ALLAH TASAVVURUMUZ VE YANILGILARAllah tasavvuru… Yani nasıl bir Allah'a inandığımız, sağlam bir iman için en gerekli olanı… Kur'an'da dile getirilen Allah tasavvuru size çok yakındır. Kur'an'ın bir çok ayetinde; O size şah damarınızdan daha yakındır; iki kişi yok ki üçüncüsü O olmasın; dua ettiğinizde işitir ve karşılık verir. Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın zatı-yüzü oradadır. Günah işlerseniz görür ve uyarır; iyilik yaparsanız karşılığını hemen gösterir. İkram ettiği nimetlerle kendini bize tanıtır. Zor zamanlarımızda imdadımıza O yetişir. Mevlana bu nedenle; Üzülme! Çünkü Yaradan umudu en çaresiz anda gönderir. Unutma! Yağmurun en şiddetlisi, en kara bulutlardan çıkar. Der. Kur'an'daki Allah tasavvuru, hep bu anlamda ortaya konmuş; O'nun mekan ve zaman üstülüğü gibi zatının konumu, biçimi veya nasıl olduğu ele alınmamıştır. Zaten inancımızda da Allah'ın zatının nasıl olduğunu değil; hiçbir aracı koymadan yalınız O'na yönelmemiz ve O'nu yarattığı eserleriyle, yaratıcı fiilleriyle ve güzel isimleriyle tanıyıp inanmamız istenmiştir. Ancak zamanla, vahye dayanan Allah inancı ve tasavvurunda yozlaşma ve sapmalar söz konusu olabilmiştir. Kısmen geçmişten gelen Latin Grek felsefenin de etkisiyle, yüceltme adına da olsa Allah'ı çok uzaklara, zaman ve mekan ötesine götürdük. Maalesef, Allah ile aramızda oluşan boşluğu hocalar ve şeyhler doldurdu... Ayrıca, insandaki görsellik ve dokunma isteğinin baskın olması; yani gözle görünür ve dokunur somut gerçeklik hissi; insanı, çoğu defa inandığı yaratıcısının temsili putunu yapmaya(putperestliğe) veya şeyhini, hocasını kutsallaştırma yanılgısı ve delaletine itmiştir. Buradaki sorun, dini önder veya şeyhlere otorite ve kutsallık atfedilmesi ve Allah'a yönelmede papa ve rahipler gibi aracılıklarının ve belirleyiciliklerinin ön plana çıkarılarak, Allah ile birey arasına perdeler gerilmesidir. Yoksa, insanın eğitiminde öğretmen ve yol gösterici rehberler önemli olduğu gibi; dini eğitimde de Peygamberler, Alimler (öğretmenler) ve dini önderlerin rolü elbette yadsınamaz. Aslında peygamberler aynı zamanda en büyük hoca ve dini önderlerdirler aynı zamanda. Allah inancı ve dini esaslar, öncelikli olarak o öğretmenler eliyle öğretilmiştir. Zaten tarihe bakıldığında dini önderler ve din bilginlerinin, hatta Anadolunun İslamlaşmasında tarikat şeyhlerinin ne kadar etkili olduğunu görebiliriz. Hocalık, Öğretmenlik, liderlik ve rehberlikte en güzel örneği peygamberimiz ortaya koymuştur. Peygamberle sahabeleri arasındaki ilişkiye bakıldığında, çok yakın ve arkadaşça bir ilişki söz konusudur. Katı alt-üst ilişkisi ve mesafe yoktur. Peygambere çok sevgi ve saygı gösterilir, ama kutsanmaz; Peygamber, kendi tabiriyler Allah'ın Resulü ve kulu olarak görülür. Bu anlayış Kur'an ayetlerinde rahatlıkla görülür. Kur'an ayetleri taze nazil oluşu nedeniyle; sahabi topluluğunda Allah tasavvuru, sürekli zihinlerde canlıdır ve insanlar yaratıcılarıyla sürekli bir iletişim halindeler. Bilal-i Habeşi örneği çok özeldir. O bir köledir ve inandığı için efendisi tarafından çok işgence görmüştür. Hz. Ebubekir tarafından azat edilmiş, Medine'ye hicret etmiş, Peygamber mescidinin müezzini ve peygambere çok yakın olmuş bir sahabidir. Bir gün mescid-i nebevinin bir köşesinde kendi kendine Allah'ın adını (La İlahe İllallah) anarak, biraz da sesli zikir ediyor. Diğer sahabiler, peygambere durumu anlatırlar, peygamber gelir ve Bilal'e, Ne haldir? Hayırdır Bilal? der; Bilal de, “Ya ResulAllah, kendi kendime düşünüyordum. Ben bir köleydim, normalde sana arkadaş olmam mümkün değildi, Allah bana iman ve Müslüman olma nimeti verdi ve beni sana yakın etti, bu nedenle ben tüm şükrümü O'na sunuyorum. Allah'ın bu lütfu karşısında heyecanımı alamadım.” Der. Allah ile kurulan bağ ve aracı peygambere bakış açısı adına ibretli bir tablodur… Kur'an'daki tüm tevhidi ayetlerde, herşeyin yaratıcısı ve sahibi olan bir tek Allah'a yönelinmesi gerektiği vurgusu; Kur'an ayetlerinin en ayrıcalıklı tarafını oluştur. “Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı tutunun ve ayrılığa düşmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani bir zamanlar, birbirinize düşmandınız da O'nun kalplerinizi kaynaştırması sayesinde kardeş oldunuz. Ve yine ateş çukurunun tam kıyısında bulunuyorken, sizi ona düşmekten O korudu. İşte Allah ayetlerini böyle açıklıyor ki belki doğru yolu bulursunuz”(Ali İmran, 103) yani siz batıl yoldaydınız ben sizi hidayete erdirdim bana şükredin diyor. Halbuki görüntüde peygamber aracılığıyla iman etmişlerdir. Allah, Peygamber sizi eriştirdi demiyor. Peygamber sadece görevini yapmış, hepsi bu kadar hidayet ve ikram ise tamamen Allah'ın lütfu! Her şeyde olduğu gibi… Peygamberimiz de Tevhid ve aracılık konusunda çok hassastır. Batılılar bu nedenle peygamberimizin en önemli vasfı olarak “O bir tenzih (Allah'ı her tür şirkten arındıran) peygamberidir” derler. Evet, Allah zaman ve mekan üstüdür belki ama, O yaratıcı eylemleriyle her zaman yanımızda olmuştur. “Göklerde ve yerde ne varsa yalnız O'nundur. Hepsi de O'na boyun eğmişlerdir. O, göklerin ve yerin eşsiz-örneksiz yaratıcısıdır; bir şeyin olmasını dilediğinde ona “ol!” der, hemen olu verir.”(Bakara, 116) ayetleri bunu gösterir. Allah Kur'an'da, güzel isimleriyle (esma-ül hüsna) kendini sürekli tanıtmıştır. Sabah ve Akşam namazlarından sonra okunması çok kıymetli olan ve Allah'ın isimlerinin bir arada en çok geçtiği, Haşr suresinin son üç ayetinde, Allah'ın on altı ismi (O Allah öyle bir Allah'dır ki Alim, Rahman, Rahim, Melik, Kuddüs, Selam, Mümin, Müheymin, Cebbar, Mütekebbir, Ğalık,Bari, Musavvir, Aziz ve Hakim, olarak sayar ve en güzel isimler O'nundur der) o kadar sıcak ve yakın anlatır ki, o isimler üzerinden Allah'ı sever ve kendinize yakın hissedersiniz ve insan ancak böyle güzel isimler sahibi olan bir Allah'a inanmak ister. Birçok müsteşrik, Kur'an'da Allah'ın güzel isimleriyle anılmasından dolayı Müslüman olmuştur. (Y.İslam,vb) Allah, sürekli insanlarla iletişim içinde olmuştur. Peygamberlere gönderdiği vahiyle ve diğer kalbi temiz zihni açık insanları ilhamlarla besleyerek, bizlere bazen geniş ufuklar ve aydınlık; bazen de iç huzur ve çoşku vermiştir. Hakiki din bilgini ve önderlerden yararlanalım tıpkı bir öğretmenden yararlandığımız gibi; ama asla onlara bundan fazla bir kutsiyet vermeyelim, çünkü Rabbimiz, doğrudan kendisine yönelmemizi istiyor ve böyle insanları seviyor. Bu nedenle biz Rabbimizle aramaza hiç kimseyi ve herhangi bir düşünce akımını perde etmeyelim. Korkmadan, saygı içinde ve severek O'nu sürekli içimizde yaşatalım ve yanımızda hissedelim. Unutmayın o bize çok yakındır. Dua ettiğimizde bizi işitir ve bize karşılık verir. Tekrar hayırlı ramazanlar dilerim. Gönlünüzce, hoşça ve dostça kalın…
Bünyamin BAYRAM Eğitim Yönetimi ve Denetimi Uzmanı YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 14 Aralık 2024 Suriye nereye gidiyor?06 Kasım 2024 İlahiyatçıları/din adamlarını dinlerken ölçüleriniz olmalı07 Ekim 2024 Kur'an'ın, Tevrat, İncil ve Avesta'dan farkı02 Eylül 2024 Üç kutsal din Sümer efsanelerinden mi alındı?
|