Allah neden oruç tutmamızı ister?Öncelikle, Rahmet ve mağfiret ve yardımlaşma ayı olan ramazanı şerifimiz mübarek olsun Rahmet, bereket, af ve mağfiretin yaşandığı bir aya girdik. Kavuşturan Allah'a hamd olsun. Sahurlarıyla, iftarlarıyla, davetleriyle, hatimleriyle maddi ve manevi güzellikler dolu bir aydır. Ramazanın bereketinden yararlanma dileğiyle. Oruç tutmak,zahmetli bir ibadettir. Özellikle çalışanlar için. Ancak,“Kim bu ayda inanarak ve mükafatını Allahtan bekleyerek oruç tutarsa geçmiş günahları af olur.” Diyen peygamberin bu sözü o zahmeti rahmete çeviriyor. Ramazan ayı Kuran ayı, çünkü bu ayda nazil oldu. Bakara-185.ayette, “Ramazan ayı ki: İnsanlar için hidayet rehberi olan, doğru yola ileten, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran; apaçık kanıtları içeren Kur'an o ayda indirildi. Sizden, kim bu aya erişirse savm/siyam yapsın. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, sizin için zorluk değil kolaylık diler. Allah, belirlenen günlerin sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden, Kendisini yüceltmenizi ister ki böylece şükretmiş olursunuz.” Buyuruluyor. Bu ayda “Kadir gecesi” var ki, bin aydan (yaklaşık 80 yıllık bir ömür) daha kıymetlidir. NEDEN ORUÇ? İslam'da kötü arzular peşinde koşan nefis; terbiye edilmesi ve kontrol altına alınması gereken insani bir duygu olarak görülür. İslam'daki emir ve yasaklar bu çerçevede işler.İslam'ın emir ve yasaklarına bakıldığında, amaç insanın terbiyesi ve ahlaken temizlenmesi amaçlanır. Şems suresi 9 ve 10. Ayette, “Nefsini temizliyen kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere boğan ziyana düşmüştür” der. Allah insanın temizlenmesini, güzel insan olarak ona gitmemizi istiyor. O güzel olduğu için güzel olan insanları katında, cennetine koyarak, kendisiyle birlikte ebedileştirecektir. İnsanın yapısına bakıldığında bunu görebiliyoruz. İnsan çok iyi de kötü de olabilecek özelliklerle donatılmıştır. Kur'an bize hayatın bir sınav olduğunu söyler: Mülk suresi 2. Ayette, “Hanginizin daha güzel/iyi amel yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yaratan, O'dur. O mutlak galiptir; affedicidir.” Diyerek, kısacık ömürdeki bu sınava dikkat çekiyor. Bütün mesel sınavı verebilmek. İslam'ın önerdiği emirler, ibadetler, helal ve haramlar kişiyi kötü arzulardan uzaklaştırıp, iyiye yönlendirmeyi, erdemli ve faziletli bir insan olmayı hedefler. ORUCUN MADDİ VE MANEVİ HİKMETLERİ Allahın rububiyetine bakan yönü: Yer yüzü bir sofra gibi nimetlerle dolu. Oruçla birlikte, emrediliyor elimizi o sofradançekiyoruz; iftar vakti saati dolunca emrediyor sofraya oturuyoruz.İftar vakti sofraya davet vakti gibi. Müslümanlar bir ordu gibi terbiye edilip eğitiliyor adeta. Nimetlere bakan yönü:Nimetlerin içindeyiz ama değerinin farkında değiliz. Oruç ayında bunu bir anda hissetmeye başlarız. Pidenin ne de güzel koktuğunu, suyun bir hayat kaynağı olduğunu, oruçla daha iyi anlarız. Böylece bu nimetleri vereni düşünmeye başlar ve nimetin değerinin anlarız. İnsanlar hakiki açlık hissederek nimetlerin kıymetini daha iyi bilir ve böylece şükrünü eda eder. Çünkü hakkıyla şükretmeyi unuttuk. İşte Oruç, bize şükür etmeyi öğreterek en büyük ibadeti yaptırıyor. Nimeti vereni daha iyi görüyoruz. Nimetler umulmadık yerden geliyor, gafletler içerisinde farkedemiyoruz. Odunlar içinde meyvelerin (meyveler odunlara takılmış), çöpler içinden sebzelerin (sebzeler çöp gib ince dallara takılmış), kan ile fışkı arasından sütün, zehirli sineğin eliyle şifalı balı veren zatı görmek gerekiyor. Gafletten dolayı çoğu defa düşünmüyoruz ve O harika ve güzel nimetleri vereni deği, aciz sebepleri görüyoruz ve takılıyoruz. Biz, bu nimetlere aracılık eden tablacılara (üretene, satana, vb.) bir fiyat veriyoruz. İşte nimetlerin Rabbimizden geldiğini idrak ederek, takdir ederek ve şükür ederek fiyatını vermemiz gerekiyor. Sosyal hayata bakan yönü: Bu ay yardımlaşmanın en yoğun olduğu aydır. Oruç bize yiyecek ve içecek bulmakta güçlük çeken insanları anlamayı sağlayarak empati yeteneğimizi geliştirir. İnsanlar empati kuramadıkları için birbirini anlamakta güçlük çeker; barış ve sevgi yerine kavgayı tercih ederler. Allah insanı maişetçe farklı yaratmış. Allah bu ayda, güçlüyü zayıfa, zengini fakire yardım etmeye davet ediyor. Açlık kişilere fakirin ve yoksulun ne halde olduğunu öğretiyor. Oruç müthiş bir irade kontrolü sağlayan dini bir ibadet olmasının yanında; insandaki Rahmani duyguların uyanmasına zemin hazırlayan bir yaşantıdır aynı zamanda… Oruç, zenginle fakir arasında bir bağ kurar Ramazan ayı fakirlerin bile bayram ettiği bir ay haline dönüşür. Arjantin'de yaşanan ekonomik sıkıntı sonrasında, insanların nasıl marketlere saldırdığını hatırlayalım. Türkiye ve birçok İslam ülkesinde de ekonomik sıkıntılar var, ama Müslüman toplumların, özellikle Oruç aylarındaki, zekat, sadaka, fıtır, vb. yardımlaşması ve özellikle iftar çadırları geleneği, bizi bu tür toplumsal cinnetlerden korumuştur. Nefsin terbiyesine bakan yönü: Modern insanın nefisle olan zorlu sınavı… Neden zor? Çünkü çağın insanı, arzularının sınır tanımaz pençesine düşmüş; haz ve şişkin ego benliğini tamamen sarmış, böylece nefsi “AZMANLAŞMIŞ” da ondan… Nefis kendisini sonsuz hür ve layemut (ölümsüz) görüyor. Hele servvet ve iktidarı da varsa. Her şeyin üstesinden gelebileceğini sanıyor. İşte orçla bir anda kendini çok zayıf ve aciz görüyor. Nefsin azgınlığı, kibir ve gurur kırılıyor. Nefsin iyiye veya kötüye yönelmesi… İslam, nefis ve benliğin iyiye yönelebilmesinin; haramlardan kaçınma, helal dairesinde yaşamakla, yani nefis terbiyesiyle mümkün olabileceğini önermiştir. Beyaz ve Siyah köpeğin savaşı: Kızıl derili reisi, kapıda boğuşan beyaz ve siyah iki köpeğini seyrederken torunu yanına gelerek “Hangisi daha güçlü?” diye dedesine sorar: Kızıl Derili Reis; “yavrum beyaz köpek iyiliği; siyah köpek ise kötülüğü temsil ediyor der, hangisini daha iyi beslersem o güçlü olur.” Diyerek tarihe not düşer. Vahye sırt çeviren bu çağın düşünce terminolojilerinde, nefis terbiyesi kavramı unutulmuş gibi… Çağımızda, nefsin sınır tanımaz arzularının bütününü tatmine yönelen bir medeniyet inşa edilmiştir. Nefsin her arzusunu tatmin etmeye çalışan birinin, başkalarını düşünmeyen, bencil ve tehlikeli bireye dönüşmesi kaçınılmazdır. Böyle toplumlarda hak ve hukuk ihlalleri sıradan birer olgu olarak görülür. Maalesef çağın medeniyetinde, insani gelişmişliğin ölçütünde gıda tüketim miktarı (et,süt, vb.) ve teknolojik araç (bilgisayar,vb) kullanımı alınmış; insanilik boyutu dikkate alınmamıştır. İnsanların ne kadar gıda tükettiği veya eğitim düzeyi gelişmişliğin birer kriteri olabilir. Ancak bu kriterleri tamamlayan insani niteliklerin yoksunluğu, gelişmişliğin çok önemli bir belirtisi olarak görmek gerekir. Toplumsal gelişmişliğin ölçüleri arasında üretim ve tüketimin nicelik ve niteliği; üretimde sanayi demokrasisine uygunluğu, tüketimin adalete uygun dağılımı, ahlaki ve insani değerleri önceleyen sivil toplumsal hareketlerin varlığı gibi kriterler de yer almalıdır. Fakir ile zengin arasında uçurum varsa; insanları mutlu edecek moral değerler sağlam ve yerleşik değilse; insanlar mutsuz; suç oranları yüksek ise; özgürlük alanları alabildiğine kısıtlanmışsa böyle bir toplumun sadece maddi gelişmişliğinin bir anlamı olmamalıdır. Maalesef İslam toplumları da büyük bir girdabın eşiğinde, nefis terbiyesi kavramından uzaklaştık, moral değerlerimiz zayıflıyor. Nefsimizi terbiye edecek ve bizi daha bir sevgi; daha bir şefkat ve daha bir adalet ve yardımlaşmaya taşıyıp rahmanileştirecek, İslam'ın en önemli ibadetlerinden biri olan “ORUÇ” yaşantısı ve gerçeğiyle; ayların sultanı olan “RAMAZAN” ayıyla karşı karşıyayız. İçimizdeki iyiliği ve erdemi besleyip büyütecek; mükafatını hem dünyada hem de Rabbimiz'e kavuştuğumuzda göreceğimiz, insanın annesinden doğmuş gibi günahlardan arınacağı; ahireti için çok önemli bir hazırlık niteliğinde olacak ORUÇ'un kıymetini bilme ve yaşama dileğiyle… Selam ve sevgilerimle…. YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 14 Aralık 2024 Suriye nereye gidiyor?06 Kasım 2024 İlahiyatçıları/din adamlarını dinlerken ölçüleriniz olmalı07 Ekim 2024 Kur'an'ın, Tevrat, İncil ve Avesta'dan farkı02 Eylül 2024 Üç kutsal din Sümer efsanelerinden mi alındı?
|