“HALK, AÇ BIRAKILARAK DEVLETE MAHKUM EDİLMİŞTİR”
Devlet'in, Bingöllüleri üretimden uzaklaştırdığını, önemli geçim kaynağı olan hayvancılığı bitirdiğini, insanların üretim iradelerini ve kültürünü ortadan kaldırdığını, tüm bileşenleri ile kendisine bağımlı hale getirdiğini savunan Karasu: “Devlet, Bingöl'e hükmetmek için yoksulluk kültürünü yaygınlaştırmış, Bingöllüleri aç bırakarak ve kendisine mahkûm ederek kontrolde tutma yolunu seçmiştir. Üretimsizlik, devletten geçinme kültür haline gelmiş, devletten geçinme kültürü Bingöllüleri devlete esir yapmıştır. Bingöl'ün bu kadar kötü yönetilmesinin, hizmet alamamasının, Bingöllülerin yönetilenler tarafından dikkate alınmamalarının temel nedeni yoksulluğun bu düzeyde yaygın oluşudur” dedi.
“İNSANLAR SYDV'YE MAHKÛM EDİLMEMELİ”
Bingöl'de nüfusun önemli bir kısmının Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının kısıtlı yardımlarına mahkûm edildiğini ifade eden Karasu, sosyal devletin, insanlara asgari geçim standardı sağlamak zorunda olduğunu vurguladı.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının sağladığı yardım miktarıyla bu vasfın yerine getirilemediğinin altını çizen Karasu: “Yerine getiremediği gibi insanlarda mahkumiyet duygusunun gelişmesine, tembelliğe neden olmaktadır. Nüfus oranına göre çok sayda insanın Vakfa mahkûm olması Bingöl'ün hayrına değildir. Devlet vatandaşları vakfın kaynaklarına mahkûm edeceğine yoksul vatandaşlar çok doğru bir yöntemle tespit etsin ve her yoksul vatandaşa asgari geçim maaşı versin. Üretimsizliğin bir başka sebebi ise koruculuktur. Koruculuk sistemi insanların hayvancılığa, tarıma ve üretim kültürüne yabancılaşmasına neden olmuştur. Kısıtlı gelire sahip bu kesimin üretim kimliğini kaybetmiş olması üretim kültürü açısından bir yetersizliğe, kayba işaret etmektedir. Koruculuğu tarih not ediyor, bunun siyasi, sosyal ve ideolojik boyutunun patolojik olduğunu, birçok sosyal eksiyi beraberinde taşıdığı gerçeğini bir tarafa bırakırsak, korucuların üretime yabancılaşması kendileri ve gelecekleri, Bingöl'ün geleceği için hayra yorumlanamaz” diye konuştu.
“DÜŞÜK ÜCRETLE FAZLA İSTİHDAM POLİTİKASI VAR”
İş-Kur'un uyguladığı politikaları ve istihdam anlayışının, emeği değersizleştirdiğini ve üretim dinamiklerini zedelediğini öne süren Karasu, bu durumun, kurumların verimsiz çalışmasına neden olduğunu söyledi.
İş-Kur'un temel politikasını “Düşük ücret ile fazla istihdam” sözleriyle özetleyen Karasu, şunları söyledi: “İşsizlik oranını düşürmek için uygulanan düşük ücretli istihdam politikası insanları çok düşük gelir miktarıyla yaşamaya mahkûm ediyor. İŞ-KUR işi abartıyor, şişme istihdam oluşturuyor. Devlet fason istihdam seçeneklerini hayata geçireceğine üretim altyapısı oluşturmalı, üretime dayalı işgücünü teşvik etmelidir. Binlerce çalışma çağındaki genci ihtiyacı olmadığı halde kurumların içine düşük ücretle doldurmanın kimseye yararı yoktur. Devlet verimsiz çalışmalar yapmak, insanları bir şeyler yapıyor gibi göstermeye, bunun imkânlarını oluşturmaya bayılıyor. Bunun son örneği ise SODES'tir. Şehirdeki reklam panolarındaki SODES reklamını görenler, bu SODES işini bilmeyen vatandaşlar SODES'in Bingöl'ü uçurduğunu düşünebilirler. Oysa SODES'in bir katma değer yarattığı söylenemez. SODES devlet kaynaklarını yandaş kurumlar yaratmak için uygulanan programdır. Bu programın verimli olduğuna, özel çıkarlar ve taraftarlar sağlama dışında, Kalkınma Bakanlığı da inanmıyor.”