HASTALIK MI GÜÇLÜ? TOPLUM MU BİLİNÇSİZ?Son dönemlerde artan Covid-19 vakalarına karşı yürütülen hummalı aşı çalışmaları hiç şüphesiz takdirle karşılanıyor! Ancak bu mücadele karşısında vaka sayılarındaki artışın tırmanışını sürdürmesi gösteriyor ki, aşıdan kaçanların yoğunluğundan öte daha büyük bir sorunumuz var! Aşıdan kaçanların bir kısmının ana mazeretlerinden biri de “Aşı korumuyorsa ne diye olayım?” şeklindedir. Oysa uzmanlar da ısrarla vurguluyor; “Aşı, kişiyi hastalığa karşı korumaz! Bireyin hastalığa karşı bağışıklığını güçlendirip hastalandığında süreci hafif atlatmasını destekler” diye..! Yine de “Aşının içinde ne olduğu belli değil, 1-2 yıl sonra olumsuz bir etki göstermeyeceğinin garantisi var mı? Madem aşıda sorun yok, niye evrak imzalatıyorlar!” diye de bir yığın cevap aranan soru da çabası..! Ancak tüm bu soruların kısa yanıtı şu; “Maske, mesafe ve hijyen hastalıktan korur, aşı ise hastalığa karşı bağışıklığı arttırarak yakalansak bile hafif atlatmamızı sağlar.” Burada aşı olmanın öneminden ziyade daha önemli bir soruna dikkat çekmek istiyorum. Nedir daha önemli olan? TOPLUMUN BİLİNÇ DÜZEYİ..! Normal şartlarda böylesi bir salgında altın değerindeki “Maske-Mesafe-Hijyen” kuralına sımsıkı sarılmak gerekiyor! Ama görülen tabloya bakılınca özellikle son iki aydır bu kurallardan olabildiğince uzaklaştık. Peki, toplum olarak ne yapıyoruz? - Toplu ulaşım araçlarında ya da toplu kullanım alanlarında maske takmıyoruz! - Tokalaşma ve sarılma gibi samimiyet ya da sevgi-muhabbet gösterişlerine devam ediyoruz! - Hastalığı kendimize konduramıyor, belirtilere rağmen kendimizi izole etmek yerine “Ceryanda kaldım, soğuk su içtim ondandır” gibi bahanelere sarılıp normal yaşantımıza devam edip hastalığı yayıyoruz! Ta ki, belirtiler artıp yatağa düşene kadar..! - Temaslı olmamıza rağmen, sırf 14 günlük karantinaya girmemek için bunu gizliyoruz! Aynı evin içinde olup temasını gizleyen binlerce insan var! Bu karantina korkusu, hastalığı taşıyıp inkar edenlerin de başlıca “gizleme” sebebidir! - Taziyelerde ve özellikle düğünlerde maske-mesafe kuralını hatırlayan bile olmuyor. Hatta hasta olup buralarda boy gösterenler de oldukça fazla. Sorunca da “Uzakta duruyorum” diye savunmaya geçiliyor! - Sırf karantinaya girmemek için belirtilere rağmen test vermiyor, hastalığımızı rutin bir rahatsızlık kabul edip toplum içinde bu virüsü yaymanın vicdani sorumluluğunu gözardı ediyoruz! - Mevzu başkası olduğunda kızıyor ve uyarıları sıralıyoruz ama mevzu kendimiz olunca hemen gizleme, örtbas etme yoluna başvuruyoruz. Hastalığın yayılmasıyla ilgili sorunları sıralamaya kalksak sayfalar yetmez! Ama insan kabullenemiyor! Bazen tahammül sınırlarını zorlayan hadiselere tanıklık etmek ya da tanıklarından dinlemek, şahsen ruhuma bir karabasan misali çöküyor! Ailesi hastalığa yakalanıp karantinada olan ve temaslı olmasına rağmen düğüne gidip yüzlerce insanla yakın temasta bulunmak ne kadar doğru ve ahlaki? Temasını gizliyor, belirti yok bahanesiyle düğüne gidiyor ve sonrasında test sonucu POZİTİF çıkıyor! Bir düğünde en az 50 kişinin bu virüsü kaptığını düşünsenize! Her gün onlarca düğün yapılıyor bu şehirde! Varın sonucu siz düşünün! Üstelik, o virüsü kapanların bulaştırdığı kitleyi de hesaba karmıyorum bile…! Bu yaklaşım ve zihniyetle nasıl yenebiliriz bu illeti? Aşı konusunda kimseye zoraki bir uygulama olmaz, olmamalı..! Kişi, ikna edilip kendi rızasıyla gidip aşısını yaptırmalı. Bu hususta aşı olmamakta ısrar edenleri ikna etmek, ilgili kurum ve kuruluşların görevidir! Ancak gördüğüm bir diğer husus, aşı tavsiyesinde bulunanlar aşı karşıtları karşısında daha pasif kalıyor! Virüs nasıl etkiliyse, aşı karşıtlarının propagandaları da o denli etkili..! Bilim, en etkili mücadelenin ve çıkış yolunun aşı olduğunu söylüyor! Ben, bilime inanıyor ve toplumun hastalığa karşı aşıyla direnç kazanması gerektiğini düşünerek herkese aşı olmayı tavsiye ediyorum! Olmayanların da kararına saygı duyuyor ama yine de kararlarını gözden geçirmelerini istiyorum. Bakın, sağlık camiası teyakkuzda! Sağlık Müdürü, başhekimler, hastane müdürleri başta olmak üzere tüm sağlıkçılar seferber olmuş durumda. Köy köy, kapı kapı dolaşıp aşı yaptırıyorlar. Neden? Aşı yaptırıp insanları olası hastalığa karşı hazır duruma getirmek için. Ama bunca emek ve çabayı duyarsızlığımızla, bilinçsiz tutumlarımızla heba ediyoruz! Aslında bu aşı timleri köyler gibi şehir ve ilçe merkezlerinde de oluşturulmalı! “Edemiyorum” diyenlerin bahanesi de bu vesileyle ortadan kalmış olur! Özetle; tüm bu çabalara rağmen onlarca insanın hayatına mal olan bu hastalığı devlet eliyle yenemeyeceğimiz aşikâr! Devlet yasak getirse de, aşıya dair bir zorlama metodu uygulasa da sonuç pek de değişmeyecek! Bu hastalığın yayılma hızını düşürecek ve bizleri bu illetten kurtaracak olan toplumsal bilincimizdir! Şayet halen hastalığı bilerek yada bilmeyerek yayıyorsak, tedbir almıyor ve kuralları hiçe sayıyorsak, bu tablo gösteriyor ki, bilinç düzeyimiz düşüktür! Bu düzeyde kalmaya devam ettiğimiz sürece hastalığı yayılmaya, hastalık dolayısıyla yakınlarımızı kaybetmeye ve çevremizdeki insanların vebalini almaya devam edeceğiz! Bir kez daha vurgulamak istiyorum; bu hastalığı devlet değil, toplum olarak bizler bilinçli ve duyarlı davranarak yenebiliriz! Lütfen maske-mesafe ve hijyen kurallarına riayet edip, aşımızı olalım! Ve son olarak; kendimizi sorgulayalım! Gerçekten ne kadar bilinçliyiz? Toplum sağlığını kendi menfaatlerimizden üstün tutuyor muyuz? Başkasının sağlığını da kendi sağlığımız kadar kıymetli görüyor muyuz? Tüm soruların cevabı EVET ise o zaman buyurun! Hastalık mı güçlü, yoksa toplum bilinci mi, görelim..! YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|