EY OKUYUCU SÖZÜM SANADIR !Siz hiç cahillerin cehenneminde yaşadınız mı? Ben yaşadım. Cahilin cehenneminde yaşamak kadar zor bir şey yoktur O, olan ile olması gerekeni birbirine karıştırdığı için çok kolay bir hükme sahiptir. “Barika-i hakikat, müsademe-i efkardan doğar.” sözünün neye tekabül ettiğini bilmez. O her şeyi bilir. Nobrandır, haddini bilmezdir ve gaybın anahtarının kendi uhdesinde olduğunu sanır. Öğrendiği şeye kesin olarak inanır; kuşkuya ve yanlışlanabilir şeye ihtimal vermez. Karşı kıyıları keşfetmeye çıkmaz; var olanı över ve onu kutsar. Bütün çağrılara kapalıdır. Sınırlar içinde yaşar, fakat sınırlarını bilmez. Her şeye elini uzatır, haddini bilmez. Kibir ve gurur her tarafından akar. Kaba ve görgüsüzdür. Sanat ve estetik duygusundan haz etmez. Nezaketten ve naiflikten uzaktır. Ey okuyucu ! Ümmiliği ile cahili birbirine karıştırma. Cahil kişi günümüzde okuma yazma bilen kişidir. Ümmi ise ön kabulü ve önyargısı olmayan, hakka ve hukuka riayet eden, güzel bir söz söylendiğinde ona teslim olan ve olgulara olduğu gibi şahitlik edendir. Ümmi kişi, kainatta nev-i şahsına münhasır bir ferttir. Ümmi; fıtraten temiz olan ve ona giydirilmek istenen elbiseleri (atalarından kalan kirli gelenek izleri), taşımayan kişidir. Başka bir tabir ile ümmi, hakikat karşısında çırılçıplak olan kişidir. Ey okuyucu ! Hz. Muhammed (sav) da bir ümmi idi. Okur/yazardı, fakat ümmi idi. Atalarının (cahiliyenin) hiçbir kirli izini üzerinde taşımıyordu. Sen ise atalarınla övünüp duruyorsun. Onlara kutsallık hırkasını giydirip göklere çıkartıyorsun. Geçmişe gidip onlar gibi eski adetlere tapmak istiyorsun. Dünün güneşiyle ısınmaya çalışıyorsun. O ise geçmişin hiçbir değer yargısını kutsayıp öykünmedi. Çünkü o hanifti ve ümmi idi. Fıtraten temizdi ve haddini aşanları sevmezdi. Gerçeğe, sadece gerçeğe şahitlik ederdi ve herkes onun davranışlarından emindi. Ey okuyucu ! Sen, hiçbir şey yapmadan sadece ibadet edip cennete gideceğini düşünüyorsun. Kıldığın ibadetleri amaç bilip, iyiliğe araç olmadığını bilmeden yaşıyorsun. Sofrana konulan şeylere itiraz etmeden ellerinle yemeye çalışıyorsun. Ve sonra cenneti garanti görüp herkesin küfür üzerine gittiğini sanıyorsun. İyilik, doğruluk ve güzelliği keşfetmeden, o yoldan yürümeden cennete gidileceğini zannediyorsun. Ey okuyucu ! Günümüz insanı çıkarlarını Rab edinmiş bir varlıktır. Onun hanesinde hakikat, güzellik ve iyilik pek ışıldamaz. O, çıkar yağmuru ile yıkanmış durumundadır. Onun Allah ve peygamber ile ilişkisi ritüeldir. Hayatta onun için sınırlar ve kutsallar belirlenmiş durumdadır. Hz. İbrahim'in kıssasını tekrar tekrar okumanı isterdim… Ey okuyucu ! Sana bir sır vereyim: Derler ki, “bu kadar cahillik, ancak eğitim ile mümkündür.” Ki bu doğru bir savdır. Çağımızın en büyük öğütücü değirmeni okuldur. Çünkü okul formel değerleri verir; resmiyeti kutsar, herkesi aynileştirir. Zevksiz insanlar yığını yaratır. Kutsalları inşa eder, beyinlere nakşeder. Farklı olanı ötekileştirir, düşman ilan eder. Varlığı, kendi yaptıklarından değil, ötekinin düşmanlığı üzerinde bulur. Yaşama karşı tutumu aksiyoner değil, reaksiyonerdir. Ey okuyucu ! Cahil kişi kendi egosunu kutsal ilan edip, yeni kutsalları inşa etmekte mahirdir. Onun hiçbir kutsalına ilişemezsin. Üye olduğu parti, tabi olduğu lider, girmiş olduğu tarikat, mensup olduğu ideoloji, içinde doğduğu etnik veya dini/ mezhebi olgular ve benzeri verili her şeyi kutsallık zırhı ile kutsar. Oysa Allah insanı, insanın kulluğundan kurtarmak için çeşitli peygamberler göndermiştir. Peygamberler, “Ben de sizin gibi beşerim!” demelerine rağmen onlar, onlardan olmayan mucizeler istemişlerdir. Kimi peygamber taşlanmış, kimisi öldürülmüş, kimisi de sürgün edilmiştir…Ne kadar hazin değil mi? Sen de sınanmadan cennete gideceğini mi sanıyorsun !.. Ey okuyucu ! Sen de kendi gerçeğini Apis öküzü gibi kutsal ilan edip kutsuyorsun. Her şeyin senin gerçekliliğinde neşet ettiğini ve onda peyda olduğuna dair mitolojik efsaneler üretiyorsun. Oysa övündüğün, kutsadığın ve göklere çıkardığın şeylerin hepsi bu son yüzyıllara ait olduğunu unutuyorsun. O kadar çok kutsallar inşa etmişsin ki hangisini sayayım…Taptığın lider, doğduğun kavim, tabi olduğun gelenek, miras devraldığın bilgiler… Senin çokça kutsadığın ahalinin de her zaman hakikat üzerinde olmadığını sen de biliyorsun. Özellikle eğitilen, donatılan ve fıtratından koparılan bireylerin hep verili bilgiler üzerinde iletişim kurduklarını pek ala sen de anlıyorsun. Yüzünü güneşe döndürmekle gölgenin ortadan kalkacağını sanıyorsun. Oysa hakikati görmemek, hakikatin yok olduğu anlamına gelmediğini düşünmüyorsun bile. Sana büyük olarak gösterilen şeyler, o kadar küçük ki onları görmüyor ve Rab olarak onlara tapındığının farkında bile değilsin. Sen, sadece sana öğretilen şeylere aşıksın! Sana helal kılınan şeyleri başkalarına haram kılmaktan pek mahirsin. Kendi için istediğini başkaları için istememekte pek beceriklisin. Çünkü sana o kadar gereksiz şeyler öğretilmiştir ki başkalarının mutluluğunun senin cehennemin olduğuna inandırılmışsındır. Ey okuyucu ! Kaç defa ben de yazdığımı unuttum. Yeryüzünde her şey yok olsa, tüm kutsal kitaplar ortadan kalksa, bil ki insanlık için tek bir ilke vardır: “Kendin için istediğin şeyi başkaları için de istemek !” Onlar için istemediğin müddetçe, “eşrefi mahlukat” mertebesine ulaşamazsın!.. Ey okuyucu ! Asr´a yemin ederim ki, İnsanoğlu hüsrandadır. Ancak iyi işler yapanlar, birbirlerine gerçeği ve güzelliği tavsiye edenler ve sabırla bu uğurda yürüyenler istisnadır. Ve sen günümüz politikacıları ve yöneticileri gibi düşünme. Herkesin sana tabi olmasına rıza gösterme. Kendini yaşa. Herkes gibi olma. Ne ezen ne de ezilen ol. İnsanlar arasında eşitler arası ilişkiyi iste ve uygula… Rızkı verenin politikacılar /yöneticiler olmadığını bil. Onlar sizlerden aldıkları şeyleri az bir şey karşılığında size aktardıkları için, sen onları Rezzak zannediyorsun. Senin onlardan isteyeceğin tek bir şey vardır: Onları güzel söz ile adalete davet et ! Yüz çevirirlerse sen de onları yüzüstü bırak … Onlar, Rezzak olamazlar. Kendi eliyle kendi altını temizleyen kişileri “Rab” edinme… Bu seni şirke götürür! Sonsuz biat ve itaatin olmadığını bil. Onlar, doğrulukta, güzellikte ve iyilikte var oldukları müddetçe onlara rıza göster. Aksi durum seni küfre götürür. Küfür de seni zülme… Kimin seni yönettiğine değil, nasıl yönettiğine bak ! Zalime tabi bir kul olduğun müddetçe kurtuluşun olmayacağını bil. İnsan, ancak emek harcadığı şeyin karşılığıdır. Gerisi yoktur ! YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 25 Kasım 2024 ÖLÜMCÜL KİMLİKLER ve ŞAHSİYETİN ÖLÜMÜ15 Ekim 2024 Asilzade Bir Kadının Hikayesi: Godiva Efsanesi22 Aralık 2023 Konaktan Barınağa Bir Yerel Yönetim Klasiği (!)29 Ekim 2023 Demokrasi İle Taçlandırılmış Bir Cumhuriyet
|