COVİD-19 İLE BİRLİKTE ÖZGÜR DÜŞÜNME VE ÖTEKİLEŞTİRMEKüresel düzeyde insanlığı etkileyen bu Covit-19 virüsü musibetiyle birlikte; insanların birbirlerini düşünce ve yaşam biçimlerindeki farklılıkları dolayısıyla ötekileştirerek düşmanlaştırma saplantılarından da kurtulabilir mi? diye düşünmeden kendimi alamadım. Çünkü herkes bir ağızdan hiçbir şey eskisi gibi olmayacak deniyor. Virüs bize dünyanın büyük bir köy olduğunu, derdimizin ortak olduğunu, insanlığın birlik ve bütünlük içinde hareket etmesi gerektiğini, Uluslararası işbirliğinin kaçınılmaz olduğunu dillendiriyor. Bunun da yolu, “düşünce ve yaşam biçimlerine saygı ve hoşgörüden” geçececektir. İnsanı, diğer canlılardan farklı kılan önemli ayrıcalıklarından biri “sınırsız düşünebilme ve nihayetsiz sorular sorabilme” yetisinde yatıyor bir yönüyle. Mevlana, “bir yerde herkes aynı şeyi düşünüyorsa, orada hiç kimse düşünmüyordur” diyerek insanın düşünme ayrıcalığına dikkat çekmiştir. Ayrıca, felsefe de nihayetsiz düşünme ve sorular sormanın adıdır bir anlamda. Düşünme özelliğimiz nedeniyledir ki insanlar olaylara farklı ve kendilerine özgü pencereden bakabilmiş ve böylece diğer insanlardan farklı görüş ve inançlara sahip olabilmişlerdir. İnsanlar, bu ayrıcalıklı ve insanı insan eden temel yetisini, “ özgür düşünme ve düşüncelerini özgürce ortaya koyabilme” şeklinde temel insan hakları kapsamında da değerlendirmiştir. Çok ilginçtir, “sınırsız düşünme ve sorgulama ayrıcalığına” sahip bu insan, diğer insanların düşüncelerini özgürce ifade edilmesinde çeşitli sınırlamalar ve baskılar getirerek bu ayrıcalığını zedeliyen garip bir varlıktır da aynı zamanda. Geçmişte ve bugün insanlık alemine bakıldığında, özgürlüklerin nasıl yok sayıldığı, baskıların nasıl canlar yaktığını, sadece düşüncelerini ortaya koydukları için insanların nasıl suçlandığını veya ötekileştirildiğinin acı tablolalarıyla karşılaşırız. Bütün bu olumsuz tablolara rağmen düşünce ve fikir dünyamızda, inanoğlu bu ayrıcalıklı yapısını dile getiren büyük düşünür ve öncüler de eksik olmamıştır. Batı'ya bakalım. Batı kültürünün ve asrın saygın bilim felsefecisi K.R.Popper, “mutlak doğru yoktur, insan doğruyu ve gerçeği bulma yolunda ilerliyor, bilimin ulaştığı bilgi doğruya en yakın bilgidir, bu bilgi her zamanyanlışlanabilir, hele hele sosyal alanda mutlak doğru olamaz, yere ve zamana göre değişir” tarzında açıklamasına; Aristo'nun, “emin olduğum tek şey, bir şey bilmediğimdir” düşünce sınırsızlığına vurgusuna, Dekart, “düşünüyorsam öyleyse varım” diyerek düşüncenin ayrıcalığına yaptığı vurguya rağmen, (Bu kapsamda yüzlerce düşünür var tabi) Bu düşünürlerle yüzleşen Batı, maalesef çatışma ve işgallerden, engizisyonlardan, farklı düşünceleri aforoz etmeden, farklı inanç sahiplerini ötekileştirme günahından bir türlü kurtulamadı. (Batının bu konudaki uygulamalarıyla ilgili sitede yayınlanan “Medeniyetler Mukayesesine” bakılabilir) İslam dünyasına ve Doğuya bakalım. Kur'an'da Allah, insanlara kendini inkar etme hakkı verdiği, inkar ettiği için rızkını kesmediği halde ve ortaya konan tevhid önerilerine itiraz edenlere karşı birçok ayette “onlar sana soruyorlar ….. sen de onlara deki…..” şeklinde ilmi münazaraya davet edercesine, görüş ayrılıklarına “ilmi-düşünsel münazara perspektifinden baktığı”, meşhur Kafirun suresinin sonunda “….sizin dininiz size, benim dinim bana” diyerek farklı inanç ve yaşam biçimine saygıyı; hatta yüze yakın ayette neden akledip düşünmüyorsunuz şeklinde ifadeler bulunduğu halde; Hz.Ebubekir'in yönetimi döneminde, bir Valisi Müslümanları hicveden (alaylı yermek) bir gayr-i müslimin ceza olarak dişlerini çektirmesi üzerine, ilgili kişi Halifeye başvurur. Halife mahkemeyi kurarve valiyi suçlu bulur ve Valisine, “Biz Onun Allah'ı inkâr etmesine tahammül ettiğimiz halde, sen onun Müslümanları hicvetmesine neden tahammül edemedin” sözleriyle tarih sayfalarına kazınan özgürlük anlayışını dile getirmesine; Hanefi Mezhebinin öncüsü İmam-ı Azam, “ben elimdeki bilgilerle bu yargıya ulaştım, eğer yeni bilgilerle benim bu içtihadımdan farklı görüşler öne sürerseniz kabul ederim ve kendi görüşü mü de bırakırım, dediği halde; Şafi mezhebinin kurucusu İmamı Şafi, bir süre sonra fikirsel anlamda yaşadığı değişim dolayısıyla, “Mekke ve Medine'de kaldığı sürede öne sürdüğü düşüncelerini dikkate almamalarını önermesine, hatta bir konuda yaptığı içtihatla ilgili olarak, “benim içtihadım-doğrum yanlış olma ihtimali olan bir doğrudur, karşıt olarak öne sürülen de doğru olma ihtimali olan yanlıştır” diyerek, çok sağlıklı bir mantık geliştirerek farklı düşüncelere saygı duyduğunu ortaya koyduğu; İmani meselelerde, ortaya koyduğu hakikatlerle, çığır açan çağımızın önemli düşünürü Bediüzzaman da “mesleğim-yolum haktır, daha güzeldir demeye hakkında var, ama yalınız hak benim mesleğimdir demeye hakkın yoktur” şeklindeki tahammül ve hoşgörü içeren sözünü duyduğumuz halde; İslam dünyası olarak ilmi istibdattan (baskıdan), düşüncelerini özgürce ortaya koyanların ayağına vurulan prangalardan, küfür ve sapıklıkla birbirlerini ithame ederek, dindaşlarını ötekileştirip düşmanlaştırmadan kurtulamadık. İşin özüne bakıldığında, insanın yaratılış esasında, bilimin, sanatın, edebiyat ve dinin özünde karşıt ve farklı düşüncelere ve insanlara hoş görüyle yaklaşmak olduğu halde; maalesef bizler çatışmayı, bölünmeyi, kutuplaşmayı, farklılıkları yok saymayı, ötekileştirmeyi daha çok ürettik. Batıda, doğuda ve dünya üzerinde, tarihte olduğu gibi günümüzde de düşünce ve fikir ayrılıkları dolayısıyla yaşanan baskı ve çatışmaların, ötekileştirmelerin ve kutuplaşmış dünyalar oluşturmanın arka planında; 1-Liderlerin, grup ve otoritelerin güç, iktidar, ideolojik ve maddi çıkarları adına, manüpüle edilen çarpık yorumlarla toplumu mobilize edip kullanmaları, toplumun da bu kullanıma yatkın olması, yani ahlaki proplem. 2-Eğitim ve öğretim sürecinde çocuklara sevgi, hoş görü, empati ve farklı düşüncelere saygı gibi değerlerin etkin ve kalıcı davranış haline gelecek şekilde ele alınmaması, yani eğitimsel sorunlar. 3-Üçüncüsü, dini, kültürel, töresel ve ideolojik taassup-bağnazlık ve fanatizm (aşırıcılık) ÜLKEMİZ EĞİTİMİNE ve VELİLERE ÖNERİM Yıllardır batıya öykünerek çocuklarımıza batıyı, değerlerini ve batılı düşünürleri tanıttık. Kendi kültür havzamızdan ve İnancımızdan gelen değerleri ihmal ettik, çok değerli ilim, irfan ve gönül adamlarımızı çocuklarımız tanıyamadı. K.Popper'ı, Aristo'yu, İ.Kant'ı, Sokratı, Platon'u, F.Bacon'u, R.Descartes'i, Spinoz'a, j.Rousseau, Hegel'i,K.Marx, F.Nietzsche,B.Russell, M.Heidegger, P. Sartre, A.Camus, M.Foucault, J.Derrida,Leibniz, Goethe vb. gibi evrensel anlayış ve akla sahip düşünürleri ve düşüncelerini eğitim sistemimizde çocuklarımıza tanıtalım. Ancak, Işık doğudan yükselir dedirtecek Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli,(Velayetname) Pir Sultan Abdal, N.Misri, İbn-i Haldun, (Mukaddime), Fuzuli (Leyla İle Mecnun)Farabi, Konfüçyüs'ü, İbn-i Sina'yı, İbn-i Rüştü,(Aristo Şerhleri kitabı) Gazali, F.Attar'ı,(Mantıku't Tayr kitabı)Suhreverdi, Ali Kuşçu, İbn Tufeyli'yi ve onun gözlem ve yaşantıya dayalı hayatı öğreten, batıda ufuklar açan “Hay bin Yakza” romanını; Arif olanın dini olmaz diyen İbn-i Arabi'yi vb. gönül ve fikir adamlarımızı da tanıtacak çabalar içinde olmalıyız. Öğrenciler, kendi kültürel anlam dünyasında yer tutan önemli düşünürleri tanıdıklarında görüşlerinden daha rahat etkilenebilir ve birçok değeri daha kolay benimseyebilirler. Okullarımıza batılı ve doğulu en iyi düşünürlerin fikirlerinin yer aldığı BİLİMSEL DÜŞÜNCE, İRFAN VE HİKMET adlarında dersler koyalım, bu düşünürlerin eserlerini hikayeleştirerek ve sinemalaştırarak çocuklarımıza ulaştıralım. İşte şimdi tam da zamanı, zor günlerden geçiyoruz, çocuklarımızın bu değerlere ihtiyacı var. Uzaktan eğitim yoluyla yürütülen eğitim çabalarımıza bu değerleri şahsiyetlerin hayatlarını, düşüncelerini hikaye ve romanlarla ve eğitici filimlerle de destekleyerek; çocuklarımıza inanç, özgürlük, farklı düşünce ve yaşam biçimlerine saygı, hoşgörü, eleştirel bakışla hakareti ayırt edebilme, ilmi tartışmaları yürütme, nezaket, empati, anlayış, sabır, zorluklarla mücadele etmeyi öğrenen, hayatı anlamlı kılan değerler kazandırarak, evlerimizi gerçek eğitim yuvasına dönüştürebiliriz. Hem de tam zamanı. Ve en önemlisi de bu değerleri en güzel şekilde sunabilecek öğretmenleri de seçip yetiştirelim. Değerli insanlar millet olarak bir medeniyet projeniz varsa yolu burdan geçiyor. Çocuklar elimizden kayıp gidiyor, biz çok şey kaybettik, gelin onlara sahip çıkalım ve geleceklerini kurtaralım çünkü bu dünya onalara kalacak. Selam ve sevgilerimle… YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 14 Aralık 2024 Suriye nereye gidiyor?06 Kasım 2024 İlahiyatçıları/din adamlarını dinlerken ölçüleriniz olmalı07 Ekim 2024 Kur'an'ın, Tevrat, İncil ve Avesta'dan farkı02 Eylül 2024 Üç kutsal din Sümer efsanelerinden mi alındı?
|