Dile ait gerçeklik ve dımılli-kırdi (zazaca)(Etimolojik Köken Üzerinden Tahlile Dayanan Deneme) İnsanın sosyal varlık olabilmesinin temel koşulu iletişimdir. İletişim, farklı psikososyal, duyuşsal ve bilişsel boyutu olan insanlar arasındaki ilişkiler üzerinden gerçekleşen ve iletişimdeki bu ilişkileri anlamlandıran temel faktör de dildir. Tarihsel olarak ben ve biz bakışına dayalı anlayışlar, toplumlardaki farklı sosyal yapılanmalar üzerinden anlam kazanır. Toplumsal ve kişisel aidiyet duygusunun oluşumundaki ben ve biz anlayışı da dil üzerinden ortaya çıkar. Dil hem toplumun düşünme sistemidir hem de toplumun belleğidir. Ve toplumun ortak duygu-düşüncesini de içeriğinde barındırır. Dolayısıyla dil bireyin kendisini tanıma ve tanımlama düşüncesine dayanan toplumsal aidiyet duygusunun belirleyicisi olup toplumun oluşturduğu iletişimsel sembolleri içeren ve topluma ait duyguları bireye aktarma aracı olarak karşımıza çıkar. Gerçekliğin dil üzerinden belirlenmesi veya çarpıtılması; Toplumun dilli üzerinden gerçekliğe ait hakikat üretilebileceği gibi, hakikatler çarpıtılarak da sunulabilir. Dilin etimolojik kökeninin ele alınışında amaç dilin gerçekliğine ait hakikatin belirlenmesi mi? yoksa belli kesimlere ait çıkarların korunmasını amaçlayan bir hizmet mi? olduğu önemlidir. Egemen sınıfın çıkarlarının koruması adına gerçekliği çarpıtmanın, toplumsal yabancılaşmaya neden olacağının da unutulmaması gerekir. Gerçekliğin belirlenmesine ait bu veri dikkate alınmadan dilin kökenine ve yapısına ait önermeler ortaya koymak her halükarda dil açısından eksiklik oluşturabilir. Dilin yapısında yer alan sembolik göstergeler (kavramlar) ile gerçeklik ilişkisi bizi dilin kaynağına götürür. Dili anlamanın yolu, dilin ait olduğu toplumun tarihsel, sosyolojik ve antropolojik verilerinin bir araya getirilmesiyle mümkün olur. Bu nedenle bir dilin etimolojisi, ait olduğu toplumun tarihsel ve sosyolojik geçmişi ile yakından ilişkili olup, ancak toplumun tarihsel geçmişinde yer alan veriler üzerinden anlaşılır. Dilin adlandırılmasındaki kültürel semboller ise bu durumun bir ifadesi olarak kabul edilebilir. Toplumları birbirinden ayırmada kullanılan tanımlamaya dayalı adlandırma, toplumun tarihsel geçmişinde yer alan diğer toplumlarla karşılaşma veya etkileşime girme biçimi üzerinden açıklanabilir. Tanımlamaya dayalı etimolojik toplum adlandırılmalarının birçok tarihsel örneği sıralanabilir. · Türk milletini tanımlayan “Türk” kelimesinin kökeni Arapçadaki “tereke” filinden gelmektedir, Türklerin anavatanları olan Orta Asya'dan batıya doğru göçlerinde Araplarla karşılaşınca, Arapların onları tanımlamak için "Etrak" kelimesini kullandıkları kolaylıkla görülebilir. “Etrak” kelimesi “tereke” kelimesinin ismi mefulü olup o işi yapan kişi anlamındadır. Bu durumu tarihsel ve sosyolojik verilerle ilişkilendirdiğimizde Türk toplumunu adlandıran Araplar ve Arap dilidir. Bu da bugün tarih sahnesinde yer alan Türklerin tanımlanmalarının kendi dilleriyle değil gittikleri coğrafyada hâkim olan dil tarafından tanımlanıp adlandırıldıklarını ortaya koymaktadır. · Tarihçi Cemil paşazade Ekrem Arap kaynaklarına dayanarak "Ermeni" kelimesinin “kaçaklar” anlamına geldiğini yazar. O hlade Ermeni milletini tanımlayan “Ermeni” kelimesinin kökeni ise Trakya'dan kaçarak Anadolu'nun doğusuna doğru gelip yerleşenleri, Kırdki-Kurmançki kaçaklar anlamına gelen "Ay(ku) remeniy" veya "Ay-remeniy"dir. Kurmançca da ise bu "Ew(ku)dıreviny) veya "Ew-e-dıreviny" şeklinde telafüz ediliyor. Cemil paşazade Ekrem sadece Kurmancça lehçesini değil Kürtçenin diğer lehçelerini de dikkate alsaydı “Ermeni” kelimesinin kökenini daha kolay çözümlerdi. Kürtçeyi Kurmancayla özdeşleştirme hatasına girmesi ve "Kürtçe" kelimesinin aslında hangi lehçeye tekabül ettiğini bilmemesi çıkarımlarda bulunmasını zorlaştırmış ve Arap kaynaklarının referansını anlayamamıştır. Bu da Ermenilerin tarih sahnesinde tanımlanmalarının kendi dilleriyle değil gittikleri coğrafyada hâkim olan Kürt dilleri tarafından tanımlandıklarını ortaya koymaktadır. Türk ve Ermenileri adlandıran kelimelerin, yaşadıkları coğrafyada hem kendi dillerinde hem de başka dillerde karşılığı yoktur. Sadece onları tanımlayan dillerde bu karşılık var. · “Zaza”ları tanımlayan "Zaza" kelimesi için tarihsel kaynaklarda M.Ö. 4-5 yyıla ait olan Bihistun Anıtlarında geçen "Zazana" kelimesiyle ilişkisi araştırıldığında net bir veriye ulaşılamıyor. Trabzon'da "Zazana Oğuz" ve "Güney Zazana" adında iki yerleşim yerinin bulunması anıtlarda geçen “Zazana” kelimesinin bunlara tekabül ettiği düşünülmektedir. S.Nişanyan internet adresinde bu kelimenin Yunanca kökenli olduğunu iddia etmektedir. Bu nedenle günümüzde kullanılan Zazat oplumunu ifa de etmemektedir. “Zaza” kelimesi tarihsel olarak bir toplumu ifade etmiyorsa bu kelimenin başka bir veri ile açıklanması gerekir. 1. Günümüzde Galeti-meşhur tanımla "Zaza" denilen toplumu tanımlayan “Zaza” kelimesinin hem kendi dilinde hem de diğer dillerde gerçekliğe tekabül eden bir karşılığının olmaması onu farklı bir bağlamda ele almamızı gerektirmektedir. Sosyolog Prof.Mehmet Özen Ziya Gökalp referansını kullanarak şu yargıda bulunur. “Dimili'lere Zaza ismini veren gene Türklerdir. Zaza kelimesini ne bizzat Zaza'lar, ne de Kurmançlar kullanmazlar.” 2. Tarihsel veri olarak "Zaza" kelimesiyle herhangi bir şekilde karşılaşmıyoruz. Taki oryantalist çalışmaların başladığı döneme kadar. Eğer Bihistun anıtlarında geçen "Zazana" kelimesinin Zazalarla alakası olsaydı aradaki tarihsel dönemlerde mutlaka o kelimenin bir yerlerde de geçmesi gerekirdi. Oysa o tarihsel süreçte bu kelime herhangi bir kaynakta geçmiyor. M.Ö 5.yüzyıldan Oryantalist (Doğu Araştırmacıları) çalışmaların başlangıcına kadar herhangi bir kaynakta bu kelimenin yer almamış olması, onun bir milleti adlandırmak için kullanıldığını iddia etmek pek mümkün görünmüyor. 3. “Zaza” kelimesinin “soylu”, “Kurmanç” kelimesinin ise “işçi-rençber” anlamına geldiği iddia edilir. Bu tamınlar doğru ise “Kurmanci” toplumun pazar lehçesi olduğu için zamanla tüm Kürtlerin ortak lehçesi haline gelmiştir. Ki etnik anlamda "Zaza" diye bir topluluktan veya milletten de tarihsel süreçte söz edilmiyor. Ama bu süreçte Kürtlerden pek çok kaynakta söz ediliyor. Ve Kürt diye bahsi geçen milletinde günümüzde Galeti-meşhur tanımla "Zaza" diye tabir edilen toplumun yaşadığı toprakları işaret etmektedir. 4. 5000 yılllık bir kaynak olan Zend Avesta “Zazaca” ağırlıklıdır. Kitapta “Ahura Mazda tu xu mıra rasti vaj” ibaresi var. Ve bu cümle 5000 yıllık olmasına rağmen hiç değişime uğramamıştır. “mazda” kelimesinin bizi verdi anlamına geldiği Zazaca bilenlerin malumudur. 5. Psikolojisde mizah gelişimine ait aşamalardan birisi "Kavramların Tutarsız Adlandırılması'ndan" kaynaklanan mizah anlayışıdır. Za-za sesinin çiftlenerek söylenmesi bu tür tutarsızlığa örnek oluşturabilen mizah anlayışıdır. Bu mizahı geliştirenler ise muhtemelen Kurmanç lehçesini konuşanlardır. Buna karşılık da "Kırdasi" küçümseme ifadesi de karşı mizahi bakışı ifade etmek için Dımıliler tarafından geliştirilmiştir. "Za" sesi Kürtçe, Arapçada ve diğer dillerde herhangi bir gerçekliğe karşılık gelmemektedir. Bu nedenle kelimenin gerçekliğini ortaya koyabilecek herhangi bir veri bulunamadığından bunun mizahi bir içerik taşıdığı kanaati daha mantıklı görünmektedir. 6. Bugün Kırd-Dımıli (Zazaca) üzerine Sosyolojik ve Antropolojik nitelikler taşıyan bir araştırma yapılsa, elli ve altmış yaş üstü Kurmancça lehçesini konuşanlara Zazaları tanımlayan adlandırma hakkında bir soru sorulduğun ekseriyetin buna "Kırd-Dımılli" cevabını verdiği görülecektir. Aynı soru Kurmaçlar hakında Zazalara sorulsa "Kırdasi-Kurmanç" cevabının da ekseriyeti oluşturacağı görülecektir. 7. "Dımıli-Kırd"ler yakın erkek akrabalarını sonu “za”(*) ile biten kelimelerle tanımlarlar. Kadınları ise “na” (*) ile biten kelimelerle tanımlarlar. Bu ifadelerden müzekkeri (erkeği) tanımlayan aynı hecenin iki kere tekrarlanması suretiyle “za-za” lakabıyla adlandırılmasına yol açtığı kanaatini taşımaktayım. “Zaza” kelimesinin akla uygun olabilen geçerli bir tarifi de şu şekilde olabilir. ”za” ve “na” ekleri ondan olmuş (doğmuş) anlamındadır. Farsçadaki ve Farsçadan Türkçeye geçen “Zade” ile aynı anlama gelir. De'za” veya Dat'za….:Amcaoğlu Dat-kena…..: Amcakızı Xal'za……: Dayıoğlu Xal-kena……: Dayıkızı Bırar'za…: Yeğen (erkek kardeş oğlu). Bırar-kena….: Kız yegen (Erkek kardeş kızı) War'za….: Yeğen (kızkardeş oğlu) v.s War-kena…...: Kız yegen (kız kardeş kızı) Bu kelimelerdeki gerçeklikte olduğu gibi “Zaza” kelimesinin de gerçekliğinin belirlenmesi gerekir. “Kırdki” kelimesinde yer alan "ki" eki tıpkı Türkçedeki çe/ca eki gibi dil bildiren bir ektir Tırki İngilizki, Farski, Kırdki gibi. Oysa “Zazaca” kelimesinde geçen “ca” eki bu dil yapısına ait bir ek olmayıp dilde herhangi bir anlamda oluşturmamaktadır. “Zazaca” kelimesindeki “ca” ekinin Türkçeden eklemlenmiştir. 8. Bu nedenlerle "Zaza" kelimesinin İslamiyet sonrası dönemlerde oluştuğu genel kabul görür. Küdüs'ü Haçlılardan alan Kürt komutan Selahaddin'e kadar da bu kelimenin kullanılmadığı kesindir. Ancak bundan sonra da kelimenin tam olarak ne zaman oluştuğu ise hala muğlâktır. YORUM YAZIN ![]()
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 25 Ocak 2016 Istilacı bozkır türkleri ve varlığını koruyan kürdler11 Ocak 2016 Kürdistan'daki çatışmalı ortam neyi amaçlamaktadır?05 Ocak 2016 Islam ve islamcılık29 Aralık 2015 Islamcıların yanılgısı
|