Gücümüz yasaya değil de dine mi yetiyor?Telefonu açarken oldukça gür ve tok bir ses tonuyla giriş yaptı konuşmasına; “Çok gerginim! Ne yapmaya çalışıyor bunlar? Afganistan'a mı dönüşsün istiyorlar Türkiye'nin?” Ne olduğunu anlamaya çalışmak için “Sakin ol. Önce bir rahat nefes al ve neden öfkelendiğini bir anlat da ona göre konuşayım” dediğimde, Genç'teki karma eğitim mevzusuna ilişkin açıklamaları hatırlattı. Malumunuz, Genç Anadolu Lisesi'nde Okul Aile Birliği'nin talebiyle karma eğitim yerine kız-erkek öğrencilerin ayrı sınıflarda eğitim görmesi yönünde bir uygulamaya geçildi. Eğitim-Sen tarafından yapılan itiraz neticesinde uygulama sonlandırılıp okul idaresi hakkında Kaymakamlık ve Milli Eğitim Müdürlüğü'nce soruşturma başlatıldı. Tabi hararetli konuşması devam etti; “Bunlar yüzünden dinden soğudum. Dinde karma eğitime karşı bir şey var mı? Kur'an'da yazıyor mu?” Önce şunu belirtmek gerekir ki, Eğitim-Sen'in niyetini ya da benzer durumlara yaklaşımını hepimiz biliyoruz. Ama dava sonucu itibariyle haksız olmadıkları için bu uygulamayı iptal ettirebildiler. Çünkü yasalar buna müsaade etmiyor. 1789 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu gereği, karma eğitim esastır. Yine yasa kapsamında okullar sadece kız ya da sadece erkek öğrenci alımıyla eğitimini sürdürebilir. Buradan da anlaşılacağı üzere yasa gereği kız-erkek olarak sınıfları ayırmak mümkün değil. Velilerin bu yönde talebi olabilir, okul idaresi de iyi niyetle bu hususta bir adım atmıştır. Ama bu adım yasal değildir. Devlet Memuru yasalara uymakla yükümlüdür. Burada yasaya aykırılık gözükse de aslında yapılanlar tamamen iyi niyet çerçevesindedir. Aksi düşünülemez! Burada bir itiraz olacaksa şayet, yasal düzenlemeye yönelik olmalıdır. İnsanlar çocuklarının kız-erkek ayrı sınıflarda okumasını isteyebilir. Ki, Genç Anadolu Lisesi'ndeki okul aile birliği talebi de bunun açık göstergesi. İnsani ve demokratik taleplerin sürekli belirli kalıplar içerisinde 28 Şubat zihniyetinin esiri etmek saçmalıktır. Bireysel talepler ayrı tabi ki. Ama çoğunluğun talepleri de bir şekilde karşılık bulmalı. Gelelim arkadaşımın serzenişine...! Yasal düzenlemelerin açtığı yaraları tartışmak yerine dini ve dini hükümleri tartışmaya açmayı İslami ve İmani açıdan oldukça sakıncalı buluyorum. İmama kızıp dine küsemeyeceğimizi önceki yazılarımda belirtmiştim. Yine aynı tavrımı sürdürüyorum. İslam dini de, Kur'an hükümleri de, Hz. Peygamberin sünneti de nettir. Dini hükümleri günümüz sosyal yaşamına göre yorumlamaya kalkmak ve dini kendimize uydurmaya kalkmamız da doğru değildir. Yetişkin kız-erkek öğrencinin yan yana oturmasına ilişkin dini hüküm bellidir. Bunu laik bir anlayışla değerlendirip rejime veya güncel yaşantımıza aykırı görüp İslam hükmünü yok mu sayalım? Biz mi İslam'a uyacağız? Yoksa İslam'ı mı kendimize uyduracağız? Herkes bir anda alim oluyor, hüküm veriyor, fetva veriyor, olur olmaz sosyolojik değerlendirmelerle dini hükümleri değerlendirmeye kalkıyor. Kur'an'da yazmıyor diye vaz mı geçilsin dini hükümlerden? Kız-erkek öğrencilerine yan yana oturabileceğine yönelik Kur'an'da bir hüküm aramak nasıl bir kafa yapısı? Kur'an yazmıyor diye Peygamberin sünnetini mi yok sayalım? Toplum olarak bilgi sahibi olmadan yorum yapmaya pek bir hevesliyiz. Konuyu anlamadan karşımızdakini kafir de ilan edebiliyoruz, bir numaralı mümin de…! İnsanların imanını sorgulamak kimseye düşmez. Kararları, uygulamaları veya söylemleri yanlış olabilir. Doğrusunu biliyorsak bunu kırmadan, dökmeden düzeltebiliriz. İslami bir tebliğ de bunu gerektirir. İslam'ı öcü göstermek, hükümlerinin genel çerçevesini yok sayıp kısıtlı bir yorumla aktarmaya çalışırsak insanlar tabi ki dinden soğur. Ailede bir dini eğitim olmadığında, dini sosyal medyada öğrenmeye çalışan bir gençten nasıl bir tutum beklenebilir ki? Hiçbir cemaat, tarikat, topluluk ya da zümre İslam'ın temsilcisi değildir, olamaz. İslam, Yüce Allah'ın korumasındadır ve mutlaka nurunu tamamlayacaktır. Tabi ki cemaat, tarikat ve benzeri yapıların da varlığı kıymetlidir. Ancak dini kendine alan olarak açanlar, bundan rant devşirenler, güç elde edenler de var. Sırf bunları yapanlar var diye de İslam'a küsemeyiz, dini sorgulama gafletine düşemeyiz. İslam'a aykırı şekilde çeşitli inançların hortlamasının temel sebebi de, İslam'ı anlamayanların dini hükümleri günümüz sosyal yaşantısına göre değerlendirip yeni bir yol arayışına girmelerindendir. Ayrıca İslami hükümlerin gerçek manada uygulanmasının kime, ne zararı olabilir ki? Doğru, dürüst ve adil olmak, hak ve hukuku korumak, adaletin teminat altına alınması ve benzeri birçok hususta İslam'dan daha iyi hüküm veren bir din mi var? Bunlara uyunca Afganistan'a mı dönüşeceğiz? Hem, İslam'ı neden Afganistan ile özdeşleştiriyoruz ki? Sonuç olarak; Ülkemizdeki yasaların kısıtlayıcı ya da tek tipçi bir zihniyetten uzak, çoğulcu ve kapsayıcı olmasını beklemek en doğal ve tabii hakkımızdır. Genç İlçemizde ailelerin talebi kız-erkek öğrenci sınıflarının oluşturulması yönündeyse ve çoğunluğun kararı buysa, yasal mevzuat açısından bunun da bir karşılığı sunulmalı. İtirazlar yasal düzenlemelere yönelik olmalı. İslami bir hükmü bilip bilmeden değerlendirip fetva vermeye kalkmayalım. Aksi halde yasaları değil, dini değiştirmeye başlarız. Görünen o ki, yasaları değiştirmeye gücü yetmeyen İslam'ı değiştirmeye kalkıyor. Konuşup tartışacaksak şayet; sosyal medyanın rezilliğini, iki kuruş kazanmak için insanların soytarılığa bürünmesini, aile kavramının altına konulan dinamiti, cehaletin önlenememesi ve sosyal medya alimlerinin verdiği zararı konuşalım. Unutmayalım ki; İslam'ın bize değil, her konuda bizim İslam'a ihtiyacımız var. Net! Kalın sağlıcakla…!
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|