Işte böyle bir şehirde yaşıyoruz!Her defasında klavye başına geçtiğim de “Bu şehrin güzelliklerini yazayım” diyorum ancak ne hikmetse, her dokunuşta tuşların küskünlüğünü hisseder, hatta “Ne güzelliğimiz olduğunu sen bile söyleyemiyorsun değil mi?” sorusunu işitir gibiyim. Aslında dili olmayan ama bize dil olan klavyenin bu hissiyatını haksız da görmüyorum. Klavye üzerini süsleyen tuşların yönelttiği bu soruya yanıt arıyorum. Tuşlara inat bu aziz şehrin tarihi, kültürel ve doğal miraslarını yazayım istiyorum. Hatta elim değmişken kamu hizmetlerinin devasa boyutlara ulaştığını(!), hızlı çalışan bir bürokrasinin azmini(!) ilmek ilmek dokumak istiyorum bu sayfalara. Ama yapamıyorum. Sorun benim duygularımda ya da klavyede değil! Mesele, ‘Hayal dünyamızın ürünlerini ya da romanlaştırılmış bir memleket aşkını yazmak' da değil. “Doğa harikası Yüzen adalar, bedeni rahatlatan kaplıcalar, doğaya ahenk katan Peri Çayı, ciğerlere hayat veren ormanlar, asil bir akıntıyla yaşam öykülerine acı-tatlı anılar yazan Murat Nehri… vs.” yazarak kendimizi avutalım mı? İşsiz gençler, hantal bürokrasi, mühendislikten uzak bir kafa yapısıyla uygulamaya sokulan projeler ve bu sayede heba edilen milli servet, memleket eksenli olmak yerine birey eksenli bir kısır döngüyle ilerlemeyi unutan siyaset anlayışımız… Bunları vicdanımızın hangi köşesine koyacağız? Şehirlerarası yollarımız berbat bir halde iken, Kervansaray Kavşağı'nda her gün kaza riski oluşturan ancak aylardır tamir dahi edilemeyen koca çukurlar halen doldurulup onarımı yapılamamışken, Şimdiden yapmak varken köprüyle aynı anda yapılacak olan Asri mezarlık önündeki alt geçit inşaatına başlayamamışlarken hangi güzellikten bahsedelim? Şehrin göbeğinde yükselen binalara bakan her vatandaşın “Yazık! Çarşıyı açmak yerine kutu gibi binalarla şehrin geleceğini yok ettiler! Oysa bunların altında işyeri olsaydı Bingöl'e çok daha faydalı olurdu, çarşı genişler, hem vatandaş, hem esnaf, hem de memleket kazanırdı” sözlerini işitiyorken, “doğal güzelliklerimiz var” demek derdiğimizi hafifletmeye yetecek mi? Yatırımcının gelmediği, vasfını yitirmiş orman arazilerinin yatırıma açılamadığı, toptancı ve mobilya showroom mağazalarının tek merkezde toplatılıp hem çarşının rahatlatılması, hem de esnafın büyümesinin önünün açılmasının sağlanacağı çalışmaları halen fikirsel olarak tartışmaktan öteye geçemiyorken, memleket aşkına dair şiirler yazmamızın ne faydasını göreceğiz? Gençleri işsiz ve mesleksiz olduğu, yoksulluğun demir attığı, yapılan tek yatırımın kafeterya ve dürümcü açmak olduğu bu şehirde üretime dair bir çalışmanın varlığından söz edemiyorken, Peri Çayı'nın hangi yöne aktığını söylememizin kime ne faydası olacak? Okuma-yazması dahi kıt kanaat olan, bırakın proje üretmeyi, kendini dahi ifade edemeyenlerin siyaset mekanizmalarında aktif rol aldığı ve şehrin kaderine imza attığı bu topraklarda “İktidarın nimetlerinden faydalanamıyoruz. Gelişemiyor ve büyüyemiyoruz” dememiz ne kadar gerçekçi olacak? Her bayramda memleketine gelen yurttaşlarımızdan “Bingöl hiç değişmemiş. İnsan utanıyor! Diğer iller almış başını gidiyor, Bingöl yine eski Bingöl. Ne bir yatırım var, ne bir üretim, ne de şehirde fiziksel bir değişimi..!” sözlerini duyduğumuzda cevap veremiyor ve “haklısınız” demekten öteye geçemeyip başımızı öne eğmek zorunda kalıyorken, maden yataklarımıza dair methiyeler dizmemiz vicdanımıza ferahlatacak mı? Ağır aksak yürüyen ve kendi içine kapanık bir siyaset mekanizmasını, hantal yapısıyla vicdanlarda ‘verem' hastalığına vesile olacak bürokrasiyi, çaresiz ve uzanacak bir el bekleyen iş dünyasını, işsiz ve çaresiz gençleri bir kenara bıraktım..! Tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerden bahsettim ya! Onlara da değineyim ve çok basit bir soru yönelteyim; Bingöl'ün hangi güzelliğinden haberdarsınız? Ya da adını bildiklerinizi gördünüz mü? Hatta daha basit olsun diye “Bunlardan kaçı hakkında detaylı bilgi sahibisiniz? Bingöllü olmayan biri sorduğunda Bingöl'ün hangi güzelliğini detaylarıyla anlatabilirsiniz?” diye sorayım. Birçoğumuzun ‘Kaplıcalar, Yüzenada, Güneşin doğuşu ve Kral Kızı Kalesi' demekten öteye geçemediğinizi duyar gibiyim! Bu konuda ilin doğal, kültürel, sosyal ve tarihi varlıklarının tanıtıldığı, düğün ve cenaze törenlerinin nasıl olduğunun işlendiği, folklorik değerlerinin ele alındığı, manilerinin, yemeklerinin, türkülerinin aktarıldığı bir kitapçık ve CD hazırlamak, bunu halka ulaştırmak, okullarda öğrencilere bunu aktarmak gibi bir görevi bir türlü hatırlayamayan İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nden ne kadar haberdarız? Bingöl Valiliği'nin ya da ilgili kurumun bu konudaki çalışmasını göreniniz var mı? Şehir müzesi ihtiyacını karşılamak adına sürdürülen sessizliği ise bahse konu bile etmiyorum! Fırat Kalkınma Ajansı ve Yaşam İçin Sivil Toplum Derneği'nin materyalleriyle Bingöl'ü tanıtma çabasında olan bu şehirde kendimizi anlatıp tanıtamadığımızdan yakınıyorken, işsizlik, yatırım eksikliği ve kamu hizmetlerindeki sorunları tartışmamız sizce de biraz afaki olmuyor mu? Evet! Her yönüyle yamalı pantolon tanımlamasından öteye geçmeyen bir şehrin bireyleri olarak “Nasıl bir şehirde yaşıyorsunuz?” sorusuna, “İşte böyle bir şehirde yaşıyoruz” diyebiliyorum.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|