Eğer dünyada elimde sağlam bir ölçü olsaydı -ki yoktur- yeryüzündeki insanları iki sınıfa ayırıp değerlendirirdim:” Medeni” olanlar ve “gayri medeni “olanlar!
Medeni insan, başkalarıyla ilişki kuran insandır.
Gayri medeni insan ise kendisinden başkasını görmez, kendini tamamlamış bir varlık olarak görür. Kendisini tamamlamış bir varlık dairesinde gören her özne, kibrin denizinde şeytanla haşır neşirdir.
İnsan, varlıklar aleminde bir yolcudur. Kendini tamamlamak için yola çıkmış “eksik” bir varlıktır. Varlık derecesi, bu dünyadan aldığı girdilere ve verdiği çıktılara göre olacaktır.
İnsanın verili bir kimliğe sahip oluşu veya sonra kazanması, onu medeni kılmaz. İnsan, ancak kendi emeğinin bir sonucudur ve kainata ilave edilmesinin tek bir hikmeti vardır: Kendini ve çevresini güzelleştirmek!
İnsanın varlıklar âleminde “varlığa” kavuşması; ancak güzelliğe yapılan yolculukla mümkündür.
Bu bab'da Türkiye'deki verili kimliklere baktığımızda nerede ise tüm kimlikler ayrıştırıcı bir özelliğe sahiptirler.
Verili bir kimliğe sahip olmak, sanki bir üstünlükmüş gibi algılanıyor. Doğduğumuz şehir, sahip olduğumuz cinsiyet, mensup olduğumuz etnitise, bağlı olduğumuz mezhep, talip olduğumuz felsefi düşünce ve ideoloji, oy verdiğimiz siyasi parti, içinde çalıştığımız müessese, sevdiğimiz spor kulübü hepsi ayrıştırıcı bir özellik arz eder.
Emeğin sonucu olarak kazanılmamış olan her şey, aslında insanı özünden koparır.
Bu ülkede sanki bütün mesele, bir kimliğe, bir şeye sahip olmaktır. Bütün mesele, kendimizi değiştirmeden sahip olduğumuz şeylerin bizi değiştireceğine inanmamızdır.
Determinizm bu ülkede her şeyi tanımlayan ve sonuçlandıran temel bir argümana dönüşmüş durumda. Fikriyat, beyanat; bütünüyle fiiliyattan soyutlanmış haldedir.
İnsanlık tarihi, insanın ayırıcı niteliği üzerinde çeşitli tanım ve tanımlamalarla doludur. “Konuşan”, “düşünen” ,”üreten” , “ sosyal “ vb. gibi çeşitli betimlemelerle doludur.
Kanımca, insanın en önemli niteliği; seçme iradesine sahip oluşudur.
İradenin tezahürü özgürlüğün bir sonucudur. Seçme özelliği, bütünüyle özgürlükten kaynaklanmaktadır.
Özgürlük, şahsiyetin varlıklar aleminde görünürlüğüdür.
Özgürlük, insana bahşedilmiştir. İnsanın varlıklar aleminde kendini gerçekleştirmesi, estetik duyarlılığının ve ontolojik yapısının bir gereğidir.
Yeryüzünün halifesi olarak yaratılan bir varlığın, başkalarının iradesi altında olması zulm olarak görülmüştür. “Hakimiyet Allah'ındır” lafzı bunun bir göstergesidir.
Kendi varlığını gerçekleştirmeyen bir özne, “ nesne” konumundadır.
( Bir sonraki yazımda devam edecek)