Evrenselliğin yerelliği ve yerelliğin evrenselliği karşısında yönetim paradigmasıGerçeğin epistemolojisi açısından İktidar ve otoritenin, devlete ( temsili demokrasi) veya millete (doğrudan demokrasi) ait oluşu kurgusaldır. Yönetim, Platon'un tanımıyla her zaman “belli bazı kişi”lerin uhdesinde olmuştur. Bütün sistemler bir örgütsel yapı üzerinde kurulurlar. Örgütsel yapı, amaç değil araçtır! Araç olan şey kutsal olamaz. Pratik uygulama açısında yönetim felsefesini alıp değerlendirdiğimizde iki tane temel ilke vardır: Birisi “evrensellik”, diğeri de ise “yerellik” ilkesidir. Kanımca, bu iki ilkeyi iyi tanımlamadan, sınıflandırmadan yapılan her idari düzenleme kadük kalacaktır. Günümüzde toplumun ortak ihtiyaçlarını karşılamak ve genel faydayı sağlamak için idari sistemler ya “merkezi“ ya da “yerinde yönetim” olarak konumlanmış durumdadırlar. Bizim burada üzerinde durduğumuz ne aşırı bürokratik-merkeziyetçi anlayış ne de bölgesel düzeyde çatışmaya, bölmeye varan aşırı yerelleşme anlayışıdır. Devletten beklediğimiz; bölgeler arası gelişmişlik farkına yer vermeyecek; dengeli, şeffaf, katılımcı ve sorumlu bir yönetim yapısının oluşturulmasıdır. Kişinin iradesini sadece seçimle sınırlandırmak onun özgürlüğünü, özgünlüğünü dar kapsama indirgeyip hapsetmektir. Milli irade her zaman gerçeğin kendisi değildir ve olmaz da. Çoğunluğun verdiği kararlar her zaman hakikatin göstergesi olmaz. Azınlıkta kalan düşüncenin hakikat ile ilişkisinin olmadığını söylemek veya oylama ile sonucu ile tasdik edilen şeylerin hakikat olduğunu ileri sürmek yanlıştır. Plesibit, referandum, genel seçim toplumların iradelerinin tezahürü olabilir ama hakikatin kendisidir demek derelerde çok su götürür. Hak ve özgürlükleri oylama yöntemiyle belirlemek, hakikatin hanesine yapılan zülmdur. Haklar, bir grubun, sınıfın bir başka gruba veya sınıfa karşı kullanacağı şeyler değildir. Toplumun sağlıklı bir ilişki içinde yaşaya bilmesi için hak ve özgürlüklerin teminat altına alınması esasdır. İnsanın kendi kendini yönetmesi, insan fıtratının (demokrasi) temellidir. Seçim, günümüzde demokrasinin bir göstergesidir, toplumların nasıl iyi bir şekilde yönetileceğine dair değildir. Günümüzde modern devlet, tümüyle insanın iradesine ipotek kurmuştur. Bireyin bir özne olarak ortaya çıkıp kendini gerçekleştirmesine müsaade edilmemektedir. Varlığın görünürlüğünü ve iradenin tecelli etmesini engellemektedir. Onun için günümüzde yönetim biçimi, liyakat ve devletin fonksiyonu, insanın ontolojik yapısı açısından önemlidir. Bu konu mutlaka tartışılmalıdır. İnsan topluklarını yönetecek olan kişilerin ne tür niteliklere sahip olacakları önemli ve öncelikli bir konudur. Günümüz dünyasında ise bu meziyet maalesef tümüyle buhar olmuş haldedir. Dünyada ırkçılığın, sömürünün ve insani değerlerin bu kadar ayağa düşmesi bu ilkenin önemsenmemesindendir. Hâlbuki yöneticilerin niteliği ve yönetilme biçimi, insanlığın ulaştığı tekâmülü gösterir. Kimin bizi yönettiğinden ziyade, nasıl yönetildiğimiz önemlidir! Kendini gerçekleştirmenin yolu evrensel ile yerel arasında kurulan ilişkiye bağlıdır. Kendini yerelde güzel kılmayan hiçbir düşünce evrensel düzeye çıkamaz. Bir fiilin bir özne olan bireyde başlayıp aile, topluluk, ülke ve bölge düzeyine çıkmadığı müddetçe, gezegende aranan ve arzulanan evrensel bir statüye kavuşmaz. İyi bir düşünce, pratik hayatta test edilip gün ışığına çıkmadığı müddetçe ölü hükmündedir. Maalesef Türkiye de evrensel olmanın kabulü, yerelin inkarı üzerinde vücud bulmuştur. Bütün enternasyonalist düşünce ve hareketler, günümüzde modern ulus-devlet anlayışına kurban edilmiştir. Halbuki evrensel olmanın sahadaki görünürlüğü, yerel varlığının kabulüne bağlıdır. Yereli kapsamayan her evrensellik inkarı ve asimilasyonu içerir. Bütün kollektif kimlikler, mahalli olanı görmezden gelirler. Özneyi genelin içinde eriterek ve şahsiyetin kamusal alanda görünürlüğünü aynileştirmeye çalışırlar. İnsanın kendisini gerçekleştirmesine izin vermeyen bütün kolektif kimlikler A. Maaluf'un deyimi ile ölümcüldür. Bir kimliği evrensellik altında eritmek, onun varlığını yeryüzünde yersiz bırakmaktır. Varlığı, somut bir hakikate değmeyen evrensellik muğlaktır. Başka bir değişle, yereli kapsamayan bir evrenselliğin dünyada yeri yoktur. Bir yazarın değişiyle, “ Quran-i hakim”, beşerin diliyle, bir coğrafyanın lisanıyla Arapça olarak inmiştir. Vahiy herkese, evrensel soyut bir bütüne değil yani mücerred insanlığa değil, bir insan olan Muhammed-i Arabi'ye gelmiştir. Evrenselin çekirdeği yereldir. Yerelleşmeyen evrensel yok hükmündedir. Evrenselleşmeyen yerelde çatlamayı başaramamış tohum hükmündedir.” Her şeyi yerelleştirerek sonuca gitmeye çalışmak da yanlıştır. İnsanı kendisine, kabilesine, bölgesine hapseden anlayış bizi körlüğe götürür. Bu anlamıyla bütün kimlikler ölümcüldür. Aşırı yerellik, bir nevi narsizmdir. Kendi dışında kalanları ötekileştirir, görmezden gelir. Milliyetçilik ve hemşehrilik duygusu, bütün bir alemin kendisi için var olduğu inancına götürür. Başkalarını ötekileştirir ve hasımlaştırır; insanı körlüğe sevk eder. İnsanlığın ortak özelliklerini görmezlikten gelen her düşünce ve anlayış; toplumları ayrıştırır, atomize eder, başkalarıyla tanışmayı ve ilişkiye geçmeye ket vurur. Evrenselliğin ve yerelliğin tuzaklarına düşmeden yeni bir yönetimin temel dayanağını “ vahdet içinde kesret, kesret içinde vahdet”i bir bütün olarak görmek gerekir. Aksi takdirde bu paradokstan kurtulamayız. Evrenselliğin yerelliği ve yerelliğin evrenselliği karşısında, kamu yönetim anlayışımızı değiştirmemiz gerekir. Hak ve özgürlükleri ülke sathında evrensel kılıp, idare etme biçimizi de yerel kılmak gerekir. İnsanların kendilerini idare etmesinde korkmamak gerekir. Yönetimin temel ilke ve standartlarını ve yönetecek insanların temel niteliklerini ortaya koyduktan sonra her şeyin küçük bir ayrıntıda ibaret olduğu görülecektir. Yeni bir medeniyetin inşası ve ihyası ancak bu minvalde mümkündür. YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 25 Kasım 2024 ÖLÜMCÜL KİMLİKLER ve ŞAHSİYETİN ÖLÜMÜ15 Ekim 2024 Asilzade Bir Kadının Hikayesi: Godiva Efsanesi22 Aralık 2023 Konaktan Barınağa Bir Yerel Yönetim Klasiği (!)29 Ekim 2023 Demokrasi İle Taçlandırılmış Bir Cumhuriyet
|