne varsa onun adı İslamdır.”
- Özgürlük hakkındaki düşüncesi: “ Özgürlük ve bağımsızlık olmadan İslami bir düzen olmaz, İslam olmadan özgürlük ve bağımsızlık olmaz. Özgürlük verilmez, alınır.”
- Barış hakkındaki tutumu : “ Kötü bir barış, süren bir savaştan daha iyidir. “
- Bağımlılık ve bağımsızlık hakkındaki düşünceleri : “ Allah'ın iradesine teslimiyet, insanların iradelerine karşı bağımsızlık demektir.”
- Örnek insan hakkındaki önerisi: “ Yeryüzünün öğretmeni olmak için, gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.”
- Dostluk ve vefa hakkındaki düşünceleri : “ Ve herşey bittiğinde hatırlayacağımız tek şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”
- Dinin varlık sebebi hakkındaki düşüncesi : “ Din de devrim de acılar ve ızdıraplar içinde doğar, ikisi de refah ve konfor için de yok olur.”
- Tarih hakkındaki düşünceleri: “ Tarihi unutmayın, ama onunla da yaşamayın ! “
- İktidar hakkındaki düşünceleri: “ İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki, sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir. “
- Askerlik ve güvenlik görevlerini icra edenlere öğüdü: “ Biz de zalimlerden olursak, zülme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz.”
- Cahilin cehaleti hakkındaki düşüncesi: “ Karanlığa alışmış köstebekler, ışığa müsamaha gösteremezler.” Onun için eğitimi önemsemek gerekiyor.
- İktisat ile ilgili düşüncesi : “ Zenginlik bir ülkeye ithal edilmez. O çalışma prensipleri üzerinde ancak kazanılır. İnsanın, ancak çalışması ve bilgisi sonucu ürettiği mucizeler vardır, onun dışında mucizeler yoktur.”
- Tüketim ve sahiplik açısında sermayeye bakışı: “ Şahsi mal varlığı sınırlamaya tabidir, sermayenin umumun iyiliği için kullanılması şarttır.”
- Eşitlik hakkındaki görüşü: “Allah'tan başka ilah yoktur, seçilmiş millet, seçilmiş ırk ve sınıf yoktur. Bütün insanlar eşittir.”
- Hukuk hakkındaki düşünceleri: “Hukuk sadece mesleğim değil; inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefemdir.”
- Kadın meselesine bakışı: “ Eğitim görmemiş, ihmal edilmiş ve her bir mutsuz kadın, müslüman halklarının yeniden doğuşunu başlatacak yeni nesilleri büyütemez ! ”
- Biat ve itaat hakkındaki tutumu: “ Allah'a itaat, insana itaati men eder. Allah bizi hayvanlardan farklı olarak dik yürür şekilde yarattı. Çoğu insan bu hakikati bilmez, hayatlarının çoğunda başkalarına eğilirler.”
- Teba zihniyeti ile özgürlük zihniyetine bakışı: “Bazı insanlar güçlü iktidara hayrandırlar, bunlar teba zihniyetli insanlardır ve tabi olmayı severler. Tebaya sahip bir zihniyet, insanlara, otoritelere ve putlara; özgürlük ruhuna sahip bir zihniyet ise bizi Allah'a ve adalete yöneltir”.
Özetle; her türlü şart ve ortamda “Müslüman” kalabilmeyi başarmış, rahmetli Bilge İnsan Aliya İzzetbegoviç'e selam olsun!