IlıcalarAynı kaynaktan çok lezzetli bir de soğuk su çıkar ki, sıcak ve soğuk suyun birbiri ile karışmaması, Furkan Suresindeki ayeti (tatlı ve tuzlu suyun karışmamasını) hatırlatıp, içten bir ‘Subhanellah' dedirtir… Yüzyıla yakındır tadı değişmeyen, deforme olmayan kaplıca sularımız, hem bir mucize, hem de Allah'tan bu yöreye has çok büyük bir nimettir… Bingöl'e yolu düşüp, Ilıcalar'ın sıcak termal suyuna girmeyen, şifalı soğuk suyundan tatmayan nerede ise yoktur… Etrafındaki köy, dağ, yayla ve mezralarında ilginç mağara, şelale, tekke, medrese, cami, türbe, han ve ‘argi' dediğimiz tarihi değirmen kalıntıları da mevcudiyetini korumakta… Hatta yukarı Yenibaşlar mezrasında, öyle kaya mezarları var ki, bu tarihi mezarların Kilikyalılar dönemine ait olma ihtimali bile var… Özel ve kamuya ait iki konaklama tesisi de olup, yerli ve yabancı misafirlerin rahatlıkla tatil yapabilecekleri doğal bir tatil köyüdür Ilıcalar… Bu eşsiz, mucizevî ve tarihi turizm beldesi hakkında bazı gözlemlerim ve naçizane birkaç önerim olacak… Kaplıca işletmesinin devri ile mükemmel bir tesis yapılıp 15/20 kişiye istihdam sağlanmıştı. Ancak işletmenin devri ile kalınmayıp, etrafındaki yemyeşil dağ eteklerinin, hatta patika yolların bile satılması hala tartışılır... En son, tesis sahibi ile hazinenin mahkemelik olduğu soğuk suyun çıktığı yer satılır. Tesis sahibi ile hazine mahkemelik olup, mahkemenin tesis sahibi lehine geliştiğini gören başkan, bedavaya gitmemesi için burayı ihaleye çıkarır. İhaleye önemli bir madde konarak, bu yere herhangi bir yapı ve tesis yapılamayacağı şerhi konup, yeri alan kişinin burayı istediği şekilde kullanmasının önüne geçilir. Bu şerh iyi düşünülmüş bir fikir olsa da, satılma yerine kiralama yolu tercih edilseydi, daha sorunsuz bir süreç olabilirdi diye düşünüyorum… Son satıştan belediye kasasına 230 bin TL civarında bir para girmiş. Birikmiş borcu olan belediye için bu para küçümsenmeyecek bir rakam olsa da, “ya ileride tesis sahibi buraları halka kapatırsa” diye bazı endişeler var. Çünkü, daha önce de tesis sahibi tarafından dere üstündeki nostaljik köprü yıkılmış, sonra da tesis çıkışına tel örgü çekilmişti… Tesis önünde akan soğuk-şifalı sudan iki avuç su içip, elini yüzünü yıkayıp, yorgunluğunu atan köylü, artık buradan geçemiyor. Böylece arka tarafta olan bağ/bahçe, ahır ve meralara gitmek isteyen yöre halkı, bu güzergâhtan mahrum kaldı. Derenin beri tarafındaki yeni tesis güzergâhını kullanmak zorunda kalan yaşlı teyzelerimiz, amcalarımız, dedelerimiz, bağ ve bahçelerine gidip dönerken, sırtlarındaki çuvallarla, duvarlardan, dere sularından, koca-koca taşlardan atlayarak geçmek zorunda kaldılar..! Tesis sahibi abdestinde, namazında, defalarca hacca giden, her sene 7 kişiyi hacca gönderen, şirketlerinde yüzlerce kişiyi çalıştırıp iş/aş veren, bölgede en varlıklı ve hemen hemen her kurum ve kişiye sözü geçen, milyon dolarlara hükmeden saygın bir insandır... Yöre halkının rızası olmadan, nüfuzunu, maddi gücünü, ağırlığını kullanarak buralara sahip olduğuna asla ihtimal vermek istemiyorum... Çünkü Allah'ın, bu kadar imkân ve nimeti ile donattığı hayırsever bir insan, böyle şeylere tenezzül etmeyecektir. Varsa böyle bir ihtimal, en kısa zamanda telafi yoluna gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela, köprü tekrar yapılıp, tel örgü açılıp, yöre insanının rahatlıkla bağ/bahçelerine gidebilecekleri bir yol yapılabilir. Kısacık dünya hayatı için köylüden ah ve beddua almaya değmez tabi… Eski bakanımız Sayın Cevdet Yılmaz'ın katkıları, Bingöl Üniversitesi işbirliği ile eski havuz yıkılıp kamuya ait yeni bir tesis yapıldı. Bu tesiste de 20 ye yakın kişiye iş imkânı doğmuş oldu. Burada çalışanların tamamı belde de oturanlardan olsaydı çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum… Peki, bu tesisten belediyeye bir pay verildi mi, maalesef hayır. Belediye buradan bir kuruş alamıyor. Tüm gelir üniversiteye gidiyor. Bu konuda kim sorumlu ise gerçekten önemli bir hata yapılmış... Havuzun karşısına güzel ve çok yönlü bir aile parkı yapıldı. Bu parkta balık keyfinden ciğer ve kebabına kadar, aç olan karnınızı iştahla doyurabilirsiniz. Fakat dere ıslah ve temizliği istenen düzeye ulaşmadığından, kötü bir koku yayılmaktadır. Bu kadar güzel bir yer ve lezzet içinde böyle bir durum iştah bile kaçırtabiliyor… Çocukluğumuzun en güzel anılarından olan, üstü açık yazlık havuzun yıkıldığını görmek içimizi acıttı. Yemyeşil dağ eteğinde, üstü açık, sıcacık suyu olan bu havuz artık yok… Peki neden..? Beldede en büyük sıkıntı ‘içme suyu' olarak karşımıza çıkıyor. Öyle ki, yirmi dört saatte sadece bir saat kadar su akan evler var. Akan suyun tadı da içler acısı. Hâlbuki eskiden su ve tadında bir olumsuzluk yoktu. Her gelen başkan bu konuda bir adım atmaya çalışmış ama uğraşlar tersine tepmiş. Özellikle lezzetli Kürük suyu beldeden geçmesine rağmen, beldeye verilmemesi çok ilginç geldi bana. İçpınar Köyünden akan su da, ötedeki küçük Uzundere köyüne verilmiş. Merkez susuzluk çekerken, bu suyun beldenin içinden geçirilip başka yerlere verilmesi mantıklı değil. Sizin arazinizden su geçecek, ama başka yerlere… Tuhaf bir durum… Çatılardaki güneş enerjileri de çürümek üzere… Mevcut başkanın su sorununu çözmek için yaptığı yeni su deposu, sondaj çalışmaları ve kaynak arayışları var. Hatta en son Hacılar ve Yukarı Uzundere bölgesine gidilmiş. Baya külfetli olmasına rağmen, başkan ve genç muhtar kardeşimizin yoğun çabaları olmuş. Zorlu bir süreç onları bekliyor. İnşallah bu defa olumlu bir netice alınır... Araştırmalarıma göre, Yukarı Yenibaşlar köyünde, sulama için kullanılan bir kaynak var. Ve bu su aslında Uzundere köyüne ait. Bu su Uzundere köyüne kazandırılabilirse, İçpınar'dan gelen su merkeze verilecek ve böylece su sorunu büyük oranda halledilmiş olacak. Bunun için Yenibaşlar köylülerinin ikna edilmesi gerekiyor… İçme suyu sorunu kabul edilebilir bir durum değil. Ülkenin geniş su kaynaklarına sahip bu coğrafyada su sıkıntısı çekiliyorsa, bakan, vekil, vali, belediye başkanı ve konu ile alakalı müdürlerin bahanesi olamaz… Bingöl'den belde girişine gelindiğinde yapılan bölünmüş yolun ortasına ağaç dikilip yeşillendirme yapılabilir... Belde girişindeki virajlı yol hem tehlikeli hem de görüntü çok kötü. Yol kenarları istimlâk edilmesine rağmen çalışma yok... Köylü “illa ölümlü kazaların olması mı bekleniyor” denmekte… Karayolları müdürlüğü sıkıştırılmalı… Gençlerin ‘Âşıklar Tepesi' diye adlandırdığı tepenin hemen altı, çöp dökme alanı olarak belirlenmişti. Şu anda çöpler buraya dökülmüyor, bu çok olumlu bir hizmet olmuş… En kısa zamanda o bölge çöpten tamamen arındırılmalı… Mahallelerin günlük temizliği konusunda da bir sıkıntı var gibi... İş-Kur elemanlarına günlük temizlik işi verilmemiş. Sadece çöp bidonlarından çöp alınıp dökülüyor. Yani sokaklardaki toz-toprak, çöp, atık gibi fazlalıkları süpüren bir temizlik görevlisi yok. 25 işçinin olduğu küçük bir yerde, dönüşümlü olarak her mahalleye bir/iki kişi verilip, günde bir/iki defa süpürülebilir sokaklar. Ve bu, bir saat bile sürmez… Belde de imar sorunu devam ediyor. İsteyen istediği gibi bina, hatta apartman yapıyor. Ruhsat alma zorunluluğu yok. Belediyenin teknik elemanı ve yapı-denetimi de yok. Bu durum ister-istemez komşunun ya da köyün arazisini işgale neden olup, ileride ciddi bazı sorunlara da ortam doğurabilir… Sıkıntılı bir konu da, 1971 depreminde geçici olarak yapılan prefabrik meskenlerin hala yenilenmemesi... Olası bir depremde verilecek can kayıplarında son pişmanlıkların bir faydası olmayacaktır… Kapalı tutulan benzinlik, motel, lokanta ve düğün salonu için devlet desteği ile buralar en kısa zamanda canlandırılmalı. Buradaki halı sahanın durumu da içler acısı. Ilıcalara yakışır büyük bir sentetik saha yapılması gençler için acil bir konu… Allah'tan Tahir kardeşimizin küçük kahvehanesi var. O da olmasa, gençler lig maçlarını izlemek için ta Yenibaşlar köyüne gitmek zorunda… Ora köy olmasına rağmen masa tenisi bile var, gerisini siz düşünün..! Ilıcalar Belediye Spor adı ile üçüncü ligde oynayabilecek bir takım oluşturulabilirse, işte o zaman hem tesis, hem belde, hem de tarihi yerler çok daha ilgi görecek ve bölgesel çaptaki şöhret, ülkesel olarak kendini belirgin bir şekilde hissettirecektir… Bu potansiyeli de var Ilıcalar Belediyesinin… Bingöl merkeze bağlı olup da yolu asfaltlanmayan köy nerede ise yok. Ne yazık ki Ilıcalar bölgesini çok yakından ilgilendiren Dallıtepe-Ortaçanak köyü asfaltlanmayan yollardan bir yol. Bu yol neden yıllardır asfaltlanmıyor bunu anlamak mümkün değil. Bu bölgede Ilıcalar sakinlerinin yaylaları, mezraları, otlak ve meraları, bağ/bahçeleri var. Yol sıkıntısı gidip-gelişlere yansıyor. “Ilıcalar'ın sahibi olsaydı, bu yol şimdi kırk kere asfaltlanırdı” diyenler çok... Bakan danışmanı bile bu köylü iken bir gelişme olmuyorsa artık siz düşünün Ilıcalar'ın sahipsizliğini… Kokan dere, yıkılan köprü, köy girişi ve yazlık havuz konusundaki eleştirilerimiz için, “daha güzel ve üstü kapanıp açılabilen bir havuz, dere kokusunu giderici arıtma sistemi, yeni ve güzel bir köprü yapımı, köyün girişinin sıcak asfalt ile kaplanması, sentetik saha ve 20 adet yeni dükkân konularında proje sunulduğu, çok kısa süre içerisinde bu sorunların tarihe karışacağı” müjdesini aldık başkandan ve sabırsızlıkla bekliyoruz… Mevcut başkanın çabasını, mücadelesini, girişkenliğini görebiliyoruz. Fakat onun mücadelesi tek başına yetmiyor. Encümenlerin, muhtarların ve yöre halkının ona destek olması gerekiyor. Öyle ki yapılmak istenen birçok hizmete engel olmaya çalışanlar bile oluyor. Mesela beldenin girişine bir benzinlik yapılmak isteniyor ama buna bile karşı çıkanlar oluyor. Bunu anlamak mümkün değil... Beldenin temizliği, sunulan projeler, özellikle içme suyu sorunu, çok önemli konular. Kalan sürede bu eksiklikler giderilebilecek mi, bekleyip göreceğiz… “Her seçimde iktidar partisi bu bölgeden en fazla oyu almasına rağmen, hiçbir dönemde bu bölgeden bir aday göstermemiştir” diye sitem edenler haksız değil... Genelde Genç ve Solhan bölgelerinden seçilen adaylar da Ilıcalar'ın sorun ve ihtiyaçlarına ilgi göstermediklerinden, kaderi ile baş başa kalır bu bölge… Şimdilik top ortada… Başkana çok iş düşüyor. Eğer başarılı olursa, iktidar partisi, Ilıcalar bölgesine bir vekil adaylığı teklif edebilir. Başkanın başarısı, beldenin başarısı olacağından, herkesin ona yardımcı olması gerekiyor… Bölgede bu güne kadar üç belediye başkanı görev yaptı. Ankara'ya gelip, köy hizmetleri müdürünün Bingöllü olmasının verdiği bir ümit ile, sadece vidanjör almak için, günlerce otellerde kalan ilk başkana şahidim. Yine başkente gelip, bakan ve vekillerin etrafında pervane olup, Ilıcalar için bir projeye destek alabilir miyim diye, sabır üstüne sabır gösteren ikinci dönem başkanı bilirim. Yine bakanlıkta, bakan danışmanına dil döküp, beldeye iş makinesi isteyen üçüncü dönem başkanının çabasını gördüm… Bu da gösteriyor ki, bu belde için insanüstü bir çaba olmadığında, bakanlıklar-vekil-valilerden pek bir hayır görülmüyor... Bu vesile ile, tüm olumsuzluklara rağmen ilklere imza atıp belediyeyi borçsuz teslim eden Sayın Ahmet Demirçelik'e, belediyeye çok yönlü güzel bir iş makinesi kazandıran Sayın Maruf Günerigök'e ve beldenin altyapı sorununu çözen Gıyasettin Koçihan'a bölge halkı adına teşekkür ediyoruz… Allah razı olsun… Eski ya da yeni belediye başkanları, encümenler ve muhtarlar hakkında konuşurken, adaletten ayrılmadan, hak yemeden, rakip diye karalamadan konuşmak gerek... “Yiğidi öldürsen de hakkını yeme” diye bir atasözümüz var... İnşallah diğer konulardaki güzellik, dürüstlük, yardımlaşma ve İslami kardeşlik ruhu, siyasi konularda da kendini Ilıcalar beldesinde gösterir... Eleştiriler, öneriler, vatandaşın talepleri ve verilen sözlerin takipçisi olacağım. Olumlu ve olumsuz gelişmeleri yazmaya devam edeceğim. Çünkü ben bir Ilıcalar aşığıyım… Bakalım zaman nelere gebe… Mevla Görelim Neyler, Neylerse Güzel Eyler… Saygılarımla…
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 15 Ekim 2020 YENİDEN REFAH NEDEN BU KADAR PASİF!27 Eylül 2020 BÜROKRASİDE KARADENİZLİ İMPARATORLUĞU07 Eylül 2020 TÜRK KARDEŞLERİMİZ BİRAZ EMPATİ YAPABİLİRLER Mİ?14 Ağustos 2020 Ak Parti Kadın Kollarından Büyük Hata!
|