İlahiyatçıları/din adamlarını dinlerken ölçüleriniz olmalıBildiğiniz gibi ülkemizde, köfteleriyle meşhur bir lokantanın ürünlerinde domuz eti olduğu Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanmıştı. Bunun üzerine domuz eti üzerine her kesimde farklı yorumlar ve tepkiler de oluştu. “Eyvah bize domuz eti yedirdiler, halimiz ne olacak?” Veya “domuz eti konusunda hassas olduğumuz gibi, diğer hak ve hukuklar konusunda, helal kazanç konusunda niye duyarlı değiliz” haklı söylemler yanında; “ne var bunda domuz eti gayet güzel ve lezzetlidir” diyenler de oldu. Ancak, benim en çok ilgimi çeken yorum, üslubuma uygun olmadığı için ismini vermek istemediğim bir ilahiyatçıdan gelmişti: Domuz eti yasağının Sümerlerden İslam'a geçtiğini ve ilaveten İslam'da birçok konunun Sümerlerden alındığını anlatan video yayınladı. Kendisi iyi bir siyer tarihçisidir. Kendisini takip de eden biriyim. Ama çok iyi, doğru şeyler söylüyor diye takip ediyor değilim. Dinlememin tek nedeni, “Acaba bizim gözümüzden kaçan bir konu mu var? Ne tür eleştiriler getiriyor?” gibi merakımdır. Zihnimde siyer konusunda boşluk olmasın diye dinlediğim biridir. Çünkü o da bir kısım diğer İlahiyatçılar gibi İslam tarihi ve toplumunu eleştirmeye ve eksik aramaya adamış, en ekstrem ve en zayıf veya uydurma rivayetlerden hareketle eleştiriler getirmektedir. Bu şahıs ve Türkiye'de onun birçok İlahiyatçı bir öteki icat etmişler, geleneksel Müslüman diyorlar, yanlış adamlardan veya olaylardan hareketle bir kitleyi ve önemli İslami değerleri ve şahsiyetleri yeren bir yaklaşım içerisinde oluyorlar. Bu millet çocuğuna Ömer adı takıyor, onu korkak ve Uhut'da savaştan kaçan olarak anıyorlar. Bu millet, kahraman diye çocuklarına Ali adını koyuyor, onu siyaset bilmeyen olarak niteliyorlar. Elhasıl bu milleti ayakta tutan, milletin İslami bağını koruyan ne kadar değerlerimiz varsa bir yerlerden vurmaya çalışıyorlar. Allah'ın Kur'an'da övdüğü Bedir aslanlarını bile eleştiri konusu yapabiliyorlar. Elbet de her insanın ve tarihsel birçok olayın eleştirilecek tarafı vardır. Ancak, siz o olayların ve şahısların hep eksik ve yanlış tarafını öne çıkarırsanız, o şahısların birçok güzellikleri gölgelemiş olursunuz. Örneklik ve iyi tarafından olayları okumak, nesillerin yetiştirilmesinde, değerlerin aktarılmasında eğitim açısından. Bu nedenledir ki iyi tarafları yüksek büyüklerimizin küçük kusurlarını veya ayıplarını değil, iyi yönleriyle anarız ki örneklik teşkil etsin. Eğer kişinin kötü tarafı daha baskınsa da kötü model için kullanarak çocuklarımızı uyarırız. Çanakkale savaşında korkup kaçanları ön plana çıkarırsan o büyük destanı göremezsin. Bu millet sizin gibi düşünseydi Çanakkale'de zafer kazanamaz ve Akif sizin gibi baksaydı Çanakkale destanını yazamazdı… Ey aydınlar ve din adamları! Bu milletin imanla, dinle bağı kesilirse işte o zaman parçalanıp sömürge haline gelecektir. Eleştirilerinizi gidip akademi sıralarında yapın, bu milletin çocuklarının zihnini yalan yanlış şeylerle bulandırmayın, sizler sözde aydınsınız bu ülkede okudunuz, milletin vergisiyle kurulan Üniversitelerde hocalık yapıyorsunuz, ama milletin değerleriyle oynuyorsunuz. Madem bu toplumun içinden çıktınız, öyleyse topluma karşı sorumluluğunuz var, bu nedenle milleti millet yapan temel değer ve inançlarının güzellikleri ve erdemleriyle toplumu aydınlatmayı görev olarak bilmelisiniz. İslam'ın, kısa bir sürede, Arap yarımadasında hâkim olduğunu, Akif'in dediği gibi, “bir nefhada insanlığı kurtardı o masum, bir hamlede Kayserleri Kisra'ları serdi” dediği büyük Peygamberi zaferleri, 23 yıl gibi bir sürede çoğu bedevi ve ümmi olan bir toplumdan, diğer milletlere örnek ve öğretmen olan Sahabe namıyla adlandırılan o büyük kahramanları, o büyük destanın resmini bu topluma sunmak vicdanlı ve hakperest olan her İlahiyatçının temel misyonu olmalıdır. Bedir savaşında 300 aslan yürekli sahabe ile Bin kişilik müşrik ordusunu yenen o topluluğun hatalarına, küçük tartışmalarına takılırsanız, o büyük destanı göremez ve çocuklarınıza da örnek olarak sunamazsınız. Ey hoca… ‘Ben Hoca değil, akademisyenim' diyorsun ama akademisyen de bu topluma karşı sorumludur. Kusura bakma iddiaların büyük çoğunluğunu sahih kaynaklardan çok zayıf veya uydurma rivayetlere dayandıran, iddialarını kabul ettirmek için sık sık, “Vallahi, Billahi böyledir” diyen, karşı tarafa hakaretler yağdıran ve onları küçümseyen biri, akademisyen de olamaz. Sen ön yargılı, tarafgir ve hissiyatını karıştırdığın için o güzelim bilgileri tersine çeviriyorsun. Çok yazık!.. Domuz yasağının Sümer'lerden Yahudiliğe ve oradan da İslam'a geçtiğini söyledikten sonra, Sümerlerle İslam arasında birçok konuda olmadık benzerlikler kurarak bir video doldurdun. Ancak, olaylara yaklaşımlarda seninle benzer düşünceleri olan başka bir ilahiyatçı bile senin bu yorumlarına dayanamayarak, sana cevap niteliğinde, adınızı da vermeden centilmence ve ilmi bir yaklaşımla YouTube'da bir video yayınlayarak, senin domuz konusundaki iddianı, “domuzun Sümer'lerde bir dönem bazı yerlerde yasak olduğunu, ancak domuzun bir ticaret ve geçim kaynağı olarak devam ettiğini” yararlandığı ilmi makaleleri de söyleyerek yerle bir etti... Size cevap niteliği taşıyan videosunda Hocanın, “Ayetlerde domuz haramlığının sebebinin söylenmediği, ancak, domuzun haram olmasının Yahudi ve İslam toplumlarını diğer dinlerden ayırt edici, çocuk sünneti gibi bir alâmet olarak nitelemesi” takdire şayan bir tespitti… Sen ise kendisini bu tespitler için tebrik edip iddiandan vazgeçmek yerine, “Arkadaşız, bu bize yapılır mı? “Bize hücum edecek rezillere fırsat verdin”, vb. cümlelerle bilim adamına yakışmayan duygusal açıklamalarda bulundun… Hani sen geleneksel Müslüman diye nitelediğin, eleştirel bir konu bulduğunda bütün bir kitleyi hedef alacak şekilde, “GÜNAYDIN, TIN TIN…” diyerek alay ediyordun ya, şimdi bu sözü ben sana iade ediyorum: Sayın Hoca, GÜNAYDIN, TIN TIN… Sakın yanlış anlama ben geleneksel birçok güzel değerlerimizin varlığına inandığım gibi, birçok anlayış ve geleneğin İslam'a uygun olmadığını ve birçok alanda da yeniliklere ihtiyacımız olduğunu kabul eden biriyim. Ama sizin gibi küçümseyerek, aşağılayarak, yıkarak ve öteki yaratarak yaklaşmam. Gelelim senin SÜMERLERLE İLGİLİ İDDİALARINA Sümerlerle ilgili Muazzez İlmiye Çığ'ın bir makalesini okuduğunuzu söyleyerek, bu tür yorumlar yaptığınızı belirtiniz. Bu yaklaşımınız bilim adamına yakışır mı? Bu işler bir makale okumakla olur mu? Benim bu konuda iki makalem var sana göndereyim bir oku diyeceğim, ama ….Neyse… ETKİLENME DEMEK BEŞERî BİR YAKLAŞIMDIR.Öncelikle, İslami konularla Sümer gelenekleri arasında benzerlikler kurduğunuzda, sürekli İslam bunu etkilenerek aldı diyorsun. Etkilenme demek bir beşerî algıyı ifade ediyor, yani Hz. Muhammed onlardan etkilendi, bunları İslam'ın Kur'an'ın içine koydu. Yani Allah değil de Peygamberimiz Sümer'lerin uygulamalarını, Yahudilerin bulduğu şeyleri getirdi bize din olarak söyledi. Sözde, Kur'an'ın Allah tarafından Peygamberimize vahiy yoluyla geldiğine inandığınızı söylüyorsunuz. Allah, peygamberler eliyle diğer toplumlara emrettiği birçok hususu, İslam dininde de dile getirdi deseniz, daha doğru olmaz mıydı? SÜMER MİTOLOJİSİNİN SEMAVİ DİNLERİ ETKİLEMESİZaten bunu Türkiye'de ilk dile getiren Sümerolog M.İlmiye Çığ'dır. “Tevrat, İncil ve Kur'an'ın Sümer'deki Kökeni” isimli eseriyle bu iddiaları dile getirdi. Tüm inançsızlar onun yorumlarının üstüne balıklama uçtular. Tutunacak bir dal buldular adeta. Bu kitaptaki yorumları, din karşıtı davalarını ispat için kullandılar: Dinler ilahi kökenli değil beşeridir dediler. Bir ilahiyatçı olarak onlara cevap yazman gerekirken destekler nitelikte yaklaştınız. Bu kitabı okudum, imanım arttı, çünkü o kadar basit ilişkiler kurulmuş ki… Aslında birçok benzerlikler dinlerin aynı ışıktan beslendiğini gösteriyor. Bir önceki “Üç Kutsal Din Sümer Efsanelerinden mi Alındı” makalemde bu konuya değindiğim için burada ayrıca ele almayacağım. İLAHİYATÇILARI DİNLERKEN SAĞLAM ÖLÇÜLERİNİZ OLSUN!Baş kısımlarda anlattığım örnekler ilahiyatçıların nasıl çıkmazlarda olduğunu göstermekle beraber şunlara da dikkat edelim: Öncelikle İngiliz casus Hempher'in anılarını ve diğer casusların yaptıkları çalışmaları okuyun. Müslüman görünerek İslam dünyasını zayıflatmak ve dinden uzaklaştırmak için din ve devlet adamlarını nasıl etkileyip yönlendirdiklerini görürsünüz. Başta İngilizler olmak üzere 300 yıldır, İslam toplumları üzerinde oynanan oyunların din üzerindeki sonuçları: İslam'da en ihtilaflı konuları gündeme getirerek toplumu bölün ve gereksiz tartışmalarla vakit geçirsinler, güzel ve hayırlı çalışmalara zaman bulamasınlar. İslam toplumları Peygambere bağlılıkla dinlerini ve birliklerini koruyorlar. Bu nedenle Peygamberi sıradanlaştırın, o sıradan biri, Allah ile aramızda sadece postacıdır, deyip örneklik modelliğini zedeleyin, hadislere güveni kırın, hadislerin çoğunlukla uydurma olduğunu söyleyerek peygamberi devre dışı tutun ve Kur'an yeter deyin… (Elbette Kur'an bizim temel referansımızdır ve bu anlamda bize yeter, ama unutmayalım ki Kur'an'ı hayata en güzel aktaran, birçok ayetin açıkladığı gibi pratikte örnek model olarak ortaya koyan Peygamberimizdir) Toplumun güzel geleneklerini yıkmaya çalışın, mevlit, kandil, sünnet, vb. din dışı olarak niteleyin. Çünkü bu gelenekler İslam'ı toplumun tabanında canlı tutan uygulamalardır. Biliyorsunuz Bingöl'de Mevlit çok yaygındır. İşte bizim Peygamber ile duygusal bağımız o Mevlitlerde başladı. Geçenlerde komşumuzun çocuğu askerden geldiği için evinde Mevlit vermiş, Mevlitte Kur'an tilaveti ve ilahiler de okuyarak onlarca dost ve arkadaşına manevi gün yaşatmıştı. Ya kardeşim sizin başka işiniz yok mu böyle güzel geleneklerimizi hedef almışsınız? Peygamberin Miracını ve Mucizeleri inkâr edin. Müslümanlar Peygamberlerini diğer peygamberlerle yarıştırmak için mucizeler uyduruldu deyin. (Adamlar utanmadan Müslümanları Peygamberlerine iftira ederek suçluyorlar ve Hz. Musa'ya, Hz. İsa'ya layık gördükleri mucizeleri peygamberimize çok görüyorlar…) Toplumca örnek alınan, gururla anılan tarihsel şahsiyetleri eleştirerek onlara olan güveni kırarak Müslümanların ecdatlarıyla, tarihteki dini önderlerle bağlarını koparmaya çalışın. Tarikatları, İslami grupları dejenere edin ki, toplumun onlara güveni sarsılsın… Nitekim bunları büyük oranda başardılar. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu konularda yazdığım makalelerime bakmanızı öneriyorum. Emperyal güçlerin bu oyunlarına bilerek veya bilmeyerek alet olanları uyarıyoruz. Bilerek yapanlara, “haddinizi bilin!..”; Samimi olanlarına da, “İçinde büyüdüğünüz bu topluma karşı bir aydın olarak sorumlusunuz, yıkarak, öteki yaparak, sadece eleştirerek bir yere varamazsınız, size düşen en büyük görev milletin çocuklarını İslam'ın güzellikleriyle buluşturmanız olmalıdır. Bakın toplum sarsılmış ve gençlik elden gidiyor… Siz ise nelerle uğraşıyorsunuz… Çok yazık… Sevgi ve Saygılarımla…
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 07 Ekim 2024 Kur'an'ın, Tevrat, İncil ve Avesta'dan farkı02 Eylül 2024 Üç kutsal din Sümer efsanelerinden mi alındı?11 Ağustos 2024 Düşünme Örgümüz ve Ülfet Tuzağı: ATEİZM VE AGNOSTİSİZM25 Haziran 2024 Bilimsel Bilgiye Müslümanca ve Ateistçe Bakış!
|