Hakaretle mi kazanacağız?Okumayan, okuduğunu anlamayan, küfrü eleştiri diye nitelendiren, kimseyi beğenmeyen, sosyal, kültürel, ekonomik ya da siyasal alanda herkese sövmeyi maharet sanan ve üslup adabını yerle yeksan eden bir zümrenin sosyal medyadaki varlığının acı sancısını derinden hissettiğimiz bir dönemi yaşıyoruz maalesef. Bu zümrenin varlığı, hiç şüphesiz toplum adına düşünen ya da yorumlayan bireyleri ziyadesiyle ürkütüyor. Çünkü yazılanların içeriğini ya da olayları değil, yazanın ya da söyleyenin kimliğini veya kişiliğini hedef alma alışkanlığı öne çıkıyor. Neden mi? Sosyal medyaya göz atarken sevgili Musa Apuhan'ın “Üç kişinin itibar etmediği adamın, 30 yıldır Bingöl halkının gönlüne taht kuran siyasetçi için ‘halkta karşılığı yok' diyerek eleştirmesi komik” sözünün altına yapılan yorumlara bakınca olayın sosyolojik derinliği ve aslında verilmek istenen mesaj yerine üç kişinin itibar etmediği kişi ile 30 yıllık siyasetçinin kim olduğunun merak edildiğini görüyoruz. İşte olay tam da burada kopuyor ve birçoğumuzun mustarip olduğu tabloya bürünüyor! Sosyal medyada her konuya söyleyecek sözü bulunan ve en kaba tabiriyle “herbokolog” kimliğine bürünmüş, cehaletin heykeli niteliğini taşıyan kitlenin olayları yanlış yorumlamalarıyla alevlenen tartışmalar artık mide bulandıracak hâl almış vaziyette. Musa Bey'in dediğinden yola çıkarsak, daha etrafında kabul görmemiş, sözüne itibar edilmeyen kimseler memleketin siyasetinde rol çalıyor, siyaset kurumlarına nota veriyor! ‘Çok biliyorsan sen siyasete gir' dediğinde bakışları yön değiştirenler ne acıdır ki, ‘benim hakkımda bir şey demesin' düşüncesine sahip siyasetçilerin verdiği primle memleketin hamisi kesiliyorlar! Sabah bir muhalefet parti liderinin TV programındaki konuşmalarını dinledim. Parti genel başkanı kendince ülkenin durumunu özetliyor, yapılan hatalar zincirini sıralıyor ve olması gerekenleri aktarıyor. Canlı yayının hemen altında yapılan yorumlara bakınca insan utanıyor! Adamın söylediklerinin aksini iddia edecek, tezini çürütecek tek bir kimse yok! İktidar yanlıları etmedik küfür, hakaret bırakmıyor! Malum, memlekette en kolay yafta “Fetöcü”lük ya… Bunu da eklemekten geri durmadılar! İbretle izledim, hayretle okudum ve sonuç tablosuna ziyadesiyle üzüldüm. Bir toplum bu kadar ayrıştırılamaz! Bünyamin Bayram hocamın son yazısında dediği üzere, kimse mahallesine toz kondurmuyor, sorgulamıyor, yargılamıyor, gerektiğinde cezalandırmıyor. Lider ne söylerse ona inanıyor, onu tatbik ediyor. İster iktidar olsun, isterse muhalefet…! Ekonomi alaşağı olmuş, toplum bundan rahatsız ve tepkisini dile getiriyor! İktidar cenahı ise buna karşılık tepkilerini paylaşanları vatan haini olmakla itham ediyor. Bir de ellerinde broşürle kapı kapı dolaşıp yeni ekonomi modelini anlatmaya çalışmaları da tam bir komedi! Çünkü daha kendileri bu modelin içeriğini bilmiyorlar. Ama ne yapıyorlar? Broşür dağıtıp fotoğraf paylaşıyorlar. Amaç ne? Teşkilat başkanlığına “Bakın, çalışıyoruz!” mesajı vermek! Peki, bu broşürleri dağıttıktan sonra toplumun yüzde kaçı bu modelin içeriğini anladı ya da tepkileri dindi? Var mı bu yönde somut bir istatistik? Sanmıyorum! İşte tribünlere oynamakla yürütülen ve toplumu ikna edici ya da bilgilendirici içerikten uzak bu siyaset, bugün iktidarın geldiği noktanın en hazin öyküsüdür. Bingöl toplumunun önemli bir kesiminin “Erdoğan Sevgisi” inkâr edilemez. Bunun semeresi ile varlık sürdürülüyor. Aksi halde iş, teşkilatın anlattıklarına kalsa iki güne dükkân kapanır! Bir de geçmişte kendileriyle birlikte yol yürüyen ancak gelinen noktada farklı adreslerde siyaset yapma gereği duyan insanları karalama alışkanlığı var. Kimse bu insanların neden gemiyi terk ettiğini düşünmüyor, sorgulamıyor! Yolunu ayırmışsa haindir, kötüdür, güvenilmezdir, iş bilmezdir. Şunu iyi anlıyoruz ki; iyi yapılan her şeyi Erdoğan yapmış. Kötüleri ise gemiyi terk edenler ya da alt kadrolar. Erdoğan'ın hata yaptığına ihtimal dahi vermiyorlar, veren olursa da hakareti saydırıyorlar! Çünkü lidere yönelik eleştiri günahtır onlar için. Allah muhafaza çarpılırlar filan… Muhalefetin de aşağı kalır yanı yok! Geçmişte bir şekilde iktidarı destekleyen ancak kötü gidişatı kabullenmeyip hataları dile getirenlere, öteden beri kendine muhalif kimliği yakıştıranlar tarafından “Hayırdır? Ne oldu? Yoksa sizde mi?” denilebiliyor! Yanlışı söylemeyi kendi özü sanan, muhalefet olmayı kendinden başkasına yakıştırmayan ve son dönemlerdeki gidişatı eleştirenlere ‘doğru yolu buldunuz sonunda' diyebilecek kibir abidelerini de ayrı tutuyorum. Sosyal medyada birkaç iktidar karşıtı söz yazmakla kendine muhalif kimliği kazandırmaya çalışan, savunduğu değerlerin derinliğini bilmeyen, iktidarı eleştirmek için kötüyü savunmayı makul sayan ve insanların fikirlerine saygı duymayı beceremeyen mahlûkatlar da cabası..! Siyaseten ayrıştık, kutuplaştık! Kendi gibi düşünmeyenleri düşmanlaştıran, yok sayan, hakaret eden, lanet okuyan bir varlığa dönüştük. Dinlemeyi bilmiyor, dinlediğimizi anlamıyor, anladığımızı yorumlayamıyoruz! Peki, herkes mi kötü? Değil elbette. Eleştirilerini takdir ettiğim, beğenerek dinlediğim ya da okuduğum çok kalender insanlar da var. Üslubu kişinin kimliğidir diyoruz ya, gerçekten kişiliği olgunlaşmış, sövmeden de eleştirebilen nadide kimseler de bulunuyor. Bu insanlarla sohbet etmek, olayları irdelemek hem keyif veriyor, hem de bilgi açısından yeni kazanımlar sağlıyor. Lakin sosyal medya penceresini açınca ruhsal travmanın eşiğine geliyoruz. Tam bir kaos ortamı! Bir birine hakaret edenlerin paylaşımlarından bilgi edineceğimiz konuları göremez oluyoruz. Bingöl'de bir siyasetçi bir konuyla ilgili görüşünü paylaşıyor ya da haber yapılıyor, altına alakasız bir yığın yorum yapılıyor. Sen böylesin, senin yakının bunu yaptı, senin köylün bunu etti diyerek saydırıyoruz. Neden konuya değil de kişiye odaklıyız? Ne söylemiş? Söyledikleri doğru mu, yanlış mı? Bu söylemlerin memlekete kazanımı ya da zararı nedir? Bol keseden sallamak kolay ya..! Bireysel beklentilerinin karşılık bulmaması sonucunda toplum mühendisliği yapıp adalet dağıttığını ya da adaletsizliğe karşı olduğunu iddia edenler de bilsinler ki, fazlasıyla sırıtıyor! Özetle; bir konuyla ilgili insanları yermeden, kişiliklerine sövmeden de eleştirimizi yapabiliriz. Kişiye değil, söylenenleri değerlendirip yorumladığımızda doğru yola ulaşacağız. Birine bir şey söylerken dönüp kendimize de baksak fena mı olur? Kendisini sosyal medya filozofu sananlara, hakaret edip mide bulandıranlara, kendisi gibi düşünmeyenlere dahi kötü söz söylemekten hayâ etmeyenlere imtiyaz tanındığı sürece bu toplum gelişemez! Vicdanını, merhamet ve hoşgörü duygularını ayrıştırıcı siyasetin gölgesinde bırakmayanlara selam olsun!
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|