Gençliğin aynası: toplum!Son zamanlarda gençliğin bir takım hareketlerinden ötürü toplumun bazı kesimleri; “Ne olacak bu gençliğin hali veya nereye gidiyor bu gençlik? Bizim zamanımızda böyle değildi” diyerek ve gençliğe sormayarak kendi aralarında birbirlerine sitem etmekteler. Bu türden cümleleri duydukça sinirlenmemek elde değil. Evet! Gençlikte bir problem olabilir, gençliğin sorunları olabilir veya gençlik kendini iyi yetiştirmemiş de olabilir; lakin toplumun yetişkinleri olarak, “Ne yaptık bu gençliğe? Onlara nasıl bir yol gösterdik veya ne verdik de ne almayı bekliyoruz?” türünden sorular sorarak özeleştiri yaptık mı? Şu bir gerçek ki, hiçbir insan doğuştan herhangi bir bilgi ve tecrübeyle hayata gelmez. Ancak fıtrat üzere yaratıldığından zamanla sosyal çevre tarafından şekillenmeye başlar. Anne karnına düştüğü ilk andan itibaren de toplumun bir parçası olur ve anne karnında ilk sosyal çevresi ile tanışır. Toplum veya sosyal çevrenin insan üzerindeki etkisini John Locke “boş bir levhaya” yani “Tabula Rosa”ya benzeterek insanın bu boşluğu veya levhayı çevresindeki yaşantı ve deneyimlerle dolduracağını söylemiştir. Bu nedenledir ki; her insan veya her genç toplumun kendisine verdiğini alır. Atalarımızın “ağaç yaş iken eğilir” sözü de durumu göz önüne sermektedir. Şekil vermek istediğimiz ağaç kurumadan, herhangi bir şekle bürünmeden onu kendimize göre şekillendirerek güzel bir eser ortaya çıkarabiliriz. Gençlik de böyledir. Başka bir örnek ile ‘beyaz bir kâğıt gibidir' gençlik Yazarı (toplum) tarafından yazılmayı bekleyen bir roman, Duyguların yansıdığı bir şiirdir mesela. Gençler, toplumun aynasıdır. Toplumun kendilerine verdiği ahlakı, gelenekleri etki-tepki şeklinde ilerde topluma yansıtırlar. Bu sebepledir ki, toplumların genç unsurları bozuk olmaz. Ancak yetişkin insanlar bozuk olduğu zaman gençlik bozulur. Çocuk ve genç, bir toplumun geleceğidir. Toplum, geleceğini garanti altına almak istiyorsa kendi değerlerini yükseltip geliştirecek, sorunlara çözüm üretecek fertler yetiştirmelidir. Toplum, yeni yetişen nesle öncelikle kendi değerlerini, ahlakını, gelenek göreneklerini aktarabilmelidir. Kendi kültüründen uzak yetişen gençler bir kimlik veya benlik sorunu yaşayabileceğinden, ruhsal çöküntü içine girer ve sonuç olarak hem kendisine hem topluma zarar verir. Kendi kültürümüzü, toplumumuzun ahlakını öğretmeden başka kültürleri öğretmeye çalıştığımızda gençlerimiz “deve kuşu” misali ne olduğuna karar vermekte zorlanıp ne kuş olup özgürce uçabilecek ne de deve olup ağır şartların üstesinden gelebilecektir. Kafalarını toprağın altına gömerek sorunları çözdüklerini sanacaklardır. Bu da gençlikte bir takım sorunlar yaşanmasına sebep olacaktır. Bugünün yetişkinleri, farkında olsun veya olmasın gençlerin-çocukların “rol modelidir.” Çocuk, gelişiminin ilk yıllarında toplumu gözlemleyerek ve onları rol model görerek gelişim göstermektedir. Maalesef toplumumuz bu konuda “rol model” öğrenmenin önemini kavrayamamış ki, bunu da yaşadığım üzücü birkaç örnekle aktarmak isterim. Bir anne halk otobüsünde çocuğuna; yaşlılara saygılı davranmanın öneminden çok, çocuğunu maddiyata sevk eden “çocuğum da ücret verdi ve o oturacak” cümleleri kurarak çocuğunun vicdan ve ahlakını şimdiden köreltmekte. Bir baba çocuğuna paylaşımcı olmanın, toplumla iyi geçinmenin erdemliğini göstermek yerine çocuğundan bir şey isteyen büyüklerine “şuranı göster, al sana şu…” gibi yazmaktan hicap duyduğum söylemlerle paylaşımcı ve kardeşlik duygularını yok edip ego sahibi birey olmasına zemin oluşturmakta. Yarınlarımızın geleceği olan gençliğimize gelecekte iyi bir mevkie gelmenin veya maddi kazanç elde etmenin yollarını öğretmenin ötesinde onlara; ahlak, erdem ve insan yaşamına saygı gibi değerleri öğretelim ki, topluma ve insanlığa fayda veren nesil olabilsinler. Unutmamak lazım ki hepimizin hayatı çocuklar ve gençler için bir aynadır. Bizim hayatımız ne kadar iyi ise gençlerimizin geleceği emin adımlarla yürümeleri ve gelecekleri o kadar iyi olur ve toplum olarak daha az problemle karşılaşırız. Gençler de bizim aynamızdır. Gençlerimizin yaptıkları aslında bizim daha önce yaptıklarımızın bir yansımasıdır. Yazıma Victor Hugo'nun gençliğin değerini göstere sözü ile son vermek istiyorum. “Gençliğe yaşlılıktan daha çok hürmet etmeliyiz.”
YORUM YAZIN
|