KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
26 Nisan 2025 Cumartesi
°C
Remzi Hansu
remzihansu12@hotmail.com

Islamda ailenin önemi

13 OCAK 2015 SALI 23:28
0
1776
0
AA aa

Aile, Anne-Baba ve çocuklardan meydana gelen küçük bir sosyal topluluktur. Yüce Allah, insanın soyunun korunması ve devamı, yeryüzünün imarı ve gelişimi için evliliği yasalaştırmıştır. İslam'ın öngördüğü kutsal bir bağ olan evlilik, aile kurumunu oluşturan, karı-koca arasındaki hayat müşterekliğinin adıdır. Aile, bu niteliğiyle toplumlarda kültürel kimliğin, insani değerlerin ve tarihi sürekliliğin koruyucusu ve aktarıcısı olan bir kurumdur.

Huzurlu bireyler ve toplumlar sevgi ve saygı üzerine kurulmuş ailelerle mümkün olabilir. Yüce Allah  “İçinizden kendileri ile huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve rahmet var etmesi, O'nun varlığının belgelerindendir.[1] buyurmuştur.

Evlilik için nikah şarttır. Nikah hem medeni bir sözleşme hem de bir ibadettir.  Birbirine haram olan kadın ve erkek, bu akitle birbirlerine helâl olurlar. Resmi nikah kıyılmadan dini nikah kıyan kimseye Türk Ceza Kanununun 230 uncu Maddesinin (5) inci fıkrasında üç yıla kadar hapis cazası öngörmüştür.. Eşlerin hukuki haklarının güvence altına alınması ancak resmi nikahla mümkündür. İdeal olan resmi nikahtan sonra dini nikahın kıyılmasıdır.

Anne-Babaların evlilik çağına gelmiş çocuklarını evlendirmeleri dini bir gerekliliktir. Bu konuda Allah “Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin”[2] buyurarak ailenin sorumluluğunu üstlene bilecek olgunluğa erişmiş gençlerin evlendirilmesinin bir vecibe olduğunu bildirmiştir. İnsan evlenerek hem gözlerini haramlardan sakındırmayı, hem de iffetini daha kolay koruyabilir.

Batı toplumu evliliği biyolojik bir ihtiyaçtan ibaret görürler. Doğum oranının düşük olması, çocuk düşünmemeleri, boşanmaların fazla olması, aile hayatlarının sağlıklı yürümemesi bu düşüncenin kanıtı gösterilebilir.  İslam inancına göre ise evlilik peygamberlerden bize miras olarak geçmiş bir sünnettir. Çünkü peygamberler evlenerek topluma örnek olmuşlardır. Peygamberimiz de ahirette ümmetinin çokluğuyla övüneceği bildirmiş, evlilik ve çocuk doğurmayı bir ibadet olarak görmüştür. 

Aile kurulurken meşru daire içerisinde mahrem olmayan üçüncü bir kişinin bulunmasıyla kız ve erkeğin birbirlerini görmesi, konuşmaları, tanışmaları, evlendikten sonra sevgi ve muhabbetin oluşması yönünden önemlidir. Bir kızla evleneceğini söyleyen Muğîre İbn Şu'be'ye, Hz. Peygamber (sav) alacağı kızı görüp görmediğini sormuş, o da görmediğini söyleyince: “Git onu gör, ileride anlaşmanızın sürekliliği için bu, ikinize de iyidir” buyurmuştur. Ancak uzun süre beraber yaşama, ileride evleneceğiz diye flört yapma, üçüncü bir kişinin olmadığı sessiz yerlerde baş başa kalma gibi bir birlikteliğin İslam inancına aykırı olduğunu bilmemiz lazımdır.

İslam inancına göre kocanın eşine karşı herhangi bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük takvadadır. Kim Allah'a karşı sorumluluk bilinci içerisinde hareket ederse üstün olan o dur. Evlilik sözleşmesi yapıldıktan sonra erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları olduğu gibi kadınların da erkekler üzerinde birtakım iyi davranışa dayalı hakları ortaya çıkar. Muaviye b. Hayde şöyle der: “Ya Resulallah kadınlarımızın bizim üzerimizdeki hakkı nedir? Dedim. Yediğin gibi onu da yedirmek giydiğin gibi onu da giydirmek ve yüzüne vurmamak, onu kötülememek, bir de darılıp ayrı yatmaya mecbur kaldığında onu ancak ev için de yapmaktır.”[3]buyurmuştur.

 

Allah kocaya evin geçimini ve sorumluluğunu yüklemiştir. Koca eşine mehrini cömertçe vermelidir. Rızası olmadan kendisinden geri almamalıdır. Nafaka (yeme, içme giyinme ve barınma)  temin etmek zorundadır. Evini ve eşini himaye etmesi gerekir. Eşini Allah'ın bir emaneti olarak görmeli ve haklarına tecavüz etmemelidir. Onu cehennem yakıtı olmaktan korumalıdır.  Karısına ve çocuklarına İslam hakkında gereken bilgileri mutlaka öğretmelidir. İyi geçinmeli ve aile efradına karşı cömert davranmalıdır.

Kadınında kocasına karşı görevleri vardır. Kadın kocasına itaat etmelinezaket ölçüleri içerisinde hareket etmeli, kocasına sevgi ile bağlanmalı ve kadınlık görevini yerine getirmelidir.  Kocasının onurunu korumalı, ailenin iffetini ve şerefini gözetmeli, kocasının evini ve malını muhafaza etmeli, israftan kaçınması gerekir.

Ağacın meyvesi olan çocuk, yaratılışla ilgili gelişmesini, ahlâk ve terbiyesini önce aileden alır. İnsan sevgisinin kaynağı da ailedir. Çocuğun nafakası, bakımı, terbiyesi, tahsili maddi yönlerle babaya, manevi yönleriyle de hem anneye hem babaya ait bir borçtur. Anne-babanın çocukları arasında fark gözetmemesi lazımdır.

Çocukların ebeveynine sevgi ve saygı duymaları, sözlerini dinlemeleri ve muhtaç oldukları zaman bakmaları çocuklar üzerinde bir borçtur.

Mutlu bir evliliğin ve huzurlu bir aile yuvasının kurulmasının bir başka şartı ise anne- babalar tarafından evliliğin kolaylaştırılmasıdır. Lükse kaçan, aşırı bir şekilde israf boyutlarını aşan ve sadece insanların beğenisini kazanmak için gerçekleştirilmek istenen evlilikler kişilere ağır külfetler getirmektedir. İslam dini her hususta olduğu gibi aile kurulması esnasında da mutedil olmayı, insanları maddi ve manevi sıkıntıya sokucu davranışları sergilememeyi bizlerden istemektedir. Çünkü zor ve külfetli evlilikler hayır ve mutluluk getirmemekte ve çoğu zaman da süreklilik arz etmemektedir. Zaten külfet ve masraf mutluluk veren şeyler değildir.

 

Huzurlu bir yuva için bir diğer önemli hususta namus'tur. Namus sadece tek tarafa özelliklede kadın tarafına yüklenmesi yanlıştır. Erkek ve kadın birbirleri üzerine örtü olmuş bireylerdir ve birbirlerinin namusunu koruma ve gözetmede ortaktırlar. Kadının yapması halinde namus zedeleneceği, erkeğin yapması halinde “erkek adam yapar” diyerek işin içinden çıkılacağı anlamına gelmemelidir. Her iki taraf da birbirlerini aldattıkları zaman namuslarını zedelemiş demektir. Kur'an-ı Kerim'de bu husus şöyle ifade edilmektedir. “Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler.”[4] buyrularak konunun önemine dikkat çekilmiştir.

 

Aile mahremiyeti ve sırlarını korumak da islamda önemlidir. Aile izin vermedikçe içeri girilmemelidir. Hadisi şerife göre mahremiyeti ihlâl, sâdece bir yere girmekle değil aynı zamanda bakmakla ve o yeri araştırıp incelemekle de gerçekleşir. Dolayısıyla kişi herhangi bir yere girmek üzere izin almak istediğinde Hz. Peygamber'in âdeti üzere, kapının biraz gerisinde, yan dönmüş vaziyette durulmalıdır.[5] Bu mekânlar çocuklarımız ve yakınlarımızla bir hayatı paylaştığımız, eğlendiğimiz, hatalar ettiğimiz ya da sevaplar işlediğimiz yerlerdir. Bu nedenle aile fertleri birbirine karşı saygılı olmalıdır. Aile sırları sayılabilecek şeylerin yayılmasının büyük bir yanlış ve günah olduğunu bilmelidir.

Karı-koca, asla evlerinin sırlarını ifşa etmemelidirSırrın ifşasını Peygamberimiz (sav), şer olarak niteleyerek: "Şüphesiz ki Kıyamet günü, Allah'ın en çok ehemmiyet vereceği emanet, karı-koca arasındaki emanettir. Karı ile koca birbiriyle içli dışlı olduktan sonra, hanımının sırlarını erkeğin etrafa yayması o gün en büyük ihanettir."[6] buyurur.

Günümüzde televizyon, internet, gazete gibi basın yayın yoluyla yayınlanan magazin haberleri ve sinemalarda hiçbir islâmî ve insanî endişe taşımadan gösterilen ahlâk dışı filmler, hadis-i şerifin anlatılmasını bile yasakladığı nice mahrem hâlleri, utanmadan-sıkılmadan gözler önüne serilmesi insanımızın iffet, hayâ ve namus duygularına âdeta zehir serpmektedir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki evli çiftler birbirlerine huzur kaynağı olmak isterlerse şu hususlara dikkat etmeleri mutluluklarını artıracaktır.

1. Unutmamak gerekir ki siz kadınları sadece anne ve babalarından değil Allah 'tan emanet olarak aldınız. Nitekim Efendimiz bir hadislerinde "Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allah'tan korkunuz. Zira siz onları Allah'ın bir emaneti olarak aldınız.[7]buyuruyor.  

2.Eşinize vakit ayırın çünkü sohbet bir ihtiyaçtır: Ne kadar meşgul ve çalışmalarınız ne kadar yoğun olursa olsun mutlaka eşinize ayıracağınız bir vakit bulun. Evinizde eşinizle canlı ve aktif bir sohbet atmosferi meydana getirin ve onunla sohbet edin. Güzel söz ve iltifatın eşinizin gıdası olduğunu unutmayın.

3. Eşinize iltifatlar edin ve onu takdir edin: Hanımınızın evinizdeki fedakârca çırpınışlarını daima takdirle anın. Ev işi ve çocuk bakımında ona mutlaka yardımcı olun.

4. Kendi anne-babanıza, akrabalarınıza gösterilmesini istediğiniz saygı kadar, onun da anne, baba ve yakınlarına gösterin.

5. Evinizin dışında ve işyerinde yaşamış olduğunuz problemleri kapının dışına atarak içeriye mütebessim bir çehre ile girin.

6. Arada sırada ufak da olsa hediyelerle eşinizin gönlünü alın.

7. Hanenizi ilgilendiren hususlarda eşinizle istişare etmeyi ihmal etmeyin. Ondan gizli işler yapmayın.

8. Çocuklarınız da olsa kimsenin yanında onu azarlamayın ve onu çevrenize şikayet etmeyin.

9. Yersiz kıskançlıklarla huzurunu bozmayın.

10. Eşinizin hatalarını ararken, sizin de mükemmel ve kusursuz olmadığınızı düşünün.



[1] Rum, 30/21  

[2] Nur, 24/32  

[3] Ebu Davut, Nikah, 12

[4] Nur, 18/30-31

[5] Ebu Davud, Edeb, 127

[6] Müslim; Nikâh 123–124  

[7] Müslim, Hacc, 147; Ebu Davud, Menasik, 56

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın