KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
21 Aralık 2024 Cumartesi
°C
Bünyamin Bayram
binbay12@hotmail.com

Din afyon mudur? Yoksa insanlığın vicdanı mıdır?

01 HAZİRAN 2022 ÇARŞAMBA 19:25
14
6416
12
AA aa

Gençliğimizde, K.Marks'ın “Din Afyondur” sözüne tepki duyar, Kominizmle ve imansızlıkla!.. Mücadeleye de konu ederdik. Hâlbuki aynı Marks, “Din her şeyin tepe taklak olduğu bir dünyada İnsanlığın Vicdanıdır” da demiştir. Biz Müslümanlar olarak Marks'ın bu sözünü hiç gündeme getirmedik maalesef…

Marks, Hz.İsa'ın, özel ve bireysel erdem bağlamında “sana bir tokat atana diğer yanağını çevir, gömleğini alana ceketini ver” benzeri sözlerinin, haksızlığa boyun eğme biçimine dönüştürülerek; aklı devre dışı tutan, sorgusuz itaati öneren, insanların sefalet ve mazlum hallerine sabır ve tevekkülü öneren söylemlerle, sermeyadar ve Hıristiyan din adamlarının elinde nasıl bir sömürüye dönüştüğünü gördüğü için bu sözleri söylemişti.

İslamın, yaşadığımız çağa sosyal hitabını derinden duyumsayan Rahmetli sosyolog Ali Şeriati de, “Eğer bir din yetimi korumuyor, kimsesize sahip çıkmıyor, ezilenlerin sesi soluğu olmuyorsa, yalandır ve afyondur. Bunlar olmadan kılınan Namaz, tutulan oruç, kılınan namaz, gidilen Hac, kesilen kurban, ihya edilen kandil geceleri, ziyaret edilen türbeler, vs. Ebu Cehil'in hacılara su verip de, yetimi ve yoksulu görmemesi gibi, yalandır, afyondur” sözleriyle, dinin yozlaşabildiğine dikkat çekmişti…

Dünya toplumlarının dinden uzaklaşmalarının en büyük nedenlerinden birincisi, Hıristiyan dininin yozlaştırılmasıdır. İkinci nedeni ise, özellikle son yüzyılda Müslüman toplumların İslam'a uygun olmayan yaşam tarzları ve dinin dünyevi çıkarlar için kullanılmasıdır.

Bu anlamda önce Hıristiyanlık dinine bakalım:

Bildiğiniz gibi Hz. İsa yazılı bir kitap bırakmadı. Kendisine inen İncil, Aramice dilinde geldiği halde, kendisinden sonra M.S 60-110 yılları arasında havarilerin anlatımları ve mektuplarına dayalı derlenip Yunanca olarak yazıya geçirilmiş, orijinal dilde yazıya aktarılmaması bile çok ciddi anlam kaymalarına neden olmaktadır. İlk zamanlar yüzlerce farklı İnciller varken, 325'te İznikte toplanan konseyde, bugünkü 4 incile indirilmiştir. Mevcut İncil'ler'deki anlayış, İsa'nın ortaya koymağa çalıştığı dinden çok, Pavlos'un Grek ve Yunan kültürü öğeleriyle şekillenmiş bir kitaba dönüşmüştür.

Allah, insanları gönderdiği dine mirasçı kıldığı halde, Yahudi ve Hıristiyanlar bu mirası sömürdüler, yozlaştırıp heba ettiler, ellerinde bir şey kalmadı, miraslarını yiyip bitirdiler. Dünyanın kırallığını kurdular, Allah'ın kırallığını unuttular.

Dostoyevski'nin, “büyük engizitör” şeklinde bir kavramsallaştırması var. Dostoyevski, bu kavramla dünyaya geri dönen İsa Mesih'in nasıl yargıladığını anlatır. Çünkü Hıristiyanlar öyle bir din ortaya koymuşlar ki, Hz. İsa bu dine göre suçlu durumda kalıyor. Kardinal, İsa'ya,  “senin getirdiğin Tanrı kırallığı karın doyurmadığı için biz kilise olarak dünyanın kırallığını kurduk, sen şimdi geldin bize tekrar Tanrı'nın kırallığını mı kuracaksın, seni yaktırırız” diyerek Hz. İsa'yı yargılarlar diyor.

İşte Karl Marx, Hiristiyanlığın bu anlayışına bakıp, haklı olarak “din bir afyondur” diyerek milyonlarca insanın imanını çalabilmiştir. Eğer Karl Marx Hz.Peygamberin (S.A.V) hayatını iyi bilmiş olsaydı, etrafında mazlumların ve müstaz'afların (ezilen, küçük görülen) yer aldığını öğrenmiş olsaydı ve "sizin en mücahidiniz zalime karşı hakkı savunanızdır" hadisini duymuş olsaydı, ‘din afyondur' genellemesini yapmayacak, Hıristiyan dini Afyon hale getirildi diyecek, İslam dinini ayrı tutacak, belki de Müslüman toplumlara, “insanı insan eden erdemlerle bezenmiş, Hz. Muhammed ve seçkin sahaabileri gibi örnek modelleri bulunan güzelim dininizi, temsil edemiyorsunuz!.. Ey Müslümanlar gerçek dininize ve özünüze dönün” şeklinde haykıracaktı.

Bu hitabı Hıristiyan dünyasına söyleyemezdi, çünkü dayanan dinin temel esasları bozulmuştu.

Eğer Sosyalistler, kahramanca ve mütevazı yaşayan, haksızlığa boyun eğmeyen büyük sahabi Hz. Ali'yi tanımış olsalardı, dillerinden Ali'yi düşürmez; Ebu Zerrri Gıffari gibi, altın biriktirip harcamayanlara karşı verdiği onurlu mücadelesini duymuş olsalardı, Onun altından heykelini dikerlerdi.

Gelelim İslam dinine:

Hz. Peygambere vahiy olarak inen Kur'an'ı Kerim'in Arapça aslının korunarak, peygamber döneminde yazıya geçirilmesi; Peygamberin 23 yıllık süre boyunca, Allah'tan aldığı emirleri ve İslam'ın esaslarını pratik hayata aktararak örnek model olması, (Hz. İsa yaklaşık üç yıl peygamberlik yapmış) Peygamberin dini uygulamalarının, yaşanan sünnet şeklinde günümüze kadar aktarılması; yani, İslam dininin temel esaslarının günümüze kadar sağlam bir şekilde gelmesi bakımında Hıristiyanlık dininden çok farklı bir konumu var.

Elimizde, tüm esaslarıyla sağlam duran bir din var. Sorunumuz, doğru İslam'ı ve İslam'a layık doğruluğa uygun bir hayat yaşamamaktır. Maalesef Müslümanlar olarak, Kur'an ve Sünnete uygun bir yaşam tarzı ortaya koyamadık. Tarih içerisinde olduğu gibi, bugünkü dünyamızda da dini çıkarlar ve güç elde etmek için kullanabildik.

Bedi-ü Zaman Said Nursi'nin dediği gibi, "Lisanımız Kur'an'ın ayetlerini okurken, hal ve etvarımızla manalarını izhar (gösterme) edebilseydik; sair (diğer) dinlerin tabileri, belki Avrupa kıtaları fevç fevç (dalga, dalga) islama gireceklerdi. Doğru İslam'ı ve İslamiyet'e layık doğruluğu yaşamadığımız sürece bu kırizi aşmamız çok güç olacaktır.

İslam dinin toplumda yeniden ümit haline gelebilmesi için;

İnsanı, insan haklarını, özgürlüğü, eşitliği, barış ve huzuru, vicdanı, ahlakı, aklı ve üretimi odağa koyan bir dini anlayışınız yoksa, insan ve evren üzerinden dünya projenizi ortaya koyan bir teolojiniz yoksa, İslam dinin toplumlar için yeniden umut haline getiremeyiz.

Bizler istersek, samimi birer Müslüman olarak Kur'an'a ve Sünnete yönelerek, çağımız dünyasını yeniden düze çıkarabiliriz.

İnsan çok bencil bir türdür her halde, yapmadan sürekli istiyor, Allah'ım bana ver bana ver… Peki, Allah'ın insanlardan istekli var, bu ne olacak, hep sen istiyorsun. Yunus suresi 25. Ayette, “Allah sizi selam (barış, huzur) diyarına çağırır, dilediğini dosdoğru yola iletir” Allah, bu ayetle bizden yaşadığınız dünyayı bir esenlik yurduna çevirmemizi istiyor.

“Allah'ım bize adil ve müreffeh bir dünya kurmamızı nasip et” duası bir yere kadardır. Allah'ın gücü var, O her şeye kadirdir ve elbet de bu duayı da yapmalıyız, ancak Allah bizden, eyleme geçerek, dünyayı adil bir düzene dönüştürmemizi istiyor, sizin gayretinize göre de yardımı erişecektir.

Dünyada yaşanan açlığa ve zulme seyirci kalıyorsanız, sadece, “Allah'ım fakirlere ve mazlumlara sen yardım eyle” duasıyla yetiniyorsanız, siz dini anlamadınız veya samimi değilsinizdir.

Dua edip, gereken gayreti göstermemek, Yahudilerin Musa'ya, “sen rabbinle git savaş, biz buradayız” demesine benziyor.

Allah, görünürde zulme veya açlığa sessiz kalır; çünkü O sizin ses vermenizi ister. Siz iman eden biri olarak, Allah'ın açlara ve mazlumlara uzanan eli, zulme direnen yüreği olmak istemez misiniz?

Kur'an'da, “Siz Allah'a yardım edin ki, Allah da size yardım etsin” ayeti ile bizden, dinin pratik hayata aktarılması için çaba göstermemiz gerektiğini ifade eder. Eğer biz onun bize indirdiği dinin yayılması ve yaşanması için çalışırsak; O da güçlü, ileri ve İslam'ın faziletiyle bezenmiş bir medeniyet kurmamıza yardım edeceğini vaad ediyor…

21.yüzyılda umut vaad eden, toplumu derinden etkileyecek bir İslami bir söylemle ortaya çıkacaksak; bireysel, toplumsal, ekonomik ve yönetsel tüm alanlarda çağın anlayacağı bir dil geliştirebilmeliyiz. Yani siz dini bir çıkış yaptığınızda, Allah tasavvurunuz, insan ve âlem tasavvurunuz nedir ortaya koymanız gerekir.

Allah tasavvurumuzda, “La ilahe illallah” diyerek, Allah'tan başka tüm ilahları red edip; heva ve hevese dayalı, insanın nefsin esiri ve kölesi durumuna getiren sefih medeniyetin üstünü çizebilecek miyiz?

Acaba, tüm otoriter ve dayatmacı biçimlerden bağımsız ve özgür bir düşünceye ulaşabilecek ve nefsin kötü arzularının kölesi olmaktan kurtulan bir insan tasavvuru ortaya koyabilecek miyiz?

Âlem ve evrenin Allah'ın varlığını, birliğini ve güzel isimlerini gösteren birer sanat eseri olduğunu, cisimleşmiş birer mektubu ve mesajı olduğunu görerek; kainatı bir kitap gibi okuyabilecek miyiz?

Eğer Allah tasavvurunuz ve dini anlayışınız, size haklarınızı koruma bilinci vermiyorsa, hak ve adalet söz konusu olduğunda yanlı davranmanıza götürüyorsa, sizi özgür kılmıyor ve aklınızı başkalarının emrine verdiriyorsa, o din sizin afyonunuz olmuştur.

Kabilelere ayrılmış, kendi kendine çalıp oynayan kapalı toplum olmaktan kurtulup, açık bir topluma dönüşmeliyiz. Çünkü bizim dünyaya duyuracak tevhid ve iman, ubudiyet, ahlak, fazilet ve erdem, adalet, merhamet, özgürlük, ortak akıl yani danışma,  akla ve delile dayanma, vb. evrensel değerlerimiz var. Bizlerin de dünyanın da bu değerlere çok çok ihtiyacı var…

Doğru İslam'ı ve İsalam'a layık doğruluğu yaşayabilme dileğiyle,

Muhabbetle selamlıyorum.

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Misafir Kullanıcı (@Misafir_93425)
16 Haziran 2022 Perşembe 12:52
Her şey ihtiyaçtan doğar.Bugün eğer dünya insanları mutsuz ise bunun nedeni dinlerinde yeterli olmadığı gerçeği var..Yeni bir toplum tasarımı gerekli diye düşünüyorum...Her alanda..
Misafir Kullanıcı (@Misafir_93008)
07 Haziran 2022 Salı 00:19
inen vahiyleri hafızlar ezberlemiş, katipler parça parça yazmış, Kur'an sağlam ve orijinal olarak tespit edilmiş, ancak Peygamber zamanında iki kapak arasında kitap hâline getirilmemesi çok hikmetli olmuş, çünkü daha sonra Kur'an'ı tehlikede görme korkusu, müslümanları dine sahip çıkmaya itmiş, dört elden dine sahip çıkama bilinci oluşmuş.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_93069)
08 Haziran 2022 Çarşamba 04:56
@Misafir Kullanıcı ilginc bir tespit,... Objectif gözlemler sonucu en mantikli tespit söyle olabilir: Muhamed peygambere hala vahi geldiginden dolayi kitaplastirmayi ertelemistir. O halde henüz bütüne kavusmamis ilahi calisma demek daha mantikli olmuyormu? Osmaninda canina tak etmis son noktayi koyuverip son kitap ilan etmis.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_93007)
07 Haziran 2022 Salı 00:10
Tarihsel bir kısım olayları dinin afyon olarak kullanılması yönünde yaptığınız değerlendirme, bilimsellikten uzaktır.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_92964)
06 Haziran 2022 Pazartesi 05:07
din afyondur ve tarih boyunca guc devsirmek icin bir arac olmustur. roma doneminde hristiyanlik kabul edilerek fakir halki daha iyi kontrol altina alacaklarina inanmislardi. islam ile vahsi arap colunde bir devrim yapildi. sonrasinda halifeler guc savasina girdi, hatta kiliclarina kuran sayfalari asilmak suretiyle din istismari yapildi. anadolu selcuklu dini afyon niyetine kullanan hashasiler tarafindan yikildi. fatih istanbul'u dinin afyon verici gucu ile fethetti (hatirla hadisleri). osmanli halifelik ile islam kavimlerini kontrol etti. feto din ile milyonlari kandirdi. devamini siz getirin.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_92906)
03 Haziran 2022 Cuma 02:13
Ona bakarsanız Muhamed peygamberinde kitabı yoktu. Osman tarafından derlenip toparlanıp kitap haline geldi. Osmanın derleyip topladıklarının güvenirliği ve orjinallığı tartışmalıdır. Ayriyetten Marksın islamiyete farklı bakacağını sanmıyordum.Marksın Tarihsel materyalizmi okumanızı öneririm.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_92947)
05 Haziran 2022 Pazar 03:21
@Misafir Kullanıcı Muhamed peygamberden 10 yil sonra Osman halife oluyor. Halifelik döneminde kitaplastiriyor. Benim sorum: Neden Muhamed peygamberin kendisi kitaplastirmaya gereksinim duymadi? Neden kitaplastirmadi? Halbuki kagit m.ö 2000 yillarda bulunmustu.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_92915)
03 Haziran 2022 Cuma 14:48
@Misafir Kullanıcı Hz Osman Dönemi sahabilerin dönemidir, tabiin dönemi değildir. Kuran zaten hafızlarca ezberlenmişti, ayetler parça parça parşömenlere yazılmıştır. yani kaynak ilktir, duyulmuş geçmiş zamana ait değil, ya da asırlar sonra yazılmamıştır, Peygamber efendimiz s.a.w. in vefatından çok kısa bir süre sonra kitap haline getirilmiştir. daha önce sadece kitap halinde değildi.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_92900)
03 Haziran 2022 Cuma 00:08
Peygamberin elinde din:AKSİYON
Siyasal İslamcıların elinde din: AFYON.
İslam adına çağın anlayacağı bir dil geliştirmek
veya din yahut Allah adına yeni tasavvurlar oluşturmak zaten asırlardan beri yalpalayan müslümanların bütünüyle kendilerini kaybetmelerine sebep olacaktır.
Çözüm; öze dönüştür. Kur'an'a dönüştür. Sadece ve sadece Kur'an'ın anlattığı dini din edinmektir.
Şunu da artı ifade edeyim ki; yazılarınızı takip ediyorum.
Bu yazınızda biraz daha özgür, biraz daha temel çizgiye yakınlaştığınızı hissettim.
Tebrik ettim.
Takdir ettim.
Selametle...
Misafir Kullanıcı (@Misafir_92916)
03 Haziran 2022 Cuma 14:58
@Misafir Kullanıcı dinimiz aksiyon dini değildir, gerçekçidir, doğrudur, mantıklıdır, insan yaşamına en uygun inançtır. Çünkü din Allah'tandır. Aksiyon ise heyecan verici şeylerdir, bazen çılgınlıktır, mantıksızlıktır...
Misafir Kullanıcı (@Misafir_92877)
02 Haziran 2022 Perşembe 16:21
İnanmak elbette bireyseldir lakin bir kişi müslüman olmuşsa diğer birey ve topluma karşı olmazsa olmaz sorumlulukları da olur, ya da bir toplum müslümansa birey ve diğer toplumlara karşı görev ve sorumlulukları vardır. Dinimiz İslam bireylerin kalbine aklına hapsedilmiş pasif bir inanç değildir. Lütfen dinimiz İslamı diğer inaç ve ideolojilerle düşünce ve fikirlerle kültürel normlarla falan karıştırmayalım. mesela zekat vermek hem bireysel hem toplumsaldır.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_92875)
02 Haziran 2022 Perşembe 15:59
Her insan yargı gününde tek başına Rabbin karşısında duracak bundan dolayı her koyun kendi bacağından asılı. Bizim ile Rab arasında ilişkimiz kimseyi ilgilendirmez. Eski ahitte Rabbin tapınağında kutsal yer ve en kutsal yer diye iki yere ayrılırdı en kutsal yer Rabbe en yakın yerdi bizim ve Tanrı arasında en kutsal yer ise yüreğimiz Rab ile orada buluşuruz. İnanç kişiseldir. Rab insana inanma özgürlüğünü vermiştir.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_92876)
02 Haziran 2022 Perşembe 16:16
@Misafir Kullanıcı hangi anlamda inanç kişiseldir dediğinizi bilmiyorum lakin İslam dininde birey hem diğer bireylerden hem de toplumdan sorumludur aynı şekilde toplumun da birey üzerinde sorumlulukları vardır. mesela zekat vermek hem bireysel hem toplumsal bir eylemdir, insanlara iyiliği emretmek, kötlükten sakındırmak hem bireysel hem toplumsal bir görevdir. v.s. sağlıcakla..
Misafir Kullanıcı (@Misafir_92874)
02 Haziran 2022 Perşembe 15:59
Her insan yargı gününde tek başına Rabbin karşısında duracak bundan dolayı her koyun kendi bacağından asılı. Bizim ile Rab arasında ilişkimiz kimseyi ilgilendirmez. Eski ahitte Rabbin tapınağında kutsal yer ve en kutsal yer diye iki yere ayrılırdı en kutsal yer Rabbe en yakın yerdi bizim ve Tanrı arasında en kutsal yer ise yüreğimiz Rab ile orada buluşuruz. İnanç kişiseldir. Rab insana inanma özgürlüğünü vermiştir.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_92853)
02 Haziran 2022 Perşembe 09:32
Hocam! ağzınıza sağlık içimden geçeni yazdınız. Rabbim tüm Müslümanlara is lamı doğru okumayı ,anlamayı ve yaşamayı nasip etsin.
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın