Çağımızda Makul Olanın ÖlümüMakul olanın ölümü toplumları acılara garkeder. Makul olan şey akıl ile idrak edilen şeydir. Çağımızda makul olan şey ise herkesin düşünmediğini düşünmektir. Farklı ve ters pencerelerden olaylara bakmaktır. Akla ve hayata kurulan zindanları fark edip o zindanlardan kurtulmaya çalışmaktır. Her insanın hayata ve gerçeğe bakışı kendi tasavvuru ile mahduttur. Herkes, sahip olduğu düşünce ufkuyla olaylara bakar. Ufku geniş olanın hayata bakışı da geniş olur. Örneğin cahil bir kişi ile alim bir kişinin eşyaya bakışları farklı olduğu gibi Tanrı düşünceleri de farklıdır. Cahil kişi cennet ve cehennem olgusundan dolayı korkarak yaşamını idame etmeye çalışırken, alim kişi ise tefekkür ve sevgi penceresinde gerçeği anlamaya ve hayatı güzelleştirmeye çalışır. Yunus Emre'nin dediği gibi:”Cennet cennet dedikleri/Birkaç köşkle birkaç huri/İsteyene ver onları/Bana seni gerek seni.” Modernizm ve/veya geleneksel düşünce stili günümüzde konformizmi besleyen bir arka bahçeye dönüşmüştür. Konformizm insanı resetler ve herkesi aynileştirir. Aynileşen insan, aynı şeyleri düşünür ve hep ayni şeyleri yaparak mutlu olacağını düşünür. Zamanın aktığı ve değiştiğini fark etmez. Böyle düşünen bir kişiye göre değişim kötüdür, aykırıdır ve aykırı olan şeyler insani bozar. Böyle düşünen bir kişi, misal olarak ormana baktığında orada hep sükut rüzgarların estiğini zanneder. Halbuki ormandaki sessizliğin aslında binlerce sesten oluştuğunu ve her şeyin kendi ekosistemi içinde cereyan ettiğini bilmez. Ormandaki sessizliğin birçok sesin armonisinden oluştuğunu; çeşitli kuşların, yaprakların, böceklerin, suların, toprağın ve binlerce farklı varlığın sesinden müteşekkil olduğunu algılayamaz. Günümüzde modern hayat bireyi kuşatmış durumundadır. Ayrıca bireyin gönüllü olarak içinde bulunduğu cemaat, bağlı olduğu sınıf, üye olduğu parti veya sahip olduğu düşünce dünyası onu ister istemez sınırlandırmaktadır. Fanatizm derecesinde bir şeylere bağlı olan bir kişi, kendi kabilesinin dışında yaşamaya çalışanlara kolay kolay yaşam hakkını tanımaz. Herkesi kendileri gibi düşünmelerini, kendi partilerine oy vermelerini, kendi şeyhlerine biat etmelerini ve kendi liderlerine sorgusuzca tapılmalarını ister. Kişinin kendi elleri ile yapıp ettiklerinde dolayı değil, tabi oldukları kişiye göre hesaba çekileceğini düşünür. Çünkü verili düşünce ona bunu kazandırmıştır. Birçok kişi bunu akletmez! Modern insan, tabi olduğu algı sınırları içinde yaşar. Medyatik algı ve çıkarlar skalasına göre yaşamaya çalıştığı için -herkesin kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalıştığı bir yerde- toplumsal aneminin kaçınılmaz olduğunu bir türlü göremez. Günümüz insanı bir bellek bunalımı içinde yaşıyor. Modern insan, skolastik aklın sınırları içinde yaşadığı için makul olanı göremiyor. Makul olan akıl, düşünen, okuyan, sorgulayan, araştıran, toplumu aydınlatan, olaylara önyargısız yaklaşan, hakikati şiar edinen, kendisine ve topluma dürüstçe bakmayı bilen, ötekileştirmeyen, özeleştiriye ve özgüvene sahip olan akıldır. Makul akıl seçidir, iyi ve kötüyü ayırt eder. Makul akıl hayata güzellik katar. Güzel olan şeylerden hoşnutluk duyar ve güzel olan şeylerden yana tavır alır. İfrat ve tefritten uzak durur. Makul aklın sınırları içinde yaşamayan bir insan; hakikati göremez, hayatı anlayamaz ve hayatı dar sınırlara hapseder. Bunun doğal sonucu akıl tutulmasıdır. Geleneksel kalıplar içinde yaşayan her insan ( ister ilerici, ister gerici olsun) hayatın toplumsal kuraldan daha geniş olduğunu bir türlü idrak edemez. Hayatın ve özgürlüğün neye tekabül ettiğini anlayamaz. Bağlayıcı ve sınırlayıcı kuralların, sorumluluk taşımayan insanlara ait olduğunu fehm bile edemez. Balkanların en ünlü yazarı M. Selimoviç'in “Derviş ve Ölüm” kitabında belirtiği gibi; “ Hayat, kurallardan daha geniştir. Ahlak sadece bir imgedir, hayat ise olup biten her şeydir. İnsan hayatına, günahtan çok, günah işlememek için alınan tedbirler zarar vermiştir ”der. Özgürlük, kişiye irade ve seçme hakkını verir. İradesi olmayan bir varlığın sorumluluğu da olmaz. Özgürlüğe ve adalete götürmeyen her düşünce, bize makul olmayan kısır bir hayat sunar. Eğer düşüncemizi, yaşam biçimimizi değiştirmek istiyorsak, bize hayatı zindan eden tüm geleneksel düşünce tortularından kendimizi kurtulmamız gerekiyor. Bu da ancak makul olan akıl ile mümkündür. Aklımızı, başkalarının aklının sınırlarından kurtarmadan şahsiyetli bir varlık olamayacağımızı bilmemiz gerekiyor. Kendimizi, düşünce biçimimizi değiştirmeden hayatı değiştiremeyiz. Kendimizi ve bağlı olduğumuz ilişkilerimizi sorgulamadan mutlu olamayız. Mutlu olmak için aşağıdaki öyküden olduğu gibi gereksiz olan şeylerden arınmamız gerekiyor. Bir gün bir Derviş, bir dergâha gitmiş, mutlu ve huzurlu olmadığını anlatmış. Mürşid kişi de onu belli bazı imtihanlardan geçirdikten sonra azat etmiş. Derviş, dünyayı gezmiş, çalışmış, ter dökmüş ve bağlı olduğu alışkınlıklarını değiştirmeye çalışmış ve zamanla yetkinleştikten sonra mutlu bir şekilde mürşidine geri dönmüş ve mürşidine sormuş; -Efendim çok mutluyum. Nereye gitsem her yerde karşıma güzel insanlar çıkıyor. Hayatımda her şey değişti, bu nasıl oldu? Mürşit de gayet vakur bir şekilde cevap vermiş; -Sen değiştin. Evet, bütün mesele bu! Öyküde olduğu gibi kendimizi, çevremizi ve akletme stillerimizi değiştirmeden; aklı hayatımıza rehber kılmadan ve onu özgürleştirmeden hayatı güzelleştirmemiz mümkün görülmüyor. Filozof A. Schopenhauer' değişiyle “ Aklın buyruğuna girmeden, yaşamın kötülüklerine karşı başarı kazanılmaz.” YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 25 Kasım 2024 ÖLÜMCÜL KİMLİKLER ve ŞAHSİYETİN ÖLÜMÜ15 Ekim 2024 Asilzade Bir Kadının Hikayesi: Godiva Efsanesi22 Aralık 2023 Konaktan Barınağa Bir Yerel Yönetim Klasiği (!)29 Ekim 2023 Demokrasi İle Taçlandırılmış Bir Cumhuriyet
|