Çürümüş kemikleri kim diriltecek?Kur'an'ın ayetlerindeki icaz (etkileyiciliği), aklı başında insanları olduğu kadar, kararmış ruhları ve şaşkın zihinleri de derinden sarsmıştır her zaman. Kur'an, insanın başı boş olmadığını, yaptığı iyi veya kötü tüm eylem ve davranışların karşılığının görüleceği hesap günün bir gün geleceğini, dile getirdiği ayetler, günümüzde olduğu gibi Mekke'nin zalimlikleriyle ön plana çıkan Kureyş liderlerini derinden sarsmıştır. Hesap günüyle ilgili ayetlerle muhattap olunca, kara kara düşünmeye başladılar, yaptıklarımızın bir gün hesabı sorulursa, nasıl kalkarız bunun altından. Hayır böyle bir hayal olamaz, insan bir defa doğar, yaşar ve ölür, doğan ölür, ölen gelmez. Gidip gelen mi var? Muhammed tam da saçmalamaya başladı,(haşa) İnsanın yeniden dirileceğinin bir hayal olduğunu göstermeliyiz diye düşündüler ve düşündü Übey bin Halef, zekiydi, iyi bir Arap entellektüeliydi, ama gücünü hep zayıf ve himayesizlere karşı kullanmıştı, üstelik Peygamberin en azılı düşmanlarından biriydi. Kendince Hz. Muhammed'i zor durumda bırakacak bir şey bulmuştu. Aldı eline kurumuş kemikleri, yandaşlarıyla birlikte peygamberin karşısına çıktı, Kemikleri toz haline getirip peygamberimize doğru üfürdü, “toz olduktan sonra bu kemiklerin tekrar diriltileceklerini mi iddia ediyorsun” deyince, sevgili peygamberimiz evet diriltileceksin ve hesaba da çekileceksin deyince, şaşkın bir şekilde geri dönmüştü. Arkasından Kur'anın o büyüleyici Yasin Suresinin ayetleri inmişti:(77-82) “İnsan, bizim, kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir. “Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: "Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?" “De ki: "Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir." “O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz.(Bu âyette, Arapların "marh" ve "afar" adını verdikleri iki cins ağacı yaş hâlde iken birbirine sürterek ateş yakmalarına işaret edilmektedir.) “Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir.” “Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri o şeye ancak "Ol!" demektir. O da hemen oluverir.” “Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah'ın şanı yücedir!Siz yalnız O'na döndürüleceksiniz.” Akıl ve vicdanı derinden etkileyen müthiş ayetlerdi. Ayetler karşısında zihinler şaşkın ve hayret içindeydi. Ayetler aklın ve kalbin teslim olmasından başka yol bırakmayan hakikatler içeriyordu. Müminler sevinçli, zalimler ise kara kara düşünmeye başlamıştı. Ayetler ilk yaratılışa-oluşuma dikkat çekiyordu. Hani her zaman ilk eser, ilk model önemlidir ya, bir eseri ilk defa yaptıktan sonra ikincisini ve benzerini yapmak kolaydı ya, işte ayetler bu gerçeğe parmak basıyordu. Seni basit bir damla sudan, hiçten yarattım, bu yaratılışı görmüyor ve akıl etmiyor musun? Seni ilk defa var eden, yeniden tekrar var edecektir.Yaş bir yeşil ağaçtan zıt özelliğe sahip ateşi yarattığımızı görüyorsun. Gökleri ve yeri yarattığımızı da görüyorsun. Bunların benzerini yaratmak ona ağır gelmez diyordu ve düşündürüyordu. Tabi öldükten sonra dirilmeyle ilgili akli ve kalbi tatmin eden yüzlerce ayet vardı, “Şimdi Allah'ın Rahmet eserlerine bak; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir, şüphesiz O ölüleri de gerçekten diriltecektir. O her şeye Kadirdir.”(Rum Suresi, 50.) Allah, baksanıza her bahar mevsiminde kurumuş yeryüzünde, yüzbinlerce çeşit bitkiyi ve binlerce hayvanı, girift ve karmakarışık bir haldeyken gayet muntazam bir tarzda nasıl yeniden dirilterek Haşrin (öldükten sonra dirilme) numelerini gösteriyorum. Bunları böyle yapan zata haşir ve kıyamet ağır olamaz, diyordu. İlk defa böyle bir mantık muhakemesi ile karşılaşmışlardı. Ubey b. Halef bir prototiptir. Özünde inasanoğlu bu soruyu hep sormuştur. Bugünkü modern insanın da en büyük sorusudur bunlar. Neciyim?Nereden Geldim?Nereye Gidiyorum? Sorularına anlamlı cevap arayışı hep var olmuştur. Herhalde bu soruların en zoru nereye gidiyorum olsa gerek. Güzelim bir hayat, acısıyla tatlısıyla hayran olduğumuz bu hayatın bir gün elinizden uçup gideceğini, bu güzelim bedeninizin bir gün toprak olacağını düşündüğünüzde hep o soru geliyor aklımıza, “Ben Nereye Gidiyorum? Yok oluşa mı, yeniden var oluşa mı? Muhakemeli düşündüğünüzde Allah varsa, Ahiret de vardır. Çünkü Allah'ın adil ve rahman isimleri, ahiretin ve hesap gününün, yani ceza ve mükafat yerinin olmasını gerektiriyor. Düşünsenize, bu dünyada güzel bir insan olarak yaşadınız, sevdiniz ve sevildiniz, Rabbinizi tanıdınız, nankör olmadınız, şükürden ayrılmadınız, çok hayırlar yaptınız, eğer Allah rahim ve kerimse bu amallerinizin karşılığı olan cennetti elbette verecektir. Yine düşünsenize, zalim olarak yaşadınız, bir çok haksızlıklar yaptınız, size verilen yetenekleri ve özelliklerinizi hep kötü yönde kullandınız.Allah adil ise bunun hesabını elbette soracaktır. Bakasanıza, bu dünyada zalim izzetinde (yaptığıyla) mazlum zilletinde(gördüğüyle) göçüp gidiyor. Çoğu defa burada ceza görmeden gidiyorlar. Öyleyse bunun hesabı bir Mahkem-i Kübra (büyük mahkeme) ya bırakılıyor. Allah kendini tüm peygamberler dilinde, Adil ve Rahman olarak tanıtmıştır. Öyleyse Allah varsa, Ahiret de vardır. Hz. Mevlana da ölümden sonra, yeni bir hayatın başlayacağının kanıtını ve özlemini şiirimsel bir dille şöyle dile getirmiştir: Öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi, gamı var, dünyadan ayrıldığına üzülüyorum sanma. Sakın, benim için ağlama, “Yazık oldu! Yazık oldu!” deme. Eğer nefse uyup şeytanın tuzağına düşersen, işte o zaman hayıflanmanın sırasıdır. Cenazemi görünce “Ah ayrılık! Ah ayrılık!” deme. O vakit benim ayrılık değil, visal ve mülakat (kavuşma ve görüşme) vaktimdir. Beni kabre indirdikleri zaman sakın “Elveda! Elveda!” deme. Çünkü kabir, öteki âlemin, can topluluğunun perdesidir. Batmayı, gözden kaybolmayı gördün ya, bir de doğmayı gör (düşün). Güneş ve aya gurub etmekten (batmaktan) hiç ziyan gelir mi? Bu hal sana batmak, kaybolmak gibi görünse de, aslında bu hal doğmaktır, yeniden hayata kavuşmaktır. Mezar insana hapishane/zindan gibi görünse de, orası ruhun kurtulduğu yerdir. Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Niçin insan tohumu bitmeyecek diye şüpheleniyorsun? En güzel isimler onundur. Allah'ın Rahman, Rahim, Kerim, Adil, Hakim, vb. güzel isimleri ahiretin varlığını gerekli kılmaktadır. Allah'a şükürler olsun ki, bize ölümü ebedi hayata geçişin bir güzargahı kılmış, ölüm bir ayrılık bir yok oluş değil, bütün dost ve sevdiklerimize tüm özlemlerimize kavuşmanın bir yoludur. Ne mutlu ebedi hayatı kazananlara.. Sevgi ve saygılarımla. YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 14 Aralık 2024 Suriye nereye gidiyor?06 Kasım 2024 İlahiyatçıları/din adamlarını dinlerken ölçüleriniz olmalı07 Ekim 2024 Kur'an'ın, Tevrat, İncil ve Avesta'dan farkı02 Eylül 2024 Üç kutsal din Sümer efsanelerinden mi alındı?
|