KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
28 Şubat 2025 Cuma
°C
Bünyamin Bayram
binbay12@hotmail.com

İslamcılık ve Siyasal İslam'ın Doğuşu

20 ŞUBAT 2025 PERŞEMBE 14:23
8
928
13
AA aa

‘İslamcılık', 19.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun gerileme döneminde cephedeki yenilgileri, özellikle Karlofça anlaşmasıyla yaşanan toprak kayıpları, İslam dünyasının yüzde seksenin sömürgeleşmesi (çoğu İngiliz sömürüsü) batının bilimsel ve teknolojik gelişimi ve üstünlüğü, İslam ülkelerindeki batılılaşma hareketleri ve batılı değerlere öykünme (Batı Taklitçiliği), bir kısım batılı siyaset ve düşünce adamlarının İslam dini ve Peygamberine yönelik eleştireli gibi nedenler dolayısıyla, önceleri II. Abdulhamit'in de benimsediği İttihad-ı İslam adı altında başlayan siyasi bir kalkınma ve toplumsal kurtuluş ideolojisi olarak ortaya çıkmış, ancak sonrasında “İslami Rönesans” Projesi ve modern Avrupa medeniyetinin İslâm dünyası aleyhinde oluşturduğu tehditlere, karşı koymanın yolu olarak görülmüştür.

“İslamcılık” kavramını ilk kullanan Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp olmuştur. Yusuf Akçura “Üç Tarzı Siyaset” (1904) Makalesinde, Osmanlının kurtuluşu için üç yol olduğunu söyler. Osmanlıcılık, bir Osmanlı milleti oluşturmak; İslamcılık, İslam inancına dayalı bir devlet kurmak; Türkçülük, Türk ulusuna dayalı bir devlet kurmak. Kendisi, Türk dünyasının birleşmesini önerir.

Osmanlının o ihtişamlı hakimiyet dönemleri geride kalmıştı. Y. Kemal Beyatlı geçmişe özlemini, “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik, Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik” dizeleriyle anıyordu.

Yenilgi ve gerilemeler, Müslüman önderleri ve aydınlarımızı derinden etkilemişti. Örneğin Ziya Paşa hüznünü, “gezdim diyar-ı küfrü hep beldeler, keşaneler gördüm; dolaştım Mülk-ü İslam'ı hep viraneler gördüm” diyerek dile getiriyor; M.Akif de, “Kur'an'dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz Kur'an'ı” sözleriyle bu durumdan kurtulmanın yolunu gösteriyordu.

İSLAMCILIĞIN YAYILMASI VE GELİŞİMİ

II. Meşrutiyet'in ilanından sonra etkili bir fikir hareketi özelliğini kazanan İslamcılık; din, siyaset ve kültür alanlarının hemen hepsinde görünür olmaya başladı.

İslam'ın her zaman bireye, aileye ve topluma dönük bir dünya, bir medeniyet tasavvuru olmuştur.

Tarihe bakıldığında, Peygamber sonrasında yaşanan her bunalımlı dönemlerde, Müslüman topluluklar, İslam'dan esinlenerek buhranlı dönemleri aşma arayışı yaşadıklarını görmekteyiz.

İşte 19.yüzyıl ve 20.yüzyıl başlarında yaşanan o bunalımlı durumdan nasıl kurtulabiliriz diye Müslüman mütefekkir ve aydınlar bir arayışa girerler. Sadece Osmanlı payitahtı olan Anadolu'da değil, tüm İslam coğrafyasında özellikle Mısır, İran, Hint ve Türkistan bölgelerinde de İslamcı düşünceler yayılmaya başlar.

İslamcılığı savunanlar, var olan çöküşten kurtulmanın yolu İslam'ın özüne, saf İslam'a, Kur'an, Peygamber ve selef dönemine yönelerek çözüm bulunacağını dillendirdiler. Ayrıca, anti emperyalist, sömürge karşıtlığı tavırları yanında, Avrupai değerlerin alınmasına, körü körüne batı taklitçiliğine karşı çıkarken, bir yandan da batının fennini ve tekniğini alalım, ama kültürünü-değerlerini almayalım, şeklinde bir orta yol da geliştirdiler.

Geriliğe sebep olan şey İslâm'ın hakikatinden uzaklaşılmış olmasıdır; şu hâlde çözüm de İslâm'ın hakikatine dönmekte yani, “İslamlaşmaktadır” düşüncesi yayılmaya başladı.

İSLAMCILIĞI BESLEYEN RUH

Kısa zamanda Müslümanlığı dünyanın yarısına, insanların beşte birine ulaştıran, oluşturduğu sahabe toplumu ve kurduğu İslam devletiyle örnek modelliği ortaya koyan bir Peygamberin ümmeti olmanın gururunu Müslüman toplumlar her zaman yaşamışlardır.

Kur'an gibi sağlam kitaba ve Kur'an'ın pratiği olan Peygamber sünnetine dayanan din olarak İslam'ın, hayatın her alanına yönelik önerileri ve hükümlerinin bulunması, halifeler dönemindeki büyük fütuhatlar, bin yıllık tarih içerisinde ortaya konan büyük imparatorluklar ve uygarlıklar mirasına sahip Müslümanların kurtuluş için İslam'dan ilham almaları ve ona başvurmaları haklı ve doğal bir durum olarak görülmelidir.

BATILILAŞMA PARADİGMASI

O dönemde, İslamcılık yanına ayrıca en etkili akımlardan biri de Batılılaşma hareketleridir. Yani İslam'dan kısmen uzaklaşıp Avrupa'yı esas alan siyasi reform hareketleridir. Tanzimat ve Islahat yenilikleriyle başlayan batılılaşma hareketleri, Avrupa'daki gelişmeler ve Fransız ihtilaliyle ortaya çıkan fikirler birçok aydınımızı, özellikle İttihad ve Terakki cemiyeti mensupları üzerinde etkili olmuş, II. Abdulhamit'in tahttan indirilmesiyle birlikte, Cumhuriyete kadar uzanan çizgide batılılaşma, devlet yönetimlerinde daha belirleyici olmuştur. Batılılaşma yazımın konusu olmadığı için detaya girmeyeceğim. Trabzon'da görev yaptığımız dönemlerde, benim de içinde bulunduğum bir grup çalışması olarak yazdığımız, “Batılılaşma Paradigması” kitabımızın özetini ayrı bir makalede ele alacağım. 

Yeni Osmanlıların önde gelen isimlerinden Nâmık Kemal, Ziyâ Paşa ve Ali Suâvi gibiler İslâmiyet'i, devlet eliyle yürütülen modernleşme sürecinde muhtemel kimlik kaybına karşı bir güvence olarak görüyorlardı.

İslâmcı düşüncenin coşkulu ve etkili bir sesi olan Mehmed Âkif de İslâmcıların bilim ve teknolojiye açık ancak değerler planında Batılılaşmaya kapalı olan modernleşme anlayışlarını savunmuş, eğitimde reforma öncelik vererek Efgānî'nin inkılâpçı tavrından ziyade Abduh'un reformcu anlayışının İslâmlaşma yolunda daha makul bir strateji olacağını belirtmiştir (Safahât, s. 176, 403, 430).

İSLAM VE PEYGAMBERİNE KARŞI ELEŞTİRİLER

Batının, İslam toplumları karşısında askeri ve teknolojik üstünlüğü, onları medeniyetlerinin de üstün olduğu yanılgısına götürmüştü. Oryantalist çalışmalar sonucu elde edilen ve çarpıtılmış bir kısım bilgileri kullanarak, kasıtlı bir biçimde Kur'an, Peygamber ve İslam'a karşı eleştirilerde bulundular. Batının bu anlamda İslam'a ve Müslüman toplumlara yönelik saldırısı yanında; bir de kendi içerisinde de tüm dinler ve Allah inancına karşı ciddi bir materyalist görüşler de gelişmekteydi. Bu düşünce bugün de Müslüman toplumlar üzerinde hala çok etkili olarak sürmektedir.

İSLAM VE KUR'AN'IN MÜDAFASI

İşte batının bu eleştirileri, Müslüman mütefekkirler arasında İslam'ı savunma refleksini, cevap verme çabaları İslamcılığın doğmasında ve gelişmesinde etkili olmuştur. Örneğin Ernest Renan'ın Sorbonne'da verdiği İslâm ve bilim konulu konferansta (L'Islamisme et la science, Paris 1883) ileri sürdüğü, İslâm'ın bilimsel gelişmeye engel olduğu yolundaki iddiaları Müslüman aydınlardan ciddi tepkiler görmüştür. Yeni Osmanlılar hareketi liderlerinden Nâmık Kemal'in Renan Müdafaanâmesi adlı eserini yazmıştır. (İstanbul 1326) Cemâleddîn-i Efgānî'nin Journal des débats gazetesinin 18 Mayıs 1883 tarihli nüshasında cevabı yayınlanmıştır.

Nâmık Kemal, anılan reddiyesinde, Renan'ın iddialarına cevap verirken İslâm medeniyetinin özellikle bilim ve felsefe alanında bir zamanlar ortaya koyduğu ilerlemeleri, doğrudan doğruya İslâm'ın ilmî ve fikrî araştırma yönündeki özgürlükçü değerlerine bağlamaktadır.

Bu yönde en çok gayret gösterenlerden biri de Said Nursi'dir (Mardin, s. 321-326). Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi adamı olarak Said Nursi hazretleri batının İslam'a yönelik hücumuna karşı, kendi deyimiyle “Kur'an'ın sönmez ve söndürülmez bir nur olduğunu, bütün dünyaya ispat edeceğim” iddiasını; Osmanlı döneminde yazdığı “Muhakemat” ve “İşaret-ül İcaz” eseriyle ve bir kısım makaleleriyle ve Cumhuriyet döneminde yazdığı Risale-i Nur eserleriyle ispat etmeye çalışmıştır.

Elmalılı da modern Avrupa felsefesinin talihsizliğini Müslüman bir muhitte doğmamış olmasında görüyor, Müslüman aydınların İslâmî birikimden yararlanarak bu talihsizliği aşabileceklerine, böylece diğer dinler içinde daima garip kalmış olan felsefenin İslâmiyet'te aradığını bulacağına inanıyordu (Metâlib ve Mezâhib, s. 10, 14-15, 18-19, 36).

Kur'an'ın bilimle uyumu ve bilimsel yorumu konusu da artık İslâmcı yazarların ilgi alanı olmuştur.

SİYASAL VE TOPLUMSAL/SİVİL İSLAMCILIK

İslamcılığı, Siyasal, toplumsal ve kültürel olarak sınıflayanlar olmuştur. Ancak, ben İslamcılığı 19. Ve 20. Yüzyıla özgü, özellikle de “Siyasal İslam” olarak kendisini gösteren, yaygın ideolojilere karşı gelişen bir tavır ve hareket olarak devlete ve yönetime talip akım olarak görüyorum.

Bu dönemlerde ortaya çıkan, bireyi ve toplumu eğiterek İslamileştirmeyi hedefleyen “Toplumsal ve Kültürel İslamcılık” akımları (cemaat, tarikat, vb. gruplar), her ne kadar çağın bir kısım modern değerlerine göre konumlanarak şekillenseler de bu tür İslami akımlar İslam tarihi içerisinde, geleneğimizde hep var olmuşlardır. Bu nedenle, “İslamcılık ve Siyasal İslam” çağımıza özgü bir kavram ve akım olarak görmek daha doğru olacaktır

Siyasal İslam ile toplumsal/kültürel İslam arasında en büyük fark, izlenen yöntemden kaynaklanmaktadır. Sivil/Toplumsal İslam, alttan üste doğru bireyi ve toplumu eğitilip, ıslah edilerek İslam'ın gelişimini ve hakimiyetinin sağlanmasını; siyasal İslam da, siyaset yoluyla iktidara gelerek devletin gücünü eğitim kurumlarını ve diğer olanaklarını kullanarak toplumu üstten alta doğru bir dönüştürülmesini hedeflemişlerdir.

Genelde cemaatler ve tarikatlar sivil İslam'ı, yani kültürel ve sosyal İslam'ı; Partiler ve Kurumsal Yapılar da Siyasal İslam'ı temsil ederler. İki akımın da bir dünya tasavvurları var, bir medeniyet idealleri var, toplumun ıslah edilmesi, dini yayma, dini tecdit etme Müslüman dünyayı bir araya getirme idealleri var. Bu iki akım mensuplarına da İslamcı diyenler varsa da ben buna katılmıyorum.

Toplumun ıslahını hedeflemişseniz ve bir medeniyet tasavvurunuz var ve bunu İslami referanstan beslenerek hayata siyaset yoluyla geçirmek istiyorsanız İslamcı bir Müslüman; bireyden başlayarak toplumu alttan üste doğru eğitim ve kültür yoluyla ıslah ederek İslam'ı yaymak istiyorsanız, İslam'ı Dava edinen, “Müslüman Dava Adamı” olarak nitelemek daha doğru olacaktır kanaatindeyim.

Bir sonraki yazım, İslamcılığın doğuşunda ve gelişiminde etkili olan aydınlar, Siyasal İslamcılığın ve toplumsal İslamcılığın analizi üzerine olacaktır.

Selam ve sevgilerimle

 

 

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113589)
26 Şubat 2025 Çarşamba 05:58
Mademki bu dünyada insanı sınamak için yaratıldığına inanıyoruz, neden dinimizi özgün haliyle yaşamamıza engel oluyorsunuz? Siyasallaşmış din, din olma özelliğini yitirmiş, ticari çıkar amaçlı bir sistemden başka bir şey değildir. Sayın yazar, amacınız ne? Sınavda kopya çekip ya da yanlış cevaplar vererek günah işlediğinizin farkında mısınız? Bu rahatlığı nereden buluyorsunuz? Peygamber döneminde siyasal İslam mı vardı
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113578)
24 Şubat 2025 Pazartesi 19:08
Kanımca bu islamcılığı bir kenara koyun, kendi enerjinizi bu yönde tüketmeyin sahi hangi İslam? Sorun toplumsal bir yaşamın ön koşulu iyi ahlak, vicdan ve merhamet ve paylaşım sosyal denklemin temel gövdesini oluşturur. Artık sahte islamcılık toplumu yordu ve alıcı yok tacir bir anlayış islamciliğa ihtiyaç duyulduğu zamanda tekrar sahneye sürer. Bımone veşi
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113538)
21 Şubat 2025 Cuma 19:22
' Ben bir hazineydim ancak bilinmek istedim.' Yüce Allah in ilk emri . Oku. Demek ki hazineye bilmek yoluyla ulaşılıyor. Ama kimse bunu dile getirmiyor. Biz toplum olarak okumaya ve okuyana ve bu okuma işini yayana düşmanız. Müslüman dava adamı nitelendirmenize uyan bugünlerde özellikle kim var Kİ ! Ne diyor iki cihan Efendisi (sav). Gerçek alimler ve adil yöneticiler cennete girerse ümit ederim ki ümmetimin tamamı da cennete girer. İlim ve güzel ahlak batıya taşınmıştır. Haberiniz olsun. İlim ve güzel ahlakÇILIK bu ümmeti kurtaracaktır ancak iman ve taatten son
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113533)
21 Şubat 2025 Cuma 17:55
Hocam siz biraz geriden takip ediyorsunuz galiba.Çünkü sizin de işaret ettiği gibi üç tarz-ı siyaset ola gelmiştir Osmanlıda.Bunlardan sırasıyla Osmamlıcılık ve İslamcılık öldü.Batıcılık da can çekişşiyor.İslam konusu olduğu için yazıyorum bugün bütün müslüman devletler milliyetçilik üzerine oturuyor.Israrla bunu anlamamanız çok ilginç .Her ülke milliyetçilik yapıyor ve siz bunu görmezlikten geliyorsunuz. Cahil olmadığınıza göre bir amacınız olmalı.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113542)
21 Şubat 2025 Cuma 21:20
@Misafir Kullanıcı Milliyetçilik de bir sosyolojik aşamadır. Benim burada itirazım İslamcılık anlayışı altında milliyetçilik yapılmasıdır. Milliyetçilik sekülerdir, oysa İslamcılık dini karekterlidir. Bu farkı ortaya koymak gerekir.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113540)
21 Şubat 2025 Cuma 20:03
@Misafir Kullanıcı Milliyetçilik hastalığı tespitinizde haklısınız ama ben bu yazımda İslam dünyasının düştüğü milliyetçilik ve diğer hastalıklar konusunu ele almadım ki; ben bu yazımda islamcılığın doğuşunu ve gelişimini ele aldım, selamlar
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113525)
21 Şubat 2025 Cuma 00:48
Saygi değer hocam 2 kere okudum. Öyle mükemmel tespit ve tahlil yapmışsınız ki acaba kaçırdığım bir nokta varmı diye tekrar okuduğum paragraflar oldu.
İnanki üst düzey yöneticiler bu yazıyı mutlaka okumalı. İslamı dert edinen referans olarak kabul eden ne kadar sivil toplum örgütleri ve islami bugünki siyasete malzeme olarak kullananlar bir kez daha oturup düşünmeleri ve bu tarihi süreçten dersler alması gerekir.
Acaba üstten aşağı doğru mu yoksa aşağıdan yukarı doğru mu mesafe alınmalı
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113524)
21 Şubat 2025 Cuma 00:47
İslam'da bilgi ve kültür o kadar çok ve bir o kadar da karmaşık ki her isteyen istediğini alıp istediği şekilde harmanlayabiliyor. Sayın yazarın yazdıklarını okuyunca 50 yıllık malumatımın tekrarından farklı hiçbir şey görmedim. 'Temcit pilav' ı gibi bir şey. Lafı uzatmaya hiç gerek yok Müslümanların kurtuluşunun iki yolu vardır: Birisi hiç anlamadan okudukları Kur'an'ı anlayarak okumaları!
ikincisi de kainat kitabı denilen kitabı batıllılar gibi akıl ve bilimin marifetiyle okumaları.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113544)
21 Şubat 2025 Cuma 23:44
@Misafir Kullanıcı Arkadaş, öneriniz güzel, yazıyı bir kere daha oku, islamcılıkta Kur'an ve öze dönüş olduğu gibi batının bilim ve tekniğini almak da var. Yazıda buna da değinilmiş.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113541)
21 Şubat 2025 Cuma 20:14
@Misafir Kullanıcı Arkadaş, güzel iki öneride bulundun, teşekkürler ancak yazıyı dikkatli okursanız İslamcılığın doğuşunda, Kur'an'ın özüne, saf İslam'a dönüş düşüncesi yanında batı bilim ve teknolojik gelişimini takip de var. Ayrıca, bu yazıda İslam dünyasının kurtuluşu için ne yapılması gerekir konusunda görüşlerimi yazmadım ki, eleştiride biraz insaflı ve gerçekçi olun, selamlar
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113520)
20 Şubat 2025 Perşembe 16:26
Çok güzel bir karşılaştırma ve tespitler yapmışsınız. İstifade ettik hocam
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113515)
20 Şubat 2025 Perşembe 14:58
Bir sonraki yazınız Türkiye'de siyasal islamın çöküşü olsun
Misafir Kullanıcı (@Misafir_113552)
22 Şubat 2025 Cumartesi 14:07
@Misafir Kullanıcı Aynı Zamanda TR deki siyasal lslamdan dolayı islamın gördüğü zararlar.
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın