Devlet kime güvenmeli?Alışveriş sonrası avucuma bırakılan iki adet ‘1' lirayı stres topu gibi parmaklarımın arasında yuvarlarken, gözüme çarpan manzara karşısında “yuh” demekten kendimi alıkoyamadım. Eskiden de vardı belki de! Ama ilk kez bu kadar göze çarpmış, ya da ben ilk defa karşılaşmıştım. Liranın ‘tura' bölümünde “Türkçe Olimpiyatları 10. Yıl” yazıyordu. Kamudan aktarılan yığınca kaynağa da değinmiyorum! Hemen herkes hatırlar… Bingöl'de 500 Bin TL sadece stadyumdaki bir etkinlik için harcandı! Kamu kurumları “ben daha çok kaynak sağlayayım” yarışındaydılar! En çok kaynağı aktaran cennete gidecekmiş havası estiriliyordu! Kapısındaki fakiri doyurması nefsine ağır gelenler, bir organizasyon için kapışıyorlardı! Algısal açıdan o günkü organizasyonu kutsallaştıran güruhun bugünkü gerçek yüzü, elde edilen gücün çoğunlukla ‘devlet tarafından altın tepside sunulduğunu' gösteriyor! İftiralarla karattıkları hayatların hikâyelerini yeni yeni dinliyoruz. Özellikle 2010-2013 arasında palazlanan FETÖ, “Bizden olmayana yaşam hakkı yoktur” algısını beyinlere işlemişti. Kamuda ‘müdür veya amir olmak' isteyenler, ihale kapmak isteyen müteahhitler, işlerini büyütmek isteyen esnaflar, ‘abi' mertebesine yükselmek isteyen eğitimciler ve dahası… Makam, para ve farklı beklentileri olanların bütünleştiği, sohbet halkalarını büyüttüğü yapı, artık önü alınmaz bir çığ gibi büyümüştü! En kötüsü de, tüm olan bitenleri gördüğü halde “devlet bir şey demiyorsa ben neden kötü olayım” diyerek sessiz kalmak zorunda hissedenler… Aslında bu iç sesi çok büyüktü ama sadece içten içe duyulduğu için korkuların esiri oluyordu. Şimdi ise dış sesi olunca gürültünün ve yakınmanın büyüklüğünü daha iyi görebiliyoruz. Menfaat uğruna palazlanma döngüsünde yer alanların aslında daha çok “himmet” ödeyerek eridiği görülmek istenmiyordu! Çünkü içine düştükleri girdaptan kurtulmaları o kadar da kolay olmuyordu! Çıksa bile, hiç beklenmedik zorluk ve yeni girdaplarla karşılaşmayacağının garantisi de yoktu! Devleti ele geçirdiği 2010 itibariyle çok açık ve net bir şekilde görülen FETÖ'nün, ağırlıklı olarak Yargı, Emniyet ve Askeri kanadının güçlendiği aşikârdı. Diğer kurumlar da cabası… Özellikle Defterdarlıkları sıkı bir incelemeye alsalar, peşkeş çekilen araziler, sağlanan rantlar çok daha iyi görülebilir! İş dünyasında da bu kadar güçlenmelerinin yegane sebebi de elbette “menfaat” ilişkisine dayalıydı. Bir mülki amirin “Yazılım firmaları dikkatle incelenmeli, siber saldırılar ve işlemlerin üzerinde ciddiyetle durulmalı” hatırlatmasını da ayrıca bir yere not edelim. Tüm yaşananları, sağlanan destekleri ve FETÖ'nün büyümesine vesile olan etkenleri bir araya getirdiğimizde çıkan sonuç şudur; “Devlet, kendi eliyle düşmanını güçlendirdi. Tüm kurumlarda önlerini açtı, üst makamlara getirtti, hatta siyasette var olmalarını sağladı!” Daha ne yapabilirdi ki? “Besle kargayı oysun gözünü” deyimi yerini bulmuş oldu! İslam zarar gördü, ‘cemaat' tanımlaması kirlendi… Tek yapabildiğimiz ise “Aldandık” demek oldu! Namaza, ibadete, muhafazakârlığa karşı sürekli taarruz halindeki Kemalist zihniyetin başına bela olan Ergenekonvari yapılanmalardan ders alamadık! Oysa Hz. Ömer'in şu sözüne kulak verilseydi, belki de sıkıntılar minimize edilmiş olurdu! “Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız. Konuştuğunda doğru söylüyor mu, kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete riayet ediyor mu, dünyaya meylettiği zaman helâl, haram gözetiyor mu, ona bakınız.” (Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ, VI, 288; Şuab, IV, 230, 326) Bu sözden anlaşılacağı üzere, bir kimsenin namazı ‘güven' noktasında ölçü olmamalı! Namaz, kişinin kendi yükümlülüğüdür. Şayet ölçü olsaydı, memlekette namazıyla niyazıyla adından söz ettirip en büyük tefeciliği yapanları da görmüyor olacaktık! Dahası… Namazla, niyazla, ‘Allah' diyerek toplumu kendi ekseninde esirleştiren FETÖ, makamlarla, parasal destekle vs… Devletin her yönüyle emanet ettiği ‘vatana' ihanet etmezdi! Yıllar önce ‘bayrak' konusunda “Resmi bayramlarda işyeri camına bayrak asan için ‘vatanını daha çok seviyor' diyemeyeceğimiz gibi asmayana da ‘bayrağını sevmiyor' diyemeyiz! Bayrak ve vatan sevgisi gösterişle olmaz! Yüreğinde olacak insanın!” demiştim. İşte bu noktadan hareketle; devlet ya da Hükümet… Meydanlarda çok bağıranlara, bunu fırsata çevirmeye çalışanlara, elinden bayrağı düşürmeyip FETÖ'ye her türlü küfrü savuranlara da sarılmamalı! Dün FETÖ'de yer bulmak için çırpınanların meydanlarda nasıl yırtındıklarını da gördük! Hele ki, FETÖ'den boşalan yerleri doldurmak, iktidara ‘bana güvenebilirsin' mesajı verip kamuda yeni bir istilayı başlatmak, hatta siyasette var olmak isteyen birçok kişi ve/veya zümre harekete geçmiş vaziyette! Adil davranmak, görev verilecek kimseler hakkında yeterli bilgiye sahip olmak, liyakate önem vermek, fikri ne olursa olsun kişinin emanete ihanet edip etmeyeceğine bakmak, asıl düsturumuz olmalı! Aksi halde, gelecekte yeni FETÖ'lerle karşılaşmak hiç de zor olmayacak! YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|